22 Nisan 2016 Cuma

Hamamboğazı 2016 Faaliyet Anısı

                                                                                                                 22-24 Nisan 2016
                                     Hamamboğazı Faaliyet Anısı

    
22 Nisan cuma günü 17 kişiyle beraber Hacettepe Üniversitesi Beytepe kampüsünden çıktık yola.Yolda AKÜMAK’dan Muratcan Alp’i de aldık yanımıza mağaranın yolunu tuttuk.Hamamboğazı mağarası, Ayaş’ı Polatlı’ya bağlayan yolun 48.km’sindeki köprüden 10 metre önce sola dönmek, önce dere yatağından daha sonra da patika yoldan gitmek şartı ile Orta Anadolu’nun en güzel bozkır alanlarından birinde bulunur.5 kişilik bir ekip cuma günü, mağara yerini saptamak ve kamp alanı bulmak için erkenden çıkınca, geride kalanlar da otobüsle yollarına devam ettiler.Biz otobüsle kamp alanına varınca hattı kuran ekip(Mehmet, Murat ve Baran) sağolsun mağaradaydılar.Çadırlar kuruldu, sohbet muhabbet ettik derken ekiplerin mağaradan çıkmasıyla geceyi bitirdik.Cumartesi öğlen 12 civarında mağaraya girecek olan ekip(ben, Utku, Irmak ve Şükrü) sabah erkenden kalkınca sonunda Mehmet Amca ile tanışma şerefine nail oldu.Mehmet Amca, mağaranın 400-500 metre aşağısında akan Ankara Çayı’nın hemen dibinde evi olan bir çoban.170’e yakın küçük baş hayvanı ile 2 tane de çekingen köpeği var.Bu adamcağızı nasıl tarif ederim bilemiyorum.Hiç çıkarmadan taktığı bir şapkası var, göbeği de maşallah.Elleri devamlı arkada ordan oraya dolanan pek konuşkan bir çoban.Buralarda ne tür yaban hayvanları gördün diye sordum.Çakal ve yaban domuzu pek görürmüş.Öyle ki yaban domuzu avına gelen birkaç avcı, geçenlerde 7-8 tanesini vurmuş.Adamcağız, evine gelen çakalları köpekleri görsün diye de evinin önündeki sazları hep yakmış.
     Neyse, mağaraya girecek olan ekip mağaraya doğru saat 13.00 dolaylarında yola çıktı.Mağara tepede olduğu için oraya varmak minimum 20 dakika sürüyor.Eğim de ortalama 30-35 derece.Bayağı yorucu bir debelenmeden sonra mağaraya vardık.Ama mağara öyle bir yerde ki anca iyi bir araştırma sonucu bulunabilir.Girişindeki ağaçlar mağara ağzını kapamış vaziyette.Mağara girişi yaklaşık 1.5 metre çapında.Girişten hemen sonra bir salon başlar ancak bu salon ufak ve kısadır.Yaklaşık 25-30 derecelik bir eğimden 10 metre sonra da mağaranın ilk inişi başlar.İlk iniş 12 metredir ve devamında 15 metrelik eğimli bir galeri vardır.Bu galeri sonunda ikinci inişe ulaşılır ve bu iniş sonunda da girişteki salondan daha büyük bir salon vardır.İnişe göre sağa doğru 15 metre gidildiği takdirde 10 metrelik bir üçüncü iniş başlar ve burası küçük bir odayla sonlanır.İnişe göre sol kola girildiği takdirde bu kol da yaklaşık 20-25 metre sonra geniş bir salonla son bulur.1.inişteki istasyondan sırayla inmeye başladık.İnişte ben ve Şükrü, kısayı istasyona geçiremediğimiz için alternatif olarak inen ipe el cumarını geçirerek ulaştık ve hiçbir sorun yaşamadan inişe geçtik.İndiğimiz bu 1. iniş eğimsizdi.Ancak 2.iniş biraz eğimli olduğu için daha kolay oldu burdan inmek.