9 Mart 2019 Cumartesi

2018/19 ( 14 - 16 Aralık ) Kapaklı Kuylucu

Merhabalaaaar efendim!Ben Ranaaaaa…Şapkalı a’yı bu klavyede bulamıyorum.Lütfen şapkalarımı unutmayınız.😃 Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesinde Biyoloji okumaktayım,biyolog adaylarımız iyi bilirler…Vizeler başlar…ikinci vizeler…üçüncü vizeler…lab sınavları…finaller derken dönem bitiverir.Bölümümün harika(!) bir sınav takvimi olmasından mütevellit ve kendini durduk  yere temizleyen bellek kartımdan ötürü aslında şu anda çoktan bitmiş olması gereken fakat bu talihsiz konular yüzünden daha yeni başladığım hatta  tamamen kaybettiğim ON DÖRT ve ON ALTI ARALIK KAPAKLI KUYLUCU hatıra yazımı sizlerle birlikte yad ediyor ve yenisine başlıyorum.

                 



Beytepe’ye kar tanelerinin daha yeni yeni düşmeye başladığı zamanlarda gerçekleştirdiğimiz bir faaliyetdi.Her yer bembeyazdı…büyük bir kar küresinin içinde gibiydik.

 Beytepe kar küresinden,Kastamonu kar küresine doğru…Benim için faaliyet,Yalçın abiyle tanıştığım an başladı.Bütün Hümak’lılar bahsederdi…kim acaba,der dururdum.Servis,arka kapının olduğu yere doğru geldi.Sanki onu tanıyormuşçasına,çılgın bir Rana edasıyla servise doğru koştum.’’Yalçın abiiiii!Ben,Ranaaaaa…’’dedim.’’Aaaaaaaaa!Sen miydin…Çok bahsettiler senden.’’dedi.Nasıl mutlu olduuuuum…Eveeet….Meşhur Yalçın başkan ile tanışıyorduk...Ve ikimizinde aslında birbirimizden haberi varken…(Hasan,bizi yolculamaya gelmişti.)Kapının yanından Hasan, lafa atladı.'' 😹 Şapkalı Ranaaa,şapkalı Ranaaa’’diye JVelhasıl kelam,Yalçın abiyle daha dakika bir gol bir iken süper kanka olduk.Hep birlikte,Yalçın abinin yönlendirmesiyle tüm eşyaları yanar dönerli servisimize yükledik.
                                      
Yanar dönerli demişken!Yalçın abinin servisi,pavyon gibiiidir. Koltukların kenarlarından mavi ışıklar saçılıyor her yere.Beytepe’de bir ufoo! :D Derkeeeen…Saat on dokuz otuz da,tekerlerimiz dönmeye başladı bile.Direksiyonda Yalçın başkaaan!Yanındaa Utku Yıldırımm…Ve arkada saybaştan Seheer hocaaam,Kereem,Emiiir,Fişneeeem,Heliiiin,Beyzaaa,Ercaaan,Kansu abii,Gürhaan,Pelin,saygıdeğeeer ve sevgiliii Aspeg’li misafirlerimizden Alper ve aslında İsviçreli olan ama mağaraya döşeme yapılırken Karadenizli çılgın bir horoncu olmaya karar veren Devriiim 😁(Seher ile benim yoğun baskım altında kaldı(!). )Bir de,beeeeen...Kadroyu okuyunca,size de güzel kokular gelmiş olsa gerek :P Beytepe Nizamiye’den  çıkar çıkmaz harika bir yolculuk olacağını iliklerime kadar hissetmiştim.
İlk durağımıza vardık.Çağdaş Market.İlk olarak kişisel ihtiyaçlarımızı karşıladık.Daha sonra ‘’Hepimiz birimiz,birimiz hepimiz için!’’diyerekten eksik toplu kumanya alışverişine başladık.Seherlerin yanına koştum,yardım etmek için.Sonra Emir’in yanına geçtim.Birlikte içeceklere bakıyorduk…o sırada sağ tarafımızda şarküteri reyonunda Utku’yu gördük.Sürekli zeytin deniyordu.(Kamp alanına gidince sorduk,napıyordun öyle diye…Bizim için en güzelini seçmeye çalışıyormuşşş…Koca yürekli adaaam!Yanlış hatırlamıyorsam tam on tane zeytin denemiş ve on birinci de karar kılmış. )Aradan on dakika geçtikten sonra yine Emir’le beraber turlarken tekrar Utku’yu gördük.Bu sefer fırın tarafında. Oradaki görevli ile hararetli bir sohbet içerisindeydiler.Adam bizim için bir sürü ekmek atmış,fırına.Utku da onları bekliyordu.Adamın,Utku’ya bir bakışları vardı…Görmeniz lazım Biz zaten bakışları görünce,istemsiz olarak kulak misafiri olduk.Utku’nun küpesini merak edip,bunları nerden alıyorsunuz,nasıl takıyorsunuz diye sormasıyla,bu sohbet kaç yaşındasınızlara kadar gitti…İçimizdeki ses,’’Kaç Utkuu!’’demeye çoktan başlamıştı bile :D
Artık,saat sekiz buçuğa geliyordu.Hep birlikte kasaya doğru yöneldik.Her şeyi poşetledik.Ve taşımaya başladık.Kumanyalaaar taptazeydiiii!Yeni gelin kumanyası ahahahaha 

