Hamamboğazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hamamboğazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2024 Salı

GÖNLÜMÜN THE KEYİ HAMAMBOĞAZI

Bir İlk Dikeyim Anı Yazısı

efendim herkese selamlar sevgiler saygılar, zat-ı halleriniz nicedir inşallah. Ben aşkın.

Bu yazı üşenmeyip yazılmaya büyük bir adım atılmasıyla ortaya çıkmıştır.

Büyük emekler vererek ve verilerek Srt eğitimimi alıp değerlendirmemi verdikten hemen sonra 8-10 Mart 2024'teki ilk dikeyim olan hamamboğazı mağrası faaliyeti hakkında konuşacağım.

Her faaliyete böbrek vererek gitmeye çalıştığımız bugünlerde sadece 300 tlye gittiğimiz taptatlı bi faaliyetti bu. 2 saatlik yola 900 tl istenmediği için nasıl sevindim anlatamam. fsler sağ olsun ego otobüsü kiralama fikriyle geldiler ve süper de oldu. bu devirde 300 tlye faaliyet mi kaldı!1!1!1! Buradan murat, aybüke ve berkay üçlüsüne teşekkürler.


faaliyet benim için rezalet başladı. dersten çıkıp otobüse koşarken b12 eksikliğimle bir kez daha yüzleştim. her şeyimi almayı unutmuşum; kafa lambası, çadır, eldiven, uyku tulumu... Yemek yemeyi de unutmuşum.Kendini de unutsaydın be aşkın mı dediniz? Kendimi de unuttum bi saat gecikerek :) Eksik kalır mıyım? Egoya geç kalıp otobüs kaçırmak alışkanlık olmuş. Gelir gelmez herkes tarafından sövüldüm, evet tarafından. Hümak değişiyor mu ne oluyor? Nerede o 2 saat geciktiğimiz çooook eski (!) günler?

Araç kalkmadan hemen önce şüheda çekti kenara beni. SRT vermemin şerefine üstünde kartal olan bi broş hediyesi almış. Dedim ne alaka?

"Srt'de sürekli göklerde kartal gibiydim söylediğin için"

Göklerde kartal gibiyim!!!

[ Bunun dışında değerlendirmeyi verdikten sonra tuvalette tebrik edip çikolata hediye eden ebruya ve otomattan su hediye eden tuğberke de teşekkür ediyorum :) ]

Sonrasında biricik kamp dostum sarp'ın sırf kamp kokacak diye gelmeyeceği gerçeğini öğrendiğim o an geldi. Çantasını hazırlamış, giyinmiş gelmiş ve sırf çayın yanına kamp atacağız diye gelmedi. Bu gaylik şaka mı? ( Alici'nin deyişiyle: Homoseksüel gaylerden bahsetmiyorum.)

Sarp otobüsle evine yakın yerde ininceye dek inanmadım gideceğine, sonra üzülerek veda ettim. Neyse ki çadırı unuttuğum için sarp'ın çadırına çökebilmiş oldum.

Molasız, çorba içmeden gidilen faaliyet mi olur dediniz yaptık. 2 saat sürdü yol. Kamp alanına  varınca çadırlar kuruldu. (KURULAMADI)

Toprak maksimum üç santim ilerliyor sonrası taş zemin. Yaklaşık yirmi dakika çağla ve canla kazık çakmaya çalıştık. Her iki dakikada bir çadıra bakıp bi sorun var ama ne? diye sorgulayınca acaba temel kampçılığı tekrar mı alsak diye düşünmedim değil :) Konuya mete dahil oldu, yardımcı ipini bana feda etti ve çadırı birazcık da olsa düzelttik. İpi de geri vermeyi unuttum fırsattan istifade mete özür dilerim... İp nerde bilmiyorum...

Benim çadır bitince çağlayla vişnenin çadırı aradık. Çadırı bulamayınca serdara soralım diye çadırına gittik. Kuzuyu serdarı ve aliyi üst üste basacağımızı nereden bilebilirdik ki? Serdar dur artık be adam.

