16 Mart 2010 Salı

"Olum desandör kaymıyo lan" Faaliyeti

Yazar: Aycan İrican
Tarih: 16 Mart 2010

Faaliyetin adını "Olum desandör kaymıyo lan" koydum ben. Çünkü sıkıldığınızda üzerine konuşabileceğiniz yegane olay buydu mağarada. Lan böyle saçma mağara görmedim ben, mağaranın girişini aramaya Gacani Tepe'nin güneyine gittiğimizde (ki mağaranın girişi Tepe'nin güneyindeymiş) bile daha çok oluşum gördük ayıp be. O perde oluşumlar, kaviteler, sanmayın mağaranın içinde!


Baştan söyliyim benim hafızam feci kötüdür, biçok şeyi atlamışımdır kesin, ve çoğu da aslında anlattığım sırayla olmamıştır, bi daha kurgularım, öyle kabul ederim canımı sıkmam.


Çantayı topladım, anneme dedim beni okula bırakırmısın, kampüs yolunda Totem Anıl'ın çantasıyla antrenman yaptığını görünce lan manyak mısın diyip onu da aldık arabaya ve beycafe'nin önüne geldik. Sigara molası, Mert'in şiddet gösterileri (olum bu adamın nesi var lan, bana da amca diyip durdu biton anlamadım), yemekti, faaliyete gelmeyenlere nispet derken gittik malzeme odasından eşyaları taşıdık bölümün (yerbilimleri binası) önüne, bekleşmeye başladık. İlk dikkatimi çeken şeyler portatif tabure ve mat kılıfı oldu. Bunlara bizim söyleyebileceğimiz tek şey "totoş mağaracılık" olacaktı ve ben de öyle tepki gösterdim açıkcası sahiplerine. Bu tür şeylerin zararlarından hiç bahsetmedim, zaten bu taburelerden biri Eşrefin götüne katlandı kampta, yanılmadım. Malzemelerin üzerine yatıp biraz muhabbet derken uygun bir zamanda yola çıktık (lakin ben saat kullanmıyorum). Herkesi oturtup kendime çantadan mattan bi mekan yapıp kuruldum arkaya. Olum ne güzel yere oturmuşum lan. Vur patlasın çal oynasın, dansöz var, sarkıcı var, eğlence var. Eskişehir'e zırt diye geldik lan. Kuzey'e Hekimdağ'a doğru giderken hafiften uykular geldi, Ozan'la Ahmet'in bilgisayar muhabbetine karışık Serra'nın çapraz muhabbetiydi derken Mayıslar Köyü, toprak yol hoop kamp yeri. Çadırlar kuruldu, ateşiydi, yemeğiydi derken döşeme yapmak için Emrah, Turgay ve ben anlaştık. Şeyda'nın beli ağrıyomuş (olum sanki senin belin sağlam da). Turgay "Aycan sabah 7?", Aycan "Tamam" cumburop yattık olum 3 kişi tavuk gibi. Yatmadan Joseph'e (Ferdi, kendisi topraam olur) tembih ettim, sabah 7'de beni kaldır diye, adam ben uyanamam diyor, ben kaldırmazsan olacakları sen düşün diye tehdit ediyorum.