Saat yirmi otuz.Tekerler,bir kez daha Kastamonu için dönmeye başladı.Seher’le ben,güzelce en öne yerleştik.Yanımıza,canı sıkılanlar gelsin diye bir tabure çıkardık.Arada Kerem..Emir…uğruyordu.Önde geyik başladı bilee :D Daha Ankara’da iken elden elde abur cubur gönderme seansımız da başlamıştı.Kansu abi,kocaman lays paketi çıkardı.Olması gerekenden fazla büyüktü :D Üç beş çeşit ürünümüz ve koca laysimiz dönüp dönüp duruyordu.Emir’e gelince bir mola vermesi gerektiğini düşündük ahahahha :D Hemen bu anı fotoğrafladık.Ve elden ele abur cubur göndermece oyunumuza devam ettik.Anlatıldığından da daha da güzel ve eğlenceli bir şey buu.Paylaşmak çok güzeeel!Hele bir de Hümaklıyla paylaşıyorsan daha da güzeeel!Senn paylaştıkça,o da paylaşır.Yemeğini de paylaşır…Çantasını da paylaşır…Tulumunu da paylaşır…Bir Hümak’lı canını da paylaşır.Her şey paylaşınca çoğalııır!! Biz burada elden ele geyiğimizi yaparken tam bir saat geçmiş.Arkadan’’Acıktıııık!!’’sesleri gelmeye başladı.Kendi göbeğimi yokladım..O da acıkmıştı ahahahah :D Seher hocam da,acıkmış.Belliki herkes acıkmış…Eeee birimiz acıktıysak demekki… :D Birimiz,hepimiz için sonuçta ahahh :D ‘’Yalçın başkan,bizi çorbaya götür!’’dedik ve yaklaşık on dakika sonra servisten inmeye başladık,bu sefer her inen  aaa demeye başladı.Aman 
Yaarabbii!Hala Ankara’dayız!!Kızılcahamam.Bir buçuk saat geçmişti halbukiii.İştee sevgili arkadaşlar,bir Hümak yolcuğu böylediiir JSen dersin yarım saat,ben derim bir saat,başkası der iki saat 😋