Neyse çadır bulundu, kurulmaya çalışıldı. Teknolojinin ilerlememesi gerektiğine karar verdim bunu yaparken. Şova ne gerek var, düz üçgen çadır al geç işte. Neden kendine bahçeli gotik otağ alıyorsun arkadaşım ya? Polü bi yerden sokuyoruz diğer yerden çıkıyor. En son çadırı ters çevirip yatmalarına karar verip öylece bırakmıştık ki döşeme ekibi döndü. Vişne gelip gotik otağsını düzeltti.

Ateş başında üçüncü ekibim rahatlığıyla dururken ikinci ekip olduğumu ve dört saat sonra mağaraya gireceğimi öğrenince çadıra koştum ve uyudum derin derin. Mete'nin çadıra aşkın aşkın aşkın diye seslenişleri ile gece 4'te güne başladım.

Bro please come caving with me bro. We will wake up at 04.00 in the morning to enter the muddy cave for 4 hours.

Berkay'ın kafa lambası, birinin buffı, Burhan'ın eldivenleri, Enes'in yedek pilleriyle emanet bir şekilde çektim tulumları ve çıktım çadırdan. Sopsoğuk gecede tulumla WC gidince bir ders aldım ki, tulumu giymeden önce gitmek lazımmış. Bu dersi neden bu kadar geç aldım bilmiyorum. Ateşe koştum günaydınlarımla. Her kampta olan Ahmet'in "Aşkın bu kadar neşeli uyanma artık." günaydınıyla karşılığımı da alıverdim. Ahmetcimle sevgi dilimiz bu.

4'te uyanıp 7'de mağaraya nasıl girdiniz diye çok soruldu.  Enes'in prensesliği ve Mete'nin alt kuşamı sağ olsun. Ahmet en son yumurtayı Enes'in ağzına kendi sokacaktı. 6 ya kadar ateş başında oyalanıp sonunda mağara yoluna çıktık. Srt vermenin ve ilk dikeyin sevinciyle yolun eğimini de zorluğunu da takmamışım. Gözümü yola çıkmadan önce kapadım ve mağrada açtım gibiydi. Ama o yola sövmeden de geçemem şimdi.

Enesle yeni şarkımız "Kaya kaya kaya kaya" Yaşamayan yoktur.

Mağraya vardığımızda ekip de yeni çıkmıştı. İlk dikeyi olan erencimi kutlayıp ekibi de yollayıp heyecanım ve kendi ekibimle baş başa kaldım.

O Oyalanmalar yeter mi? Kuşandık ve biraz da fotoğraf çekilme oyalanması yaptık.




Mete'nin avuç dolusu balık krakerleri ceylinle benim ağzımıza sokması sebebiyle sabahın köründe Enes'in yeni aldığı ilk yardım belgesi işe yarayacaktı ve  Heimlich manevrasını uygulamalı kullanacaktı az kalsın.




                                                        BALIK KRAKER TARAFINDAN BOĞULURKEN

Vee sonunda o an geldi. Enes ( biricik öncüm ) ipe girdi ve her şey başladı. Enes'in bi arkasında ilerledim ben de. Desandöre oturduğum o ilk anı asla unutmayacağım. " Allahım çok mutlu bi hayatım var " diye yükseldim bi anda. Hayır yani hem çok mutlu bi hayatım yok, hem de Allah yok. Neydi o anlamadım ben de.

 İçimden dedim ki neden geçen sene vermedim ben bu srtyi. (Dönemdaş eğitmenlerime teşekkürler tekrardan. Her birinin ellerinden ve gözlerinden öpüyorum. ) Mağara süresince salon ve mağranın sıfır benzerliğe sahip olduğuna karar verdim. 