13 Mart Sabah 7, adam beni kaldırdı iyi mi. Hemen toparlanıp bi ateş yaktım, Emrah kalktı, Turgay'ı da dürttüm, Başak dürbünle kuş gözlüyodu, bişeyler yedik, çocuklar malzemeleri hazırladı. Ben hazne istedim, lakin herkes pilli mağaracılıktan yanaymış, ben hazneli mağaracılıktan yanaydım. Karpit kırmak için Anıl totemiyle birkaç denemeden başarısız çıkınca giydim eldivenleri, bir kayayla verdim coşkuyu karpite. Lakin Petzl haznelerde sünger yoktu, olsaydı onlar daha hafif olacaktı ama ben metal haznelere epey alışığım. Hazneyi sağolsunlar bana hazırladılar, ellerinize sağlık hacılar, çok güzel çalıştı. Derken Cem, Turgay, Emrah, Ahmet ve ben yüklendik malzemeleri mağaranın girişini aramaya çıktık. İlk üç saat Gacani Tepe'nin güney'inde arama yaptık. Cem lan, senle araziye çıksak ya gene. İyiki de yapmışız, tepenin bu tarafı mağara oluşumları açısından Mayıslar Mağarası'ndan daha zengin dersem buna sadece 5 kişi inanır eminim. Ama bundan sonra malzemeyle mağara aramaya gitmesek daha iyi, yoksa salak olduğuma kesin inanıcam. Arazi biraz yordu bizi, zaten birkaç kavite, perde oluşumları gibi şeyler dışında birşey bulamadık. Derken Emrah verilen koordinatların ilk iki rakamının eksik olduğunu farkedip formülü çözünce kamp'a döndük. Bu arada bir diğer kulüp (ANADOSK) bizim kampın yakınına kamp atmış, 15 dakikalık bir mola verdik, bu ekipten Alper mağaranın girişini bize gösterebileceğini söyledi ve Emrah'a mağaranın haritası üzerinde bir takım bilgiler vermeye başladı. Açıkcası izleyeceğim bir filmi birinin önceden anlatmasına benzettim ve ben pek yanaşmadım. Sanırım Turgay'da benimle aynı şeyi hissetmiştir. Tekrar toparlandık ve Alper önde biz arkada mağara'nın girişine doğru yürüdük. 10 dakika falan sürmedi yolda babalar kurarak mağara'ya geldik. Mağaranın yatay girişinde Alper'le biraz havadan sudan konuştuk. Pek frekansı tutturamadık derken asıl bomba Turgay'dan geldi. "Olum baret lan" diyo bana ben bakıyorum, Turgay gülüyo :) Bareti unuttuk lan diyo bak anlatırken bile gülüyorum ya :) Alper'e de çaktırmak istemiyoz gülüoz mallığımıza :) Neyse Anıl'la Ahmet baret getirecek gidiş gelişte yolu da iyi öğrenirler diyoruz olumlu tarafından bakıyoruz. Bu sırada Gacani Tepe'nin kuzeyi Sakarya'yı görüyor, ben şöyle Sakarya'ya, manzaralı bir çiçek topladım.

Baret gelince Turgay arkamızdan gelecek dedik ve Emrah'la girdik içeri. Mağara oldukça geniş, Emrah'la başladık kuşanmaya. Ben hazneyi çıkardım, pilli mağaracılığı denemeye karar verdim. Emrah ilk döşemesi olduğunu söyleyince ilk düğümleri atma şerefini bana verdi. Çakıcıların sapındaki anahtar diş atıyordu arada bi, bundan sonraki döşemelerde açık ağız anahtar da almak iyi olur. İlk istasyonu yaptık ve Emrah'ı gönderdim istasyondan. Emrah bir iki istasyon daha yapana kadar Turgay'da bareti alıp geldi. Alper'in kırmızı-sarı alarmına gülüştük, o ne olum lan, şimdi düşünüyorum da acaba adam kurtarma çalışmalarını uygulamak için ortam mı yapıyordu anlayamadım. İlk inişe Emrah ip koruması taktı. Turgay ip korumasını geçince "sana ip korumasıyla güzel dakikalar diliyorum" gibi bir laf söyledi, malum elimdeki eldivenleri görmüş olacak. Hacı şu hattı ip koruması kullanmadan yapalım bi daha çok lüzumsuz bi hadise. Döşeme boyunca ipin desandörden kaymadığı muhabbetini çok yaptık. Aslında mağara'yı beğenmedik de günah keçisi olarak ipe mi yükleniyorduk orasından emin değilim. Ha bide Alper'in ısrarla anlattığı takıl-geç'leri aradık. Turgay'ın girişten bu yana öngörüleri oldukça başarılıydı, tahminimizden ufak bir mağaraydı bu. Döşeme boyunca Emrah'ın sekizliler'e laf attık biraz, eşek kulağı gibi uzuyordu, ama bunun dışında çok iyi iş çıkardı, en büyük özveriyi o gösterdi. Ben kondisyon eksikliğim nedeniyle dönüşte biraz ekibi yavaşlattım diye düşünüyorum. Biraz ardımda güven hissetmek için dönüşte öne geçtim. Özellikle çıkışa yaklaşınca oldukça yorulduğumu hissettim.


Lan git olum bu ne lüzumsuz mağara. İçeride görülmeye değer bir güzellik yok. Altı üstü üç tane dikey iniş var, dibinde de bol bol toz, iki de dikit var elim kadar. Ha bide Kum Şelalesi dedikleri yerde de "ANADOSK 2009" yazısı var ama bu doğal bir oluşum değil.