Çorbacımız efsaneydi.Ben,Kansu abi,Seher,Helin kelle paça çorbası,diğerleri kemik çorbası ya da pilav tarzında şeyler aldı.Bol sarımsak ve limon ekledik.Çorbamızı yudumlarken etrafa bakınıyorduk ki bir de ne göreliiim!!Duvarlar,bize racon kesiyor(Bakınız efendim:Ölüme gidelim dedin de mazot mu yok dedik!!).O an,orada,o yazıları okumak çok keyifli olmuştu.Hepimiz okuyup okuyup,birbirimize anlamsız bakışlar atıyorduk.Benim bu mekanda küçük bir sakatlanmam oldu.
Lavobanın içinde ve kapısının önünde yerler yeni silinmiş,ıslakmış.Bu durumdan bir haber olan ben,şarkı söyleyerek koşuyordum…hiç duraksamadan lavobaya doğru koşmaya devam ettim ve adım atar atmaz kayıp popuşumun üstüne düştüm.Bütün bedenim sallandı onu da geçtim yerden ses çıktııı :O Resmen,yerden ses çıktı.Yerden ses çıktığına mı üzüleyim,canımdan olduğuma mı üzüleyim bilemedim :DBeş dakika boyunca doğrulmaya çalıştım,yavaşça kalktım ve kadın tarafına doğru yöneldim.Aynaya bakıp bakıp,kendimi sorguluyordum.Canım o kadar çok acıyordu ki…Tuvaletimi yapabileceğimden bile emin değildim :D Sonra Seher geldi,’’Bir şey mii oldu,neden öyle duruyorsun?’’diye sordu.Olanları anlattım ve sessizce birbirimize sarılmaya başladık.İki dakika boyunca sarıldık ve güldük hahahahaha.... Sonra bana yardımcı oldu.Yukarı çıkıp çay içtik.
22.03’de yanar dönerli servisimizin tekeri yeniden dönmeye başladı.Servis de çok hararetli sohbetler dönüyordu. Dans ediyorduk,geyik yapıyorduk derken saat 23.42’tuvalet molası verildi ve Gürhan,yedi liraya pil aldı.23.53’de yeniden hareket etmeye başladık.Elden ele abur cubur döndürme seansımız son hararet devam ediyordu,Kerem ve Utku gps ile harita arasında gidip gidip geliyordu.Ön tarafta Yalçın ağabeylerle birlikte dört kişi iken bir an da bir ordu oluvermiştik.Herkesin elinde telefon ve ekranda maps…işaretlenmiş kamp alanı…işaretlenmiş köy….saat biri geçiyordu.Haliyle her yer çok karanlıktı.Tek ışığımız,yanar dönerli servisimizdi.Yollar çok virajlıydı.Telefonlar çekmiyordu.Haritalar kapanıp kapanıp,açılıyordu.Nefesler tutulmuştu.Hepimiz Yalçın abi ile Utku’nun olduğu tarafa doğru iyice yerleşmiştik.

Saat ikiye gelirken köyü bulduk!!!Yaşasııın!Sonundaaaaa... Yollar biraz daha iyi gibiydi.Şimdi,sıra da çeşme bulmak vardı.Boş damacanalarımızı doldurmamız gerekiyordu.02.03’de Yalçın abi bir çeşme buldu,Utku ‘’Akıyor mu acaba?’’diye kontrol etmeye gitti.Malasef,kötü haber…Çeşme bulmaya devam dostlaaar!02.06..ikinci çeşme…olumsuz sonuç…02.08…üçüncü çeşme….                  Yupppiiii!Su akıyor!Su,deli akıyoooor…bir sürü çeşmesi var…tulumbalı hem dee... Sessizce,servisden indik.Damacanalar alındı,sular konuldu.Sıra da ,kamp alanımızı bulmak vardı.2.20’de servisimiz harekete konuldu.Virajları döndükçe,mevsim değiştiriyor gibi oluyorduk.Köyün bir kısmı bembeyaz,bir kısmı kardan bir haber...Yollar yine sıkıntı yaratmaya başlamıştı…