Desandörün mağradaki iple arasında bi' şeyler var demedi demeyin, salmıyor ipi. Bırak da inelim aşağı daa. Sonunda ip booooş diye bağıracağım günleri de gördüğüme göre ölsem de gam yemem.

Ha bir de, yataydaki taşla dikeydeki taş da farklıymış. Aynı ekipte olunca Ceylin'in taş travmasını ilerideki meslek hayatımda dinleyeceğim travmalardan çok dinledikten sonra pratikte de anlamını gördüm. İlk dikey tavsiyesi: Dikeyde taş düşürmeyin, ha bir de ufo izleyen köylü edasıyla başınızı doksan derece kaldırıp yukarıdaki mağracıyı da izlemeyin. Gözünüzün içine dolan toz ve taş parçalarıyla gerçek mutlak karanlığı o zaman görürsünüz. Nerden bildiğimi sormayın.

Bir de salonda aman çizilmesin aman düşmesin diye uğraştığımız ekipmanların mağradaki hallerini görünce canımdan can gitti. O uğraşların "En azından salonda minimum zararı alsın" uğraşları olduğunu anladım. İlerledik ilerledik ve saptırmaya vardık.

Enes: Aşkın şimdi karabinayı aç ipini ona geçir sonra saptırmayı çıkar.

(Saptırmanın duvara bağlı olduğu karabinayı açıp saptırmayı tamamen söker ve duvara yapışır. Enes mağrayı terk edip gitmek ister.)

Neyse konuyu saptırmayalım; Mağrayı diplediğimizde Alici'nin taşlarla inşa ettiği şaheseri ile de karşılaşmış olduk. Özellikle Murat'ın katkısıyla daha da estetik haldeydi. En dipte her yerde erkek cinsel organı görmeyi ummazdım ama teşekkürler mağaracılık dünyası. Ayrıca da dikey mağaranındibinde “MAL SENA” yazısı görmeyi de beklemiyorduk. Teşekkürler bilinçsiz köylü dünyası. (Umarım yazan mağaracı değildir.)

Ceylin ve Mete'yi beklerken Enesle raveleme isteğimiz kuvvetlendi bi anda. Gelen telefonda indirilmiş rave de yoktu. Bir gün sabah 8 de bir mağaranın dibinde kpop şarkıları ile raveleyeceksin deseler inanmazdım. Sonrasında sürrealist fotoğraflar çekmeye başladık. Plaj pozları, Ali'nin şaheseri... Mete ve ceylin geldiğinde molaya başladık. Evde salondaki ikinci ışık vardır ya, açınca tüm dünyayı, zihinlerdeki karanlığı bile aydınlatır. Heh işte o ışığı mete alıp gelmiş mağraya herhalde. Salon aydınlatması ile tatlı bi mola vermiş olduk.

                                                                                                       ENES THE WIZARD

+ Evet arkadaşlar Aşkın Karakulakla beraber -660 metredeyiz. Merhaba, nasıl bi his aşkın?

-Merhaba enes, süper bi his. İlk dikeyim.

+ Ya -660 metre dedim neden ilk dikeyim diyon

-Ben ilk dikeyi -660 metrelik birisiyim belki

Mükemmel sohbetler, enes the wizard ve bol bol atıştırmalık, ceylin'in birbirinden alakasız playlisti ve mete'nin salon aydınlatması ile bi güzel molamızı verdik. Faaliyet sorumlularımız sağ olsun, 9 kişilik ekibe koyduğumuz abur cuburların aynısını 4 kişilik ekibe koyunca bizim mola asla bitmedi. Uzun süre sonunda (oyalanmak deyince de 2.ekip, biliyosun) çıkışa geçtik.

                                                                                                         CANIM EKİBİM

Mağrada jumarlamakla salonda jumarlamak birbirine zıt, konu tartışmaya kapalı.

