11 Şubat 2011 Cuma

Yığılcaya dair son sözler - Alper Yıldızlar (ANÜMAB)



Yazan: Alper YILDIZLAR (ANÜMAB)

HÜMAK faaliyete gidiyormuş dediler bizde her zamanki gibi salça olduk :)  Neyse Çarşamba günü biz haymanaya gidip oradan da Düzce faaliyetine katılmayı düşünüyorduk. Fakat Haymana yolunun çok fazla çamur olması haberini aldıktan ve büyük tartışmalardan sonra Safranbolu Mencilis’e gitmeye karar verdik. Cuma öğlen Mencilis’den döndük biraz uyuyup Beytepe’ye gitmek için hazırlandık. Her zamanki gibi tam buluşma saatinde orda olamadık ama bizi faaliyete götürecek otobüsü kampus kapısında yakaladık.(oda daha yeni kulüp odasına doğru gidiyormuş) Yer Bilimleri binasından eşyaları yükleyip hemencik yola çıktık. Nerde olduğunu bilmediğim bir yerden alkolleri aldık, daha sonrasını uyuyarak geçirdiğim için pek fazla bir şey hatırlayamıyorum. Ha bide Çağlar’ın doğum günü tulumbasını hatırlıyorum. Düzce’de yemek molası verdik, Mülayim Çorbacısında çorba içtik. (Sanırım gördüğüm en büyük çorba tabağıydı) 

Sonra Jandarmaya gelmişiz ne kadar beklemişiz bilmiyorum ben yine uyuyordum. Eşyaları jandarmanın arabasına yükleyip sırt çantalarını sırtlanıp kamp alanına yürümeye başladık. Emre ve Peri kamp alanına arabayla gitmişlerdi bizim geldiğimizi görünce eşyalara yardım için gelmişler bir kaç parça eşyayı arabaya yükleyip kamp alanına yürümeye devam ettik.




Saat 04.00 civarı kamp alanındaydık çadır yerleri seçilip çadırlar kuruldu ve direk uykuya geçildi. Sabah 11.00 gibi Şeyda mağaraya girecek öncü ekibi uyandırmaya çalışıyordu. (Şeyda, Tahsin, Emre, Emrah) Bizlerde 13.00 gibi uyanıp kahvaltı faslına geçtik. Gittiğimizde kampın bir bölümü kalkmış ateşi yakıp kahvaltılarını yapmışlardı. Hemen ateşin dibine kurulup HÜMAK kamplarının vazgeçilmez spesiyalini  (ekmeğin üstüne tereyağ ve bal sürerek kamp ateşinde kızartılmasıyla bazen de yanlışlıkla yakılmasıyla hazırlanır.) hazırlayıp yemeye başladık ki ben bir ara seri üretime başlamıştım. Tabi ki hepsini kendim tükettim. :) Bu sırada Charlie adında bir köpek dadandı kampa bir parça ekmek vermemizle adeta bağlandı bizlere. Tabi sonradan tabak, kazan ne varsa yalaması sonucu sinirleri biraz hoplattı. 

Mağaranın o taraflara gezmeye çıkmıştık ki “haydeee gidelum hayde hayde gidelum” şarkısını duyduk bir baktık keşif ekibi güle oynaya mağaradan çıkıyor. Fotoğraf falan çektikten sonra mağarayı sorduk soruşturduk. 

Yemekti falandı derken akşam oldu diğer ekip mağaraya girdi. (Emre, safa, ezgi, peri, cem) Bu sırada Tahsin kendine yeni bir lazer kılıcı edinmiş. Görülmeye değer doğrusu bizi bayağı bir eğlendirdi. En son  “Daha uzunu yok mu? Daha uzunu yok mu?” cümlelerini birde “Oha!” ünlemlerini hatırlıyorum. :) (Yalnız bu olayın hangi gün olduğunu karıştırmış olabilirim:)) Birinci grubun mağaradan çıkmasına yakın yemek hazırlanmaya başladı. Sucuklu kuru fasulye ve bulgur pilavı hazırlandı ve kısa sürede tüketildi. (Gerçekten kısa sürede:)) Herkes yavaş yavaş çadırlarına çekilerek uyumaya başladılar.

Pazar günü ikinci ekip hazırlanıp mağaraya girmişler (Şeyda, Turgay, Manolya, Serra, Şeref ve Emre) tabi yine oniki - bir gibi uyandığımız için mağaraya girişlerini göremedim. Kahvaltı yaptıktan sonra ben, derya, safa, ezgi, peri ve emre köye yürümeye karar verdik. Köye neredeyse varmıştık ki yarım akıllı Peri arabanın anahtarını kamp alanında unutmuş. Onlar ağlaya ağlaya kamp alanına geri dönerken bizde yolumuza devam ettik. (tabi bu sırada Emre’nin üstündeki kesici ve delici aletleri aldık. Ne olur ne olmaz :)) Köye girmiştik ki camdan seslenen bir abi bizi çay içmeye çağırdı, ısrarı sonucu kabul ettik. Hemen sobanın ateşi körüklendi muhabbet falan derken Emre’yle Peri camdan göründü. Onlarda içeri girdiler ve güzel bir köy kahvaltısı yaptık. Birkaç saat sonra Turgay Manolya ve Şeyda çantalarıyla camdan göründüler. İşleri olduğu için Ankara’ya erken dönmeleri icap etmiş. Onları da çağırdık ve onlar için tekrar sofra kuruldu. Yemeklerini yedikten sonra Emre ve Peri onları Düzce’ye bırakmak üzere yola çıktılar. Bizde kampa geri döndük.