Saat 2.55.Yalçın abi konuştu.’’Gençler,bu servis burayı gidemez gibi duruyor.’’dedi.Sonra aniden arabadan indi.Yoldaki su birikintisinin boyunu ölçmek için kolunu soktu.Canım Yalçın abim…Sen,bizim canımızsın...Bu tespit işleminden sonra yanımıza gelip,devam edebileceğimizi söyledi.Saat 3.02.Durduk...Yalçın abi geri geri gidiyordu.Tam o sırada ben de Utku ile konuşuyordum.Utku,kemerini çıkardığı an,servis ötmeye başladı😉’’Ohaaaa,Yalçın abiii!Senin servis de kemer takmayınca ötüyor mu yaaa??’’ dedim ahahaha :D Herkes,gülmeye başladı ahaha(Bütün kamp boyunca geyiği yapıldı hahahahahahaah.)Kerem önden kamp alanını bulmak için servisden indi.Ardından sırayla birkaç kişi daha indi.3.23.Çığlık sesleri yükseliyordu…Bunlar güzel seslerdi.Bu sesler bildiğiniz,kampııı bulduuuk sesleriydiiii!Sırayla üç ışık belirdi.
Kerem,yanımızda geldiğinde kafasındaki ışıktan daha çok ışık saçıyordu.’’Kamp alanımız,bu taraftaa!’’dediler.Servisi,biraz daha yakına çekebilmek için yeniden arabaya yöneldik.Saat 3.55.Çamura saplandık.Sürekli kayıyoruz.Hem nefesimizi tutuyoruz,hem de eğleniyoruz. 4.30 oldu.Servisden eşyalarımızı indirip,kamp alanına doğru taşımaya başladık.Her şey alana getirildiğinde,çadırlar kurulmaya başlandı.Çok kalabalık değildik.3 ekip vardı.Bu yüzden hemen mağaraya girmektense,biraz uyuyup girmek tercih edildi.Bir,iki kişi ateş başında kaldı.Ben de hemen uyumaya gittim.Yatar yatmaz,dalmışım zaten…Çadırım da Heloşş ve Fişnem vardııı. Beyza,Seher,Kerem 07.46’da etraftaki mağaraları araştırmak için keşife çıktılar.Gitmeden önce beni uyandırmışlardı.Kendimi,kampın emeklisi gibi hissediyordum Neden diyeceksiniz…Mağaraya girmeyen birkaç kişiden biri bendim.Daha değerlendirmemi bile vermemiştim.Benim açımdan bakılınca erken bir dikey mağara faaliyetiydi.Ama diğer arkadaşlarım için öyle değildi ve ben hariç herkes en az bir yıllık Hümak’lıydı. Büyük bir görevim vardı.Çorbaaa yapmaaak! Veeee döşeme ekibini uyandırmaaaaak...Yalçın abiyle beraber,kampın ilk çorbasını yapmıştık.08.10 gibi döşeme ekibini uyandırmak için çadırlarını sallamaya gittim. 08.30’da mağara bulunmuştu.Aramızdan bu mağaraya daha önce giren hiç kimse yoktu.Mezun Hümak’lılardan giden olmuş diye duydum.Fakat bu dönem için yeni bir mağar…

08.43’de mağaradan,’’Ahoooy!Ahooooyyyy!diyerekten kamp alanına doğru koşuyorlardı.Canımın ciğerleriiii!Nasıl,neşeli geliyorlardı.Çiçek gibiydileeeeer JDöşeme ekibine yeniden seslendim.Çadırından ilk çıkan,Alper ve hemen ardından Devrim oldu.
Onları görünce mutlu oldum.Bizim dışımızda uyanan insanlar vardı…Ateşimiz çok iyi olmamakla birlikte yanıyordu.Sıcak çorbamız ve çayımız vardı…Ateşimiz neden iyi değildi bilmiyorsunuz tabii.Hemen anlatıvereyim…Kamp alanımızı kapatan muhteşem ağaçlarımız karla kaplıydı.Ve bizim,Ankara’ya döneceğimiz güne kadar,su olup başımıza yağdılar. 
Artık,döşeme ekibinde bulunan herkes ayaktaydı…Utku,Ercan,Gürhan ve Devrim…Yalçın abi ve Seher,herkese yumurta yaptı.Ekip,hazırlanmaya başladı.Tüm planlar yapıldı.Ekipmanlar kuşanıldı.
Döşeme ekibimiz hazııır!10.40’da ekip mağaraya doğru gitmeye başladı.Ben mağaraya giremeyeceğim için eşlik etmek istedim.Seher,Kerem,Pelin,Yalçın abi ve beeen ekibimize yol arkadaşlığı yaptık.
Ekip,döşemeye başladı.Seher,Kerem ve ben herkes mağaraya inene kadar mağara girişinde bekledik.Keyifli sohbetler gerçekleşti.Devrim’in,yarasalarla ilgilendiğini öğrendik.Bize harika bilgiler verdi.Yalçın abi Temel Mağaracılık hakkında konuşmalar gerçekleştirdi.Hava çok soğuktu,herkes üşüyordu.Seher ile ben horon tepmeye başladık.Daha sonra Devrim’de bize katıldı.Mağaranın içine inene kadar sürekli horon teptiii ahahhaa... Ona,kız horonu oynamayı öğrettim.
Kerem,ben ve Seher burada çok vakit geçirdik.Şarkılar söyledik.Herkesi video kaydına kaldık.Fotoğraflar çekildik.Bilimsel konular hakkında münazara ettik(!).
Ekip,13.00’da mağaranın içine indi.Biz de kamp alanına doğru yürümeye başladık.Kerem ile Seher,ateş başına doğru gittiler.Ben de servise doğru yürümeye devam ettim.Yalçın abi,orada bir yerlerde telefonun çektiğini söylemişti.Servise doğru ilerlerken Alper’i gördüm.’’Alpeeer!!Telefon nerede çekiyormuş,biliyor musun??’’dedim.Yalçın abinin işaret koyduğunu söyledi ve gösterdi.Yalçın abiii ya  ahahahaha..😜Servisin,şöför kapısının yanında mesire alanına doğru işaretler koymuş.Alanı da yuvarlak içine alıp burada gibisinden bir şeyler yazmış.Şuan çok hatırlayamadım.Gördüğümde çok hoşuma gitmişti. Emektar Yalçın Başkan  İşin kötü tarafı,benim telefonum orada da çekmedi.Alper’le birlikte biraz yürüdük,çeken yerler bulmaya çalıştık.Ama başarısız bir çalışma oldu. Sonra kamp alanına döndük.Ateş başı sohbetleriii….En sevdiğim…