Ekipmanların ipe olan aşkından kaynaklı göğüste de ip akmadığından napcam ben şimdi oluyosun o ilk jumarda. Sonra ortalara doğru dağcı tırmanışına geçtiğini fark ediyosun. Bi ara jumarlarken basacak yer bulamayınca olmuyo gelemiyorum napıcam şimdi diye kafayı yerken ayak bağımın varlığını hatırladım. Kendi kendime olan tek bi cümle söylicem sadece:

 

-Ha doğru ya tek ip tekniğiydi bu

Sona doğru mağrada nasıl jumarlanır çözüyosun ve kapanış.

 

Sonrasında böyle böyle çıktık mağradan. Güzel tatlı komik ekibim ve ben...

Enes telsize koştu ben arkasından çıktım. O ilk çıkışın heyecanıyla jumarlar açık kalmış kekxeoxkeo Hemen telsize şikayet ediyor, şaka mısın çocuk. Biraz anlayış be. Sonrasında ceylinle meteyi beklerken Kuzu'nun cipsini yiyip benim telefondan rave açıp hedefimize ulaştık.




                                                                                                       BİR TİTANİK COSPLAYİ

 Kamp alanına indik ve mis gibi kahvaltımızı da yaptık ( Sanki mağrada yeterince tıkınmamış gibi)

Bilmeyenler için kumanyamızın yeni inovasyonu:  şnitzel


                                                                                                                    ŞNİTZEL USTASIYKEN

Kampta herkes 15 tane şnitzel yedi en az.

Şnitzelleri pişirdik doyduk ve oturduk ateş başına saat 13.00 falan.

Vee kampa hasret serhan tuğberk nurdan ve osman beyler teşrif ettiler. Tuğberk ve nurdan'ın süper düper faaliyete cumadan gelmeme bahaneleri sonrası tuğberke de iyi şanslar diledim ilk dikeyi için.

Osman gelir gelmez mete ve tarcanla iddalaştı. Kaleye kadar bir saatte çıkamazsın, çıkarım, çıkamazsın, çıkarım. Böylece osman kot pantolonuyla %89 luk eğimli yola, kaleye doğru koşmaya başladı. Başardı da, 15 dakikada kaledeydi.

Döndü ve duyduğu cümle

"Bir saatte çıkamadın. 15 dakikada çıktın."

Osman, dünya iyi kalpliler için bir cehennem. Terapi düşünürsen saati 1500 tl. Beklerim.

Kuzu ve Burhan’ın fıtıkları sebebiyle(!) günümüz siyasetçileri misaliyle koltuktan kalkmamaları; Burhanla ateş başında olan şnitzelin iğrençliği, erkek tavuklar (?), seksolog mesleğinin iş tanımı ve dahası üzerine derin sohbetlerimiz sonrası uykusuzluktan bayılacak gibi olduğumu fark edince uyumaya gittim.

8 Mart kadınlar gününe özel toplama ekibimiz tamamen kadındı.

Tuğberk mi diyim yoksa gerçek ismini sen mi söylemek istersin Tuğba?

Veee başarılı bi şekilde toplayıp geldiler.

"Kadınlar yine erkeklerin arkasını topluyor"

                                                                 -Burhan Taştan

Ardından süper bi uyku sonrası ateş başına geçtim. Baktım toplama ekibi dönmüş yine şnitzel yiyor. Giderken de şnitzel yemişti...

Ali eren... N'aptın kulübe? Neden yazdın o gün şnitzeli o listeye?...

Ardından ateşbaşında Kuzu'nun kovalent bağ neydi sorusuyla başlayan kümülatif atom şakalarıyla bi süre eğleniyoruz.

Kovalent bağ emekti...

Tarcanla "dizimizdeki çıkıntılar" ortak noktamız hakkında konuşup yalnız olmadığımız için seviniyoruz.

 Osgood schlatter.

Keltoş çağlacımla enes'in keloğlan şarkısı ile dalga geçiyoruz bol bol.

Nını nını nı nı nıııı nı nı nı.

