11 Aralık 2012 Salı

Yiğit İşbitiren'in kaleminden Devrekani faaliyeti



Yiğit İşbitiren arkadaşımızdan güzel bir anı yazısı geliyor:
2012 Devrekani Eğitim Faaliyeti
HUMAK ‘ı ve Mağaracılığa gönül vermiş herkesi buradan selamlıyorum.  Kulübün en çöm üyelerinden olarak 30 Kasım – 2 Aralık arası gerçekleşmiş bulunan Kastamonu /Devrekani faaliyeti  ile ilgili naçizane anılarımı yazarak blog ‘a katkıda bulunmayı kendime bir borç bildim…    

      Son derece uzun bir yolculuktan sonra gecenin bir saati vardığımız kamp alanında hızlı bir yerleşime girildi.Benim için birçok ilkin yaşandığı bir faaliyetin böylece çadırlarla birlikte temeli atılmış oldu.Gece çadır kurmanın ne kadar zor olduğunu fark ettim. Yol yorgunluğu bir yana benim gibi kafa lambasını zilolarca ağırlıktaki çantanızın en dibine koyarsanız bu durumu pek de kolaylaştırmıyor. Çaresizce lambamı aradıktan sonra elimden geldiğince çadırın kurulumuna yardım ettim. Yerleşim tamamlandıktan sonra herkes kendini uykunun soğuk kollarına bıraktı. Üşüdüm. Rahat uyuyamadım  çünkü insanların mumya uyku tulumlarında (en azından yaşarken) uyuyabilmek için yaratıldığını düşünmüyorum. Tabi ki bu durumun tecrübesizlikten kaynaklanan   “uyku tulumunu yanlış kullanma”  ve alışmamışlığın bir sonucu olduğunun farkındayım. Sabahında ise aynı Kızılcahamam faaliyetindeki gibi sadece kampçılığın en önemli konusu olan ateş yakmayı  bir kez daha kaçırmam bu ateş olayını gözümde daha gizemli bir hale getirdi. Çoğunlukla okulda ettiğimden daha güzel bir kahvaltı beni bekliyordu ateş başında  lakin ilk mağara ekibinde olmamın ve karpit haznesiyle yeni tanışmamın  verdiği bir handikap olarak kahvaltının  dibine vuramadım. Yine de  bana yeterli karbonhidratı vereceğini planladığım “arnold kahvaltısını” ekmek arası yaptım ki bu da benim 5 saat sürecek bir serüven için yakıt haznemi  doldurdu.
    
     Mağara büyüleyici bir ortam.  Benim kadar doğadan uzak biri için bu kadar zorlayıcı ve fobik bir ortam nasıl böylesine tatmin edici hale geldi bilemiyorum. Objektif bir gözlemle zibilyonlarca farklı ölüm çeşitlerinin riskini taşıyan bir yer ama içindeyken bunları düşünmüyorsun. Karanlık ve bilinmezlik sen adım attıkça aydınlanıyor ve insanın tüm duyuları olabilecek maksimum seviyede , uyum içinde çalışıyor. Beni en çok etkileyen ise bence mağaracılığın anlamını en iyi ortaya koyan “deep darkness”  anı oldu. Biz biraz kısa kestik ama sarkıtlardan damlayan suların yankısı ve mutlak karanlık inanılmaz huzur vericiydi. Normalde her şeyden şikayet eden biri olmama rağmen mağarada şikayet edecek bir şey bulamadım . Her şey mükemmeldi . Mağara içinde klostrofobi  hissedeceğimi zannettim ama olmadı. Bu açıdan tek sıkıntı darallardı.  Keşke darallardan da geçebilcek kadar da korkusuz olsaydım içimde bir tek o ukte oldu çünkü mağara faaliyeti kişinin korkularını yenebilmesi için doğal  bir  deney ortamı. Hatta bu psikolojik olarak da araştırmak istediğim bir konu. Bir de kurbağadan kaçışımın beni pek prestijli bir konumda bıraktığını söyleyemeyeceğim. O yüzden ekip elemanlarına bir miktar eğlence oldum. Savunmam ise o kurbağanın herhangi bir yerden gelebilme ve hastalık saçabilme ihtimaliydi. Neyse ki öyle olmadığını öğrendim…