Şükrü hafif telaş ettiği için 2.inişte inişe yakın düştü ancak ayakları üstüne düştüğü için bişey olmadı.3.inişe geldiğimizde, hem epey zaman harcadığımızdan hem ben Şükrü’nün Mencilis’i saymazsak ilk SRT deneyimimiz olduğundan hem de 3.inişteki istasyondaki ipin çok fazla sürtünmesinden ve iniş ekipmanlarının da sürtünmesinden dolayı burdan iniş gerçekleştirmedik.Zorlandığımızdan dolayı biraz vakit harcadık.Bir sonraki ekip mağaraya gelip kamp alanına tekrar dönmek zorunda kaldı.Bu da bayağı efor harcamalarına sebep oldu.Ordaki salonu dolaştık ve çıkışa geçtik.1.inişin çıkışında Utku hariç hepimiz epey zorlandık.Kurulan istasyon biraz sıkıntılıydı.Mümkünse burdan(sol taraftan) bir istasyon kurulmamalı alternatif yollar denenmeli.Öyle ki Irmak, kısasını çakıyla kesmek zorunda kaldı.Bunun dışında hiçbir sorun yaşamadan mağaradan çıktık.Kamp alanına döndüğümüzde, civardaki kayaların üzerinde bolt çakma ve hat kurma eğitimi yaptıktan sonra hatların sayısını artırıp orda SRT çalıştık.Hemen anlatayım, orda SRT çalışmaktan ziyade, bir kervan menzili olan doğal mı yapay mı olduğunu bilmediğim devasa bir yüksekliği olan ve muhtemelen Horasan sıvasıyla örülmüş bir duvarla kapatılmış mağara benim daha çok ilgimi çektiğinden dolayı orayı yakınına giderek gözlemledim.3.ekiple beraber oraya çıktık.Onları(Melike, Muratcan, Mehmet ve Burak) mağaraya uğurladıktan sonra Aytaç ve ben bu duvara gitmeye karar verdik.Bunu anlatmadan önce 3.ekibin mağarada neler yaşadığını ve mağaranın nasıl bir arkeolojik ve biyolojik önemi olduğundan bahsetmem gerek.3.ekip, çıkışta bir sorun yaşamadı ancak çıkarken hepsi belki Mehmet dışında duyduğumuza göre zorlandı.Öyle ki Melike adlı arkadaşımız aslında gayet mantıklı düşünen biri olmasına rağmen 1.istasyonun çıkışında ipin çok sallanmasından dolayı ipi dişleriyle tutmaya çalışmış ancak ipin ağzından kaymasından dolayı ne yazık ki üst yanal kesici dişini kökten kaybetmiştir.Bunun dışında 3. ekip de ciddi bir sorun yaşamamıştır.
     Mağara 1993 yılında araştırılıp MAD tarafından haritası çizilmiştir.Mağaranın arkeolojik önemi vardır.Bir salonun ortasında 3x4 metre boyutlarında 1.5 metre yüksekliğinde mezar odası olduğu tahmin edilen bir yapı vardır.Odanın içi boştur ve tabanı defineciler tarafından kırılmıştır.Tuğla örgü olarak inşa edilen oda duvarlarının üzeri harçla sıvanmıştır.Mağaradan toplanan seramik kırıkları Ankara Ünivesitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde analiz edilmiş ve bu kırıkların Hitit ve Roma dönemlerine ait olduğu tespit etmiştir.Benim ve arkadaşlarımın gözlemlerine göre de 2.inişin salonunda yer yer yapay kazıntılar, seramik parçaları ve hatta muhtemelen insana ait olan kemikler bulunmuştur.
     Mağara faunasından bahsedecek olursam, mağara girişinde Isopoda(tesbihböceği) takımından bir türe, Diptera(sinek) takımından 2 türe, Diplopoda(kırkayak) sınıfından ölü bir türe, Rodentia(kemiriciler) takımından 1 türe ve mağara girişinde ve mağaranın 2.inişinden sonra Chiroptera(yarasa) takımından bir koloniye ve Coleoptera(kınkanatlılar) takımından 2 türe rastlanılmıştır.Ayrıca mağara girişinde muhtemelen otçul bir memeliye ait de kemiklerle beraber diş ve çene parçası da bulunmuştur.