5 litrelik şalgam ısıtılıyor baharatlar portakallar ekleniyor herkese döndürülüyor. Nasıl olduysa da bitmedi şalgam o gece.

Ali eren'in şov yapışıyla kuru otlar atılmaya başlanıyor ateşe.

 "Kuru otlar üstüne..."

 Ali Eren'in sanki ateş bir dakika sonra eski haline dönmeyecekmiş gibi

" Aşkım üşümüş , tabii büyütürüm ateşi. " yapışını izledik hep beraber.

Keşke Ali eren bi gün çok şovcu biri olsa, her gün çok şovcu biri olması çok zor.

Nevruz atlamaları başladı sonra. Çağla'nın mağarada sorun yaşamayıp nevruz atlaması yaparken bileğini burkması ve basamaması üzerine bir ara konuşmalıyız. Vişne'nin bi bira sonrası bana sarhoş muamelesi yapmasıyla aramızda hiç bitmeyecek bir mizah başlamış oldu. VİŞNE YEMİN EDERİM Kİ SADECE SAKARLIĞIMDAN DÜŞÜRDÜM SARHOŞ DEĞİLİM. Sonra vişneyle yine "sarhoş" felsefemizi yaptık; Kant neden haksız? Eleştirel şüphecilik mi metodik şüphecilik mi? Sokrates ve platon'un hatası neydi? Rasyonalistler neden kendilerini geliştirmeli? John locke ve diğer empiristler neyi atladı? Pozitivistler neden gecikti? Ha bir de Gülayla aramızdaki yeni "  Sevgi lazım mı? " dili ile de arkadaşlığımızı üst seviyeye atlattık.

Böylece bir ateş başı daha sonlandı. Bi güzel uyuduk, uyandık. Sabah erkekler neden daha az yaşar sorusunun cevabını alabileyim diye bi sürüsünün karpitle şişe patlatma uğraşlarını izledim... Kahvaltı yumurtasını kim yaptı bilmiyorum ama yediğim en güzel hümak kampı yumurtasıydı. Ellerinize sağlık.

Sonrasında kamp bir güzel toplandı. Aybük'ün azarları sonrası yine çağlamla çadırı topladık.

TELEFONUMU KAYBETTİM. Klasik.

Yaklaşık yirmi dakika aradıktan sonra tulum çantasında buldum. Tulumu bastıktan sonra içine atmışım. Evet malım tuğba...

Faaliyet sorumlularının kadın toplama ekibine sürprizi pembe ojeyi hümak erkeklerine ve kendimize de sürdükten sonra traktör geldi, bi güzel yükledik. Enesle mükemmel sohbetler ederek römork üstünde egoya kadar olan seyahatimizi tamamladık. Traktörcü abi'nin oğlu Serhanla konuştum biraz. 9.sınıfa gidiyormuş, takdir almış, kaz ticareti yapıyormuş, bazen hayvan güdüyormuş, veteriner olacakmış, iki sene takılıp 11.sınıfta puding hafıza alacakmış, birinci dönem biyolojide okul birincisi olmuş. Hümak'a davet ettim. Üç beş seneye burada, bekleyin. 

Ardından egoya eşyalarımızı yükledik ve okula doğru yol aldık. 5 te okula varınca faaliyet hiç kesmedi. Böylece ilk dikey mağara faaliyetimi tamamlamış oldum.

Mağarasıyla da kampıyla da gönlümü mest etti. Daha uzun, daha zorlayıcı mağaraları tüm kalbimle bekliyor olacağım.