     Karanlıkta ilerleyip alternatif geçiş yolları ararken çıkışın ışığını görmek büyüleyici bir tecrübe. Mola olarak dışarı çıktığımızda gördüğüm manzara da insana görsel bir haz veriyor. Bütün bu iç huzur orgazmından sonra  dönüş yolunda 2. Ekiple karşılaştık ve son derece eğlenceli olabilme potansiyeli taşıyan bir şaka olarak pusuya yattık ancak zorlu bekleyişten sonra şakamız;  planımızın ortaya çıkmasıyla son derece komik bir şekilde son buldu. Artık mağaradan  çıktık okuyanlar rahat bir nefes alabilir. Kamp alanında temizlendikten sonra başarısız odun kesişlerimle birini yaralamamayı başardım ve testere kullanımını öğrenerek bilgi sınırlarımı genişlettim.  Ancak mağara boyunca hissetmediğim yorgunluk gece kampta kendini gösterdi ve erkenden uykuya teslim oldum . Bu yüzden kamp ateşi şarkılarından çok erken ayrılmak zorunda kaldım. Ondan sonraki süreç ise kısaca kampın toplanışı , dönüş yolculuğu , otobüsün ayna kabının yolda düşmesi, il merkezindeki yemek molası , benim ilk ve başarısız beyti mi yemem ,kaptanın gürültüsüne rağmen otobüsteki uyku , çantaların üstüne oturduğum için yediğim azar ve okula giriş şeklinde sıralanabilir. Artık bu ödevimi de yerine getirdikten sonra rahat ve sıcacık yatağımda , 2 adet yastığımla uykuya düşebilirim. Kendinize çok iyi davranın bir sonraki faaliyette veyahut toplantı da görüşmek üzere………..

8 Aralık 2012 Cumartesi

devrekani 2012

Kastamonu faaliyeti
30 kasım cuma
18.20 beytepe kampüsünden çıktık.
18.30 Realde mola verdik.
19.10 Yola devam
19.23 Şerefi Cepa köprüsünde bıraktık.
20.44 Kalecikte mola verdik.
20.58 Yola devam
23.34 kastamonuda yemek molası
1 aralık cmt
00.15 mola bitti devam
01.30 kamp alanına geldik.
02.45 Zzz..
07.30 uyandık.
09.30 ilk ekip mağaraya girdi. (cem cansu amar nurehan ömer barış yiğit)
12.41 2. grup girdi. (anıl ezgi s. tufan hazal hasan h. utku şehrazat)
13.26 1. grup çıktı.
14.38 3. grup girdi. (Ferdi şeyda deniz umutcan yağmur ezgi g. kerem)
17.05 2. grup çıktı.
19.30 3. grup çıktı.
2 aralık pzr
11.55 ankaraya yola çıktık
12.50 bp de mola
13.04 devam
13.40 kastamonuda yemek yedik
15.10 yola devam ediyoruz
17.45 mola
18.10 devam ediyoz
20.20 kampüse vardık.

özgenur kanat' ın gözünden balatini ( MAĞARACI KIZLAR YA LELLİ)


MAĞARACI KIZLAR YA LELLİ

Başlangış notu:Türkünün orjinali dokumacı kızlar olup Ozan tarafından faaliyet boyunca mağaracı kızlar olarak söylenmiştir efendim.

Klasik HÜMAK buluşmalarından birini yaşayarak başladık faaliyete.Herkes saat 6 civarında jeolojinin arka kapısında olacak gençler!Nitekim saat 6,30 civarı jeoloji arka kapıda hazır ve nazırdık.Bir saat sonra otobüsün gelmesiyle yola koyulduk.

Kızılcahamam faaliyete katılamadığımdan yeni gelen üyelerimizin hiçbirini tanımıyordum.Böylece tanışma merasimi başladı.Kim kimdi adın neydi diyene kadar markete geldik ve çılgın alışveriş başladı.İtiraf ediyorum hayatımda yaptığım en çılgın ve keyifli alışverişti.Kampın yemekten sorumlu kamp bakanı olarak aklıma gelen doyurucu herşeyi alıp Anıl ve Tufan sayesinde arabaya yerleştirirken millet otobüse geçmiş kaynaşmaya başlamıştı bile.

Yolculuk uyur uyanık bol tuvalet molalı tam 6 saat sürdü.Gece 2 civarı kamp alanındaydık.Hemencecik çadırımızı kurduk ve içine sığındık.Zira dışarısı çok affedersiniz ama bok dondurucu soğuktu.Ferdiciğimiz sağolsun ateşimizi yaktı ve azıcık ısındıktan sonra uyumaya çekildik.Sabah 9 civarı çadırın içi hamam gibi olmuştu.Kendi ter kokuma uyandım.Anlayın artık.

Hemen giyinip çıktık çadırdan ve kahvaltı hazırlamaya koyulduk.Ben Cansu ve Ezgi tüm hamaratlığımızı konuşturarak sosisli yumurta yaptık.21 yıllık ömrümde böyle lezzetlisini yemedim ben arkadaş.Kampın havasından mı suyundan mı bilmem 3 yıldır yediğim en leziz yemekler hep HÜMAK kampında pişti.