Bol bol oduuuun,ağaaaç kırdığım bir kamptı….Hatta gece yatınca elimin ağrısından uyuyamayacak kadar baltayla vakit geçirdiğim bir kamp. Tek düşüncem arkadaşlarımın mutluluğu….Yemekler ve ateş….Yalçın abi için de öyleydi.Kimse üşümesin,biraz daha odun kıralım diyerekten,baltayı kendi eline sapladı LAhh!İçim nasıl sızlamıştı.Emir,ben,Alper hemen ilk yardım çantasını kapmıştık.Demiştim ya,Hümak’ta her şey paylaştıkça çoğalır diye Yalçın abinin elinin acısını da paylaştık.Hepimiz iyileştik.O da iyileşti.Suratı bir kere bile asılmadı.

Seher’le,Yalçın abi kar küresi Kapaklı Kuylucu Mağarasının şerefine,kocaaman bir kardan adam yaptı.
Bu akşam güzel bir ateş başı daha yaptık.Mangalımız bile vardı.Son ekibimiz,toplama ekibimiz…Fişneeem,Emir,Kerem ve Helin.Hepsini,Eher hocam ile beraber kendi ellerimizle besledik.Özellike Vişneyi.  Bir elimizde çorba,bir elimizde bulgur pilavı…Bir ben,bir Seher hocam.Vişne’yi şişirene kadar yedirdik.Bir ‘’Uçaaak geliyyyyooor geliyyooorrğğ…...’’edasıyla…00.55’de mağara yoluna koyuldular.. Vişne ve Helin olmadığından ben,Seher’lerin çadırında kaldım. 04.30’da mağaradan çıktılar. Sabah dokuz otuz gibi alarmlar çalmaya başladı.Seher ile ben kalkıp,herkesi uyandırmaya başladık.Sesi duyan kalktı(!) JBu yüzden 12.26’da toplanmaya başladık. 13.33’de kamp alanı tamamen toplandı.Ağaçların üstünde artık, kar kalmamıştı.14.15’de geleneksel toplu fotoğrafımızı aldık.

14.21’de yanar dönerli servisimize binmeye başladık.’’At yiğidin,yoldaşıdır.’’diyerekten Yalçın başkan, tekerleri döndürdü .Görüşürüz Kapaklı…Ben mağaraya giremedim ama seni gördüğüm kadarıyla çok sevdim…Her yer çok güzeldi…Küre Dağları…Kastamonu…En yakın zaman da bir daha görüşmek dileğiyle…Her şey için bütün arkadaşlarıma,Yalçın abiye çok teşekkür ederim.Bu güzel mağaraya girmemize öncülük eden herkese minnettarım.İyiki HÜMAK!





                                                                                            Yazar: Rânâ Topal

0 yorum:

 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..