SRT gelin :)

                                                                                        Aşkın A.S. KARAKULAK

22 Nisan 2016 Cuma

Hamamboğazı 2016 Faaliyet Anısı

                                                                                                                 22-24 Nisan 2016
                                     Hamamboğazı Faaliyet Anısı

    
22 Nisan cuma günü 17 kişiyle beraber Hacettepe Üniversitesi Beytepe kampüsünden çıktık yola.Yolda AKÜMAK’dan Muratcan Alp’i de aldık yanımıza mağaranın yolunu tuttuk.Hamamboğazı mağarası, Ayaş’ı Polatlı’ya bağlayan yolun 48.km’sindeki köprüden 10 metre önce sola dönmek, önce dere yatağından daha sonra da patika yoldan gitmek şartı ile Orta Anadolu’nun en güzel bozkır alanlarından birinde bulunur.5 kişilik bir ekip cuma günü, mağara yerini saptamak ve kamp alanı bulmak için erkenden çıkınca, geride kalanlar da otobüsle yollarına devam ettiler.Biz otobüsle kamp alanına varınca hattı kuran ekip(Mehmet, Murat ve Baran) sağolsun mağaradaydılar.Çadırlar kuruldu, sohbet muhabbet ettik derken ekiplerin mağaradan çıkmasıyla geceyi bitirdik.Cumartesi öğlen 12 civarında mağaraya girecek olan ekip(ben, Utku, Irmak ve Şükrü) sabah erkenden kalkınca sonunda Mehmet Amca ile tanışma şerefine nail oldu.Mehmet Amca, mağaranın 400-500 metre aşağısında akan Ankara Çayı’nın hemen dibinde evi olan bir çoban.170’e yakın küçük baş hayvanı ile 2 tane de çekingen köpeği var.Bu adamcağızı nasıl tarif ederim bilemiyorum.Hiç çıkarmadan taktığı bir şapkası var, göbeği de maşallah.Elleri devamlı arkada ordan oraya dolanan pek konuşkan bir çoban.Buralarda ne tür yaban hayvanları gördün diye sordum.Çakal ve yaban domuzu pek görürmüş.Öyle ki yaban domuzu avına gelen birkaç avcı, geçenlerde 7-8 tanesini vurmuş.Adamcağız, evine gelen çakalları köpekleri görsün diye de evinin önündeki sazları hep yakmış.
     Neyse, mağaraya girecek olan ekip mağaraya doğru saat 13.00 dolaylarında yola çıktı.Mağara tepede olduğu için oraya varmak minimum 20 dakika sürüyor.Eğim de ortalama 30-35 derece.Bayağı yorucu bir debelenmeden sonra mağaraya vardık.Ama mağara öyle bir yerde ki anca iyi bir araştırma sonucu bulunabilir.Girişindeki ağaçlar mağara ağzını kapamış vaziyette.Mağara girişi yaklaşık 1.5 metre çapında.Girişten hemen sonra bir salon başlar ancak bu salon ufak ve kısadır.Yaklaşık 25-30 derecelik bir eğimden 10 metre sonra da mağaranın ilk inişi başlar.İlk iniş 12 metredir ve devamında 15 metrelik eğimli bir galeri vardır.Bu galeri sonunda ikinci inişe ulaşılır ve bu iniş sonunda da girişteki salondan daha büyük bir salon vardır.İnişe göre sağa doğru 15 metre gidildiği takdirde 10 metrelik bir üçüncü iniş başlar ve burası küçük bir odayla sonlanır.İnişe göre sol kola girildiği takdirde bu kol da yaklaşık 20-25 metre sonra geniş bir salonla son bulur.1.inişteki istasyondan sırayla inmeye başladık.İnişte ben ve Şükrü, kısayı istasyona geçiremediğimiz için alternatif olarak inen ipe el cumarını geçirerek ulaştık ve hiçbir sorun yaşamadan inişe geçtik.İndiğimiz bu 1. iniş eğimsizdi.Ancak 2.iniş biraz eğimli olduğu için daha kolay oldu burdan inmek.