Herkesin karnının doyduğundan emin olduktan sonra ilk ekip mağaraya Balatini Mağarasına girdi.Mağara girişine kadar uğurladık ekibimizi.Kampta geri kalanların bir kısmı dinlenmeye çekildi bir kısım ise köye su almaya gitti.Köye giden bir kısmın içinde ben de vardım tabi.Köye vardığımızda bizi Ercan abi karşıladı.Ercan abi orada ufak bakkalı olan bir abimiz.Mağara ile ilgilenen ne kadar insan varsa tanıyor diyebiliriz.Sağ olsun bize su doldurmamız için damacana verdi ve Körükini isimli bir mağara tarif etti.E hadi gidelim bakalım o zaman dendi ve Körükini’ne gidildi.Ne yalan söyleyeyim büyülendik resmen.Özellikle mağaranın girişinin sulu olması botla geçilecek olması bizi ciddi ciddi baştan çıkardı.Azıcık daha mağara hakkında bilgi sahibi olduktan sonra ertesi gün girilmek üzere karar alındı ve kamp alanına geri döndük.

Döner dönmez akşam yemeği için hazırlıklara başladık.Herkesi etrafıma toplayıp patates soyduk ve neşeli bir muhabbet içine girdik.Ardından yemek hazırlandı yendi falan derken saat çabucak ilerledi ve bizim ekibimizin mağaraya girme sırası geldi.

                     
GRUP KARPİT!Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra ben,Ozan,Ebru,Ferdi,Ömer,Sücüllü,Elvan ve Kerem hep birlikte mağaraya girdik.İlk iki grup bizi cadı kazanı hakkında uyarmıştı.Bu yüzden temkinli bir şekilde ilerledik.Her kola girerek birazda keşfetme arzusuyla mağarada epeyce zaman geçirdik.Özellikle şunu farkettim ki mağaraya girdiğin ekipte bir tane jeolog olması çok iyi oluyor.Sağolsun Ferdi bize gördüğü her oluşumu bildiği kadarıyla anlattı .Böylece çok eğitici ve eğlenceli bir mağara oldu bizler için.

Mağaradan çıktığımızda gecenin bir yarısıydı ve feci üşümüştüm.Mağaranın sulu olması ıslanmış olmam kamp alanına yürümemiz beni bir an için tüketse de kamp ateşini uzaktan görünce derin bir oh çektim.Hemen Tufan ve Cem koşarak bize çay çorba ne buluyorsa getirdiler ve biraz olsun ısındığımı hissettim.

Ertesi sabah Körükini Mağarasına gidecek olan grup çok erken kalktı ve yola koyuldu.Biz geride kalanlar ise kamp ateşi yakmaktan sorumluyduk ama ne yazık ki delicesine yağan yağmur işimizi bozmakta ısrar ediyordu.Ateş olmadan ısınacak çayımız dahi olmayacaktı.
El birliği ile odun toplandı ve koskocaman bir ateşimiz oldu.Kahvaltımızı edip ikinci Körükini ekibi olarak yola çıktık.Sorun mağaranın çıkışını bulup ilk ekibi karşılamaktı.Bu iş biraz uzun sürdü çünkü ilk ekip mağarada tahmin edilenden daha uzun zaman geçirdi ve geldiklerinde saat epey ilerlemişti.Botumuz patlak olduğu için ikinci ekip Körükini’ne giremedik.Canımız sağolsun J Anlatılanlarla girmiş kadar olduk.

Kamp alanına geri dönüldüğünde hemen yemeğe giriştim ve Kerem ve Yusuf’un über yetenekli ellerinden çıkan soyulmuş patates ve soğanla birlikte tencerelerin başına geçtim.El birliği ile yemeği de hallettikten sonra son gece eğlencesine geldi sıra ama yağmur durmak nedir bilmiyordu.Olsun her koşulda eğlenen bir topluluğuz biz.Şarkılar türküler ve alkol eşliğinde HÜMAK tarihinin en ıslak son gecesini geçirdik ve erken kalkarız ya ne olacak sözleriyle çadırlarımıza çekildik.

Yağmur gece boyunca durmamıştı ve inatla da yağıyordu.O yüzden çabucak toplandık ve arabaya yükledik eşyalarımızı.Ama hepimizin aklında etli ekmek hayali vardı.Bir yeseydik şöyle sıcak sıcak..Karnımız doysaydı…

Hayailini kurduğumuz şeye yaklaşık 2 saat sonra kavuştuk ve bir lokantada etli ekmekleri afiyetle yedik.Tekrar yola koyulduk.Kimi zaman şarkılı türkülü kimi zaman uyur uyanık kimi zaman aç kimi zaman tok bir yolculuk geçirdikten sonra Beytepe’ye vardık.Eşya boşaltma işleri bittikten sonra değerlendirme toplantımızı yaparak faaliyetimizi sonlandırmış olduk.

Özel teşekkürlerim Ferdi ve Ozan’a;siz olmasanız ben o cadı kazanından çok geçerdim bu boyla.Ha bir de LAN BURA SİYAH KUM!

Teşekkürler HÜMAK..

 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..