3. ekibin mağaradan (Tahsin, Deniz, Çağlar, Ebru, Sücü, Anıl) çıkmasına yakın hazırlanmaya başladık.  20.00 civarı 4. ekip olarak mağaraya girdik. ( Ben, Emrah, Ahmet, Derya, Ferdi) Mağarada neşe eğlence almış başını gidiyordu. Daha sonra Ferdi’nin bulduğu kola girdik -girerken de Derya’nın kafasına azcık taş yuvarladık- ve orayı kısa sürede fotoğraf stüdyosu haline getirdik. Bolca fotoğraf çekindik. Ferdi bize nü pozlar verdi o derece yani. :) Hoş dönüşte çantanın fermuarını kapatmadığım için fotoğraf makinesi düştü ama bir şey olmadı. Eğilerek bir daraldan geçtikten sonra Ahmet’in baca tırmanışı yaparak yerden 1 metre yukarda olduğunu gördüm ve bende yanına geçtim. Daha sonra Ferdi daraldan ve bacağıma değerek altımızdan geçtikten sonra “Nerdesiniz lan?” demesi bizi yardı :)  Yine aynı yerde Derya’yı da dürterek korkutma yöntemiyle kendi çapımızda eğlendik.





Sifona vardığımızda ufak bir açıklık gördük. Emrah’ın gazıyla pislikten köpürmüş su ile dolu olan sifona Derya girdi ve sifonun devam etmediğini acı bir şekilde öğrendi. Ama cesareti görülmeye değerdi. Seninle gurur duyuyoruz evlat!  Saat 01.00 civarı mağaradan çıktık her yer bembeyaz olmuştu ve birde ne görelim mağara önünde Tahsin ve Sücü bizi bekliyor. Bira ve viskiden yudumlayarak kamp alanına döndük.

Kampta yemekler yenildikten sonra içki faslı başladı. Saat 02.00 a kadar takıldıktan sonra biz Derya’yla uyumaya karar verdik. Üşüyüp uyandıkça içme faslının devam ettiğine tanık oldum ( yalnız kim şarkı söylüyorsa sesi çok kötüydü)  artık kaça kadar sürdü bilmem.

Sabah 11.00 gibi uyandık çadırları toplamaya başladık. Tabi geceden kalma arkadaşlar oldukça zor uyandılar. Ayaküstü kahvaltı yapıp köyden gırgır gelmesini bekledik. Gırgıra eşyaları yükledikten sonra bizde sırt çantalarıyla köye doğru yürümeye başladık.

Köye vardığımızda otobüs gelmiş eşyalar yüklenmeye başlamıştı. Otobüse eşyaları yerleştirdikten sonra köy kahvesine geçerek çay faslı başladı. Kahvecinin hesap 15 lira demesi üzerine Emrah “olur mu ya biz o kadar çay içmedik” diyip başladı içilen çayları saymaya sanırım 12 liraya hesabı kapatmıştı. Tam yola çıkılacaktı ki köyün çocuklarından kızaklar alınıp çılgınca dik bir yokuştan çılgınca kayılmaya başlandı :P 




Topluca fotoğraf çekinilip araçlara binildi. Derya, ben ve Ferdi Peri’nin arabası yolda kalmasın diye onun arabasını bindik. Daha sonra Ferdi’yi verip Ezgi ve Safa’yı arabaya aldık. Peri’ye otobüsü geçme dememize rağmen geçip otobüsü kısa süreli kaybetmemize sebep oldu. Neyse ki Mülayim Çorbacısını kolay bulduk. Çorbacıdan sonra Derya, Safa, Ezgi ve Ben otobüse geçiş yaptık. (Soğuk olmasına rağmen en azından geniş) 




Ben yine uyku moduna geçtim bu sırada çatlak patlak falan oynanıyordu. Uyandığımda Ankara’ya gitmiştik. Beytepe’ye inip malzemeleri indirdikten sonra biz evlere doğru yolla koyulduk. Veeee her faaliyet gibi buda son buldu. Bizler çok güldük, çok eğlendik. Ellerinize sağlık diğerleri gibi harika bir faaliyet oldu. Sizleri sever ve öperiz.

ANÜMAB Alper 

7 yorum:

Emre dedi ki...

Eline sağlık.Ferdi'nin sizi aradığı an orda olmak isterdim.:D

Manolya Calisir dedi ki...

Eline sağlık Anümab (hehe bu da neyse) Alper, çok iyi yazmışsın. Yazıyı okuyunca keşke gitmeyeydik de kalabileydik, kızakla da kayabileydik, 15 tl hesaba biz de arıza yapabileydik diye içimden geçirdim, neyse dedim bir dahaki sefere =)

Adsız dedi ki...

Teşekkür ederim unuttuğum anlar varsa affola :)
Alper

şeyya dedi ki...

ellerine sağlık alperr:)
dediğimiz gibi Hanümab olma zamanı geldi geçior:P
hep gelin hep emii:)

Adsız dedi ki...

özledim la seni alper bigün söyle karsılıklı güzel bir kusalım

Adsız dedi ki...

Adsız bende seni özlemişimdir kesin ama kim olduğunu bilemedim :) Alper

Adsız dedi ki...

saçlarını sevesim geliyo ya:)

 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..