2 Aralık 2011 Cuma

HÜMAK YEMEĞİ



Tarih:
9 Aralık 2011, CUMA
Saat: 19:00
Yer: Fanus Restaurant
Adres: Atatürk Bulvarı No: 103/69 Gama İş Mekezi Yanı Denizbank Üstü KIZILAY / ÇANKAYA / ANKARA KAT:10

Fiyat: 60 TL

Katılım durumunuzun Cem Emiroğlu'na bildirilmesi rica olunur.

Cem Emiroğlu: 05366290652

2 Kasım 2011 Çarşamba

YÜRÜYÜN SEFEROĞULLARI! (kızılcahamam 2011 / 22-23 Ekim)


YÜRÜYÜN SEFEROĞULLARI!

Anıl’a göre 27 küsür kilometre yol yürümüşmüşüz.Ama o Anıl’a göre bence daha fazlaydı.

Başa saralım.Sabah uyanmak bir işkence olsa da 8.20’de AKM metro önündeydi herkes.Eskiler yeniler derken baya baya kalabalık bir gruptuk.”Henüz” tanışmadığımızdan belli çekingenlikler eşliğinde otobüsümüze bindik vıınnn Kızılcahamam’a yola çıktık.Yolda ne olup bittiği hakkında herhangi bir fikir beyan edemiyorum şuanda çünkü gözümü açtığımda Kızılcahamam’da market alışverişi yapılıyordu.

Alışverişti tuvalet molasıydı derken yürüyüşümüze çekeceğimiz ızdıraptan habersiz başladık.

Benim ufacık sırt çantamın yanında Cem’in DEVASA sırt çantasını görünce bu yol bitecek mi acaba diye düşündüm.(Bitecekmiş ama bizde bitecekmişiz meğersem)Yolda yepyeni Hümaklılarla tanışmış oldum.Mesela Tuğba.Yol boyunca kah derslerden kah gündelik yaşamdan konuşa konuşa ilerlerdik.Yaklaşık 45 dakika yürünmemişti ki pes dedik.Zaten yürürken terlemişiz.Hem üstümüzü değiştirelim hem de bir su içek la molası verdik.Bu molada yaşanan iğrençlikleri hahaho oğlum bak donum bile terlemiş muhabbetlerini es geçiyorum.Yazamayacağım.Midem el vermedi.

Yürümek zorlu işti eşyalarla.Hurçları kah kızlar taşıdı kah erkekler ama en çok Hamza taşıdı gık demeden.Arada yemek molası verildi.Yanımızdan motoruyla geçip giden Safa’ya laflar atıldı.Beni de al o motora nidalarıyla güle oynaşa yola devam ettik.Herkes grupla tanıştı kaynaştı.İnsan tanımak güzel şey vesselam (:

Anıl A.yol boyunca kocaman bir yokuşu tırmanacağız hahahehaho diye gülüyordu ama yalan söylüyor sanmıştım.Evet öğrendim ki Anıl bu konuda yalan söylemezmiş.O nasıl bir yokuştu öyle arkadaşım.Hani buraya yazıyorum ama onu yaşamanız lazım.Lazım yani..

Arkada kalan artçılar isyan etti durun falan diye ama hepimiz yokuşun başına mola vermeden vardık ve yokuşun başında mola verdik.Bacaklarımı uzatıp oturmuştum ki arı soktu beni.Buradan faaliyet sorumlum Ferdiye sesleniyorum.Hala amonyak bekliyorum ‘senden’.İyi ki alerjim yok iyi ki..

Cem başkan hadi az kaldı dedi ve yürümeye devam ederek kamp alanına vardık.Herkes tam olarak kamp alanına varınca kimi odun toplamaya gitti kimi çadır kurmayı bilmeyen arkadaşlarımız çadır kurma çabasına girişti.Ortak iş bölümü sayesinde ateşimiz yandı çadırlara yerleşildi.(Burada belirtmek isterim Ömer arkadaşımızın baltayla enteresan bir bağı var.)Veee beklenen o an geldi.Yaşasın yemek yemek!

Eşref’in girişimiyle başladığımız ve ortak bir çalışmayla makarnamız haşlandı.Çorbamız yoktu.Başka kampa artık..Makarna tonbalığı ve pilakiler eşliğinde güle oynaya yemeğimiz yendi ki herkes bu konuda hem fikirdir sanırım:Yediğimiz en lezzetli yemekti (:

Aç karnımızı doyurduktan sonra ateş başı sohbeti başladı.İçkiler paylaşıldı yiyecekler döndü gülündü eğlenildi..Çok eğlenildi.