Şükrü hafif telaş ettiği için 2.inişte inişe yakın düştü ancak ayakları üstüne düştüğü için bişey olmadı.3.inişe geldiğimizde, hem epey zaman harcadığımızdan hem ben Şükrü’nün Mencilis’i saymazsak ilk SRT deneyimimiz olduğundan hem de 3.inişteki istasyondaki ipin çok fazla sürtünmesinden ve iniş ekipmanlarının da sürtünmesinden dolayı burdan iniş gerçekleştirmedik.Zorlandığımızdan dolayı biraz vakit harcadık.Bir sonraki ekip mağaraya gelip kamp alanına tekrar dönmek zorunda kaldı.Bu da bayağı efor harcamalarına sebep oldu.Ordaki salonu dolaştık ve çıkışa geçtik.1.inişin çıkışında Utku hariç hepimiz epey zorlandık.Kurulan istasyon biraz sıkıntılıydı.Mümkünse burdan(sol taraftan) bir istasyon kurulmamalı alternatif yollar denenmeli.Öyle ki Irmak, kısasını çakıyla kesmek zorunda kaldı.Bunun dışında hiçbir sorun yaşamadan mağaradan çıktık.Kamp alanına döndüğümüzde, civardaki kayaların üzerinde bolt çakma ve hat kurma eğitimi yaptıktan sonra hatların sayısını artırıp orda SRT çalıştık.Hemen anlatayım, orda SRT çalışmaktan ziyade, bir kervan menzili olan doğal mı yapay mı olduğunu bilmediğim devasa bir yüksekliği olan ve muhtemelen Horasan sıvasıyla örülmüş bir duvarla kapatılmış mağara benim daha çok ilgimi çektiğinden dolayı orayı yakınına giderek gözlemledim.3.ekiple beraber oraya çıktık.Onları(Melike, Muratcan, Mehmet ve Burak) mağaraya uğurladıktan sonra Aytaç ve ben bu duvara gitmeye karar verdik.Bunu anlatmadan önce 3.ekibin mağarada neler yaşadığını ve mağaranın nasıl bir arkeolojik ve biyolojik önemi olduğundan bahsetmem gerek.3.ekip, çıkışta bir sorun yaşamadı ancak çıkarken hepsi belki Mehmet dışında duyduğumuza göre zorlandı.Öyle ki Melike adlı arkadaşımız aslında gayet mantıklı düşünen biri olmasına rağmen 1.istasyonun çıkışında ipin çok sallanmasından dolayı ipi dişleriyle tutmaya çalışmış ancak ipin ağzından kaymasından dolayı ne yazık ki üst yanal kesici dişini kökten kaybetmiştir.Bunun dışında 3. ekip de ciddi bir sorun yaşamamıştır.
     Mağara 1993 yılında araştırılıp MAD tarafından haritası çizilmiştir.Mağaranın arkeolojik önemi vardır.Bir salonun ortasında 3x4 metre boyutlarında 1.5 metre yüksekliğinde mezar odası olduğu tahmin edilen bir yapı vardır.Odanın içi boştur ve tabanı defineciler tarafından kırılmıştır.Tuğla örgü olarak inşa edilen oda duvarlarının üzeri harçla sıvanmıştır.Mağaradan toplanan seramik kırıkları Ankara Ünivesitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde analiz edilmiş ve bu kırıkların Hitit ve Roma dönemlerine ait olduğu tespit etmiştir.Benim ve arkadaşlarımın gözlemlerine göre de 2.inişin salonunda yer yer yapay kazıntılar, seramik parçaları ve hatta muhtemelen insana ait olan kemikler bulunmuştur.
     Mağara faunasından bahsedecek olursam, mağara girişinde Isopoda(tesbihböceği) takımından bir türe, Diptera(sinek) takımından 2 türe, Diplopoda(kırkayak) sınıfından ölü bir türe, Rodentia(kemiriciler) takımından 1 türe ve mağara girişinde ve mağaranın 2.inişinden sonra Chiroptera(yarasa) takımından bir koloniye ve Coleoptera(kınkanatlılar) takımından 2 türe rastlanılmıştır.Ayrıca mağara girişinde muhtemelen otçul bir memeliye ait de kemiklerle beraber diş ve çene parçası da bulunmuştur.