Mağaradan çıktık, hani benim biram diye arızaya bağladım hafiften. Umarım mesaj alınmıştır. Şeyda bana bi ceket verdi sağolsun, baya üşüyodum pek enerjim kalmamıştı. Hacı ben daha giremem yoruldum diyip görevi Emrah'ın sırtına yükledim. Derken kampa doğru yol aldık. Kampa geldiğimizde ortam baya kalabalıktı. Diğer kulüple bizimkiler hep beraber oturuyorlardı.
Üzerime kuru bişeyler giyip yemek için ateş başına geldim. Biraz katil doğanlarla muhabbet, Cansu'yla Ahmet'in yemeğime yardımcı olması, Eşref'in masajı ve ateşin dansı sayesinde kendime geldim. Sonra sahne sahne Odun kestik Eşref'le. Gelecek ekip için yemek yapılıyordu. Manolya'ya, Aslıhan'a, Serra ve Elvan'a ben gurme olduğum için çorba yapımının püf noktalarını öğrettim. Çağıl'ın çizgi film çağrışımlı muhabbetini dinledim. Eşref uyumaya gitti.


Derken hayatımda görmediğim şeyler gelişmeye başladı kampta. Diğer kulüp elemanları marşmalov'lar pişiriyo, sucuklar cızlıyo böyle şişlerde, anaaaa noluyo lan. Sadece filmlerde gördüm lan böyle şeyi ben. İkram ediyolar ama bünye alışık değil alamadım, elim gitmiyo. İkram ediyolar, "yok hacı başkası yesin" diyorum itiyorum. Bizim en büyük olayımız arta kalan sarımsaktı soğandı közleyip yemekti yahu. Patates bile saatler sürer lüks gelir (lakin hızlı pişirirsen ağzın yüzün is olur yerken), adamın biri kumpir yaptım diye gelmez mi!!! Kötü örnek oldu lan bunlar bize. Evet lan kötü oldu bu örnek.


Ekip gelince ateş başındakileri kaldırıp onları ateş başına oturtup yemeklerini yedirmeye çalıştım. Bu arada suyumuz bitmek üzereydi ve diğer kulüpten Ferit diye bir arkadaş (ki kendisi bundan böyle benim kardeşimdir, nedeni su getirmesi değildir) boş su şişelerini alıp su almaya gitti, böylece su problemi de tarih oldu. Derken ben de uyumaya karar verdim ve girdim tuluma. Oyyy ne güzel uyudum lan. Bi kalktım öğlen olmuş, eğlenceyi kaçırmışım. Emrah tüm kampı uyandırmaya çalışıyor, çadırları sallıyor. Hafif yağmur başlamış gece ıslanmış hertaraf. Kampı topladık. Bıçağımı Anıl'a verdim, yol boyunca taşıdığı sorumluluğa değer bir hediye olmuştur umarım. Temizlik yaptık ve yola koyulduk. İsmail'i Ferdi'ye verdim, adam sözünde durdu yapacak bişey yok. Yolda Başak ve Manolya'nın beraber ve solo şarkılarını dinledik baya duygulandım lan ben bazı şarkılarda. Derken bi baktım Cansu'nun gözler sulanmış hafiften. Şeref'de yanıma oturmuştu ona yaslanıp rahat rahat dinledim ha. Sonra bi ara gene ortam oyun havasına döndü birden ama benim gözler kapanıyodu zor tuttum. Olum bide bizim tombi'yi yuvarlak yapmışlar lan. Tombinin de resmini koymuşlar pakete haa. Bildiğin tombi lan, ama yuvarlak, çok acaip. Bide ne çok portakal gelmiş kampa, ne zaman bişey dönse bu portakal oluyodu diye hatırlıyorum. Bi çay içemedim olm, ama neskafe içtim.


Ben ilk faaliyetime 2002'de gitmiştim. Deneyimime dayanarak en iyi faaliyet bir sonraki faaliyettir diyorum. Büyük emeklerinden dolayı özellikle Emrah'a, Turgay'a, Anıl'a, Katil doğanlara, Ahmet'e ve Ahmet'e, Cem'e, Serra'ya, Cansu'ya, Elvan'a, Ozan'a, Şeyda'ya, Başak'a, Ferdi'ye, Eşref'e, Manolya'ya, sürücümüz Sinan Abi'ye ve dangozluğumdan ismini hatırlamadığım diğer herkese çok teşekkür ederim (öğretin olm isminizi siz de).

3 yorum:

turgay baş dedi ki...

hacı eline sağlık.. .

ben de yazacağım bir yazı, isim listesini orda veririm, sorun kalmaz :)

nezorıs dedi ki...

ellerine sağlık yorgun savaşcı...

Huzursuz dedi ki...

enfes..

 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..