Mağara girişinde bulunan muhtemelen bir otçul memeli dişleri.
 
      Biraz da mağara dışı gözlemlerimden bahsedeyim.Mağaranın bulunduğu yamaçta irili ufaklı birkaç mağara daha var.Hamamboğazı mağarası ile duvarla örülü mağara arasında olan, geniş bir salonla başlayıp uzun bir daralla devam eden muhtemelen kısa olan bir mağara var.Yanımızda ekipmanımız olmadığından dolayı burayı araştırma fırsatımız olmadı.


 Bahsettiğim, Hamamboğazı ile duvarla örülü mağara arasında kalan literatüre geçmemiş bir mağara.
        Yolumuza devam edip esas ulaşmak istediğimiz girişi duvarla örülü mağaraya doğru yol aldık.Daha mağaraya ulaşamadan evvel tepede dolaşan büyük ihtimalle kaya kartalı(Aquila chrysaetos) veya kara akbaba(Aegypius monachus) olması muhtemel bir yırtıcı gördük.Daha sonra duvarla örülü mağaranın etrafında turlayan bir çift kırmızı gagalı dağ kargası (Pyrrhocorax pyrrhocorax) gözlemledik.Mağaraya ulaştığımızda ise mağaranın girişinde uçuşan ve muhtemelen mağara içi çatlaklarında konaklayan en az 100 bireylik -muhtemelen ötücülerden ya da ebabillerden- yoğun bir kuş populasyonu gözlemledik.Mağara Araştırma Derneği’nden(MAD) bir arkadaşımla sohbetimde, bu duvarla örülü mağara,  ordan geçen kervana bir menzil oluştursun diye 10. veya 11.yüzyıllarda girişi muhtemelen Horasan sıvası kullanılarak oluşturulmuş devasa bir duvarla örülmüştür.Duvarlara tırmanıp aralarından geçerek mağaranın devam ettiği bölüme geldik ancak burdan itibaren 10 metre gidebildik.Bu 10 metrelik yolun altında yapay mı doğal mı olduğunu bilmediğimiz iki delik vardı.Bu deliklerden gidildiği sürece mağara darallı bir yoldan devam ediyordu.Ancak aldığımız haberler dolayısıyla buranın fazla gitmediğini öğrendik.


                                      



     

                           

                             
                                Kuş dışkıları yığını.Burda konaklayan kuş populasyonunu düşünün !

  
  
                                          Kırmızı gagalı dağ kargası(Pyrrhocorax pyrrhocorax) ve yuvası.

                             

                             

                             
                                          Kırılmış bir kuş yumurtası.Soldaki cisim 2 tane 1 lira çapında.

                             

                             

                             

                             

                             

                             
                                          Muhtemelen Papaver sp.(gelincik)

                             
                                                          Bu da muhtemelen Papaver sp.

                             

                             

                             
                                          Lamiaceae familyasından bir kekik türü.

                             
                                         Ankara çayı,fotoğraf: Mehmet Çolak

                             
                                          Fotoğraf: Mehmet Çolak

                              
                                          Fotoğraf: Mehmet Çolak

                              
                                          Fotoğraf: Mehmet Çolak

                              


                              

                              

                              
                                          Muhtemelen Tıknaz Kertenkele(Trachylepis aurata). 


                                         



      Kaynakça
  
 
   Heinzel, H., et al., 1995, Pocket Guide to Birds of Britain & Europe with North Africa & the
                  Middle East, HarperCollins Publishers Ltd
 
   Baran, İ., et al., 2012, Türkiye Amfibi ve Sürüngenleri, TÜBİTAK, 4.Baskı
 
   Akaydın, G., 2015, Ankara Şehrinin Doğal Bitkileri, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1.Baskı
 
 www.tayproject.org


                                                                                                                                    MERT EREN






















   


0 yorum:

 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..