Mağara girişinde bulunan muhtemelen bir otçul memeli dişleri.
 
      Biraz da mağara dışı gözlemlerimden bahsedeyim.Mağaranın bulunduğu yamaçta irili ufaklı birkaç mağara daha var.Hamamboğazı mağarası ile duvarla örülü mağara arasında olan, geniş bir salonla başlayıp uzun bir daralla devam eden muhtemelen kısa olan bir mağara var.Yanımızda ekipmanımız olmadığından dolayı burayı araştırma fırsatımız olmadı.


 Bahsettiğim, Hamamboğazı ile duvarla örülü mağara arasında kalan literatüre geçmemiş bir mağara.
        Yolumuza devam edip esas ulaşmak istediğimiz girişi duvarla örülü mağaraya doğru yol aldık.Daha mağaraya ulaşamadan evvel tepede dolaşan büyük ihtimalle kaya kartalı(Aquila chrysaetos) veya kara akbaba(Aegypius monachus) olması muhtemel bir yırtıcı gördük.Daha sonra duvarla örülü mağaranın etrafında turlayan bir çift kırmızı gagalı dağ kargası (Pyrrhocorax pyrrhocorax) gözlemledik.Mağaraya ulaştığımızda ise mağaranın girişinde uçuşan ve muhtemelen mağara içi çatlaklarında konaklayan en az 100 bireylik -muhtemelen ötücülerden ya da ebabillerden- yoğun bir kuş populasyonu gözlemledik.Mağara Araştırma Derneği’nden(MAD) bir arkadaşımla sohbetimde, bu duvarla örülü mağara,  ordan geçen kervana bir menzil oluştursun diye 10. veya 11.yüzyıllarda girişi muhtemelen Horasan sıvası kullanılarak oluşturulmuş devasa bir duvarla örülmüştür.Duvarlara tırmanıp aralarından geçerek mağaranın devam ettiği bölüme geldik ancak burdan itibaren 10 metre gidebildik.Bu 10 metrelik yolun altında yapay mı doğal mı olduğunu bilmediğimiz iki delik vardı.Bu deliklerden gidildiği sürece mağara darallı bir yoldan devam ediyordu.Ancak aldığımız haberler dolayısıyla buranın fazla gitmediğini öğrendik.


                                      



     

                           

                             
                                Kuş dışkıları yığını.Burda konaklayan kuş populasyonunu düşünün !

  
  
                                          Kırmızı gagalı dağ kargası(Pyrrhocorax pyrrhocorax) ve yuvası.

                             

                             

                             
                                          Kırılmış bir kuş yumurtası.Soldaki cisim 2 tane 1 lira çapında.

                             

                             

                             

                             

                             

                             
                                          Muhtemelen Papaver sp.(gelincik)

                             
                                                          Bu da muhtemelen Papaver sp.

                             

                             

                             
                                          Lamiaceae familyasından bir kekik türü.

                             
                                         Ankara çayı,fotoğraf: Mehmet Çolak

                             
                                          Fotoğraf: Mehmet Çolak

                              
                                          Fotoğraf: Mehmet Çolak

                              
                                          Fotoğraf: Mehmet Çolak

                              


                              

                              

                              
                                          Muhtemelen Tıknaz Kertenkele(Trachylepis aurata). 


                                         



      Kaynakça
  
 
   Heinzel, H., et al., 1995, Pocket Guide to Birds of Britain & Europe with North Africa & the
                  Middle East, HarperCollins Publishers Ltd
 
   Baran, İ., et al., 2012, Türkiye Amfibi ve Sürüngenleri, TÜBİTAK, 4.Baskı
 
   Akaydın, G., 2015, Ankara Şehrinin Doğal Bitkileri, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1.Baskı
 
 www.tayproject.org


                                                                                                                                    MERT EREN






















   


 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..