Zaten çok uykusuz olduğumdan 11,30 civarı uyumaya gittim ben çadırıma.Sonra yarim geldi.Uyuduk.Sabah yürüyüş yapan amcaların sesiyle uyandım.Neredeyim lan ben evresini geçtikten sonra Ozan’ı uyandırdım.O sırada çadırımızı evlatlıklarımız Anıl Göksel ve Şeref bastı.Böylece kalkıp kahvaltı faslına geçmiş olduk.Gece olan biten havadisleri aldık.Kusan1 bunu okuduğunu biliyorum (: Barış çadırın kapısına kusmuş.Dayanamayan Ezgi,Anıl Göksellerin çadırına gitmiş ve o çadır birden bire 6 kişi olmuş.Gece Meltem kaybolmuş birde.

Kahvaltı bittikten sonra toplanıldı ve tekrar yola koyulduk.Bu defa yürümek daha kolaydı.Yükler hafiflemişti çünkü.Mutluyduk anlayacağınız.

Yolda Başkentli doğa sporları topluluğuyla karşılaştık.Merhabalaştıktan sonra yola devam ettik ve mola verdik.Yemekler yendi fotoğraflar çekildi ve eğlenceli yürüyüşe devam edildi.Herkes dün geceden kaynaştığı için muhabbetler gülüşmeler eksik olmadı yol boyunca..

Uzun çok uzun bir yürüyüşün ardından Kızılcahamam merkeze indik ve yemek yemek için bir yere girdik.Çorbasıydı köftesiydi derken otobüsümüz geldi ve mutlu aptal bir gülümsemeyle otobüsteki yerlerimizi aldık.Uyumuşum..Mutlu olmuşum..

Özel teşekkür:Faaliyetimizi fotoğrafsız bırakmayan Ezgi G

Ateş başında sesleriyle bizi mest eden Ekin

Kışlık tulumu bana verip yazlık tulumda hipotermiyle karşı karşıya kalan sevgili sevgilim Ozan

Sesi kısık dahi olsa bizi en iyi şekilde getirip götüren Ferdi

Balta adam Ömer

Ve tüm HÜMAK ailesi..Hayatıma bir artı daha kattığınız için teşekkürler.

Özge Nur

25 Ekim 2011 Salı

Temel Mağaracılık ve Kampçılık Eğitimi


yer: kastamonu/devrakani -sarpunalınca mağarası
27-30 ekim tarihleri arasında (perşembe-pazar) kamp atıp, deli gibi eğlenip, mağaraya girilip, eğitim verilecektir.alacağınız en zevkli eğitim olacağını sizde bende çok iyi biliyoruz :D
perşembe 18.00 da beytepe kampüsü yer bilimleri binası ana kapısı önünden yola çıkalacaktır.faaliyete gelecek olan üyelerin saat 17.00 de tüm ekipmanları ile
yer bilimleri binasında olması beklenmektedir.zira araca malzeme yüklenip son hazırlıklar yapılacaktır.
not :faaliyet ücreti 40 lira olup son güne kalmadan bana(ferdi) veya betül e iletilmesi rica olunur
faaliyet sorumluları : ferdi uğurlu 0506 290 35 31
betül özdemir 0555 872 13 75
ikinci bi not : faaliyet ile ilgili her tür sorunuzu ve sorununuzu bize danışabilirsiniz.çekinmeyin :D
üçünü bir not daha: evet yukarıdaki resim gideceğimiz mağaranın girişi..muazzam değil mi :D

17 Ekim 2011 Pazartesi

Temel Kampçılık ve Yürüyüş Faaliyeti


Temel Kampçılık ve Yürüyüş Faaliyeti

Yer: Soğuksu Milli Parkı / Kızılcahamam/ Ankara
22-23 Ekim (cumartesi -pazar) önce zevkli bir yürüyüş ardından güzelce bi kamp atıp ateş başında şarkılar türküler söylendikten sonra ertesi gün geri dönülecektir.
Cumartesi sabah 08.00 de AKM( Atatürk Kültür Merkezi) metro duraklarının orda buluşulup yola çıkılacak, pazar akşamı da geri dönülecektir. gelmek isteyen arkadaşlarımız en geç çarşamba gününe kadar faaliyet sorumlusuna yani bana ( Ferdi Ugurlu ) haber ederse sevinirim.


ferdi : 0506 290 35 31
mail : wamfux@hotmail.com


not: faaliyet ücreti 20+5 Tl'dir. Faaliyete katılacak kişilerin  çarşamba gününe kadar faaliyet sorumlusuna en az 10 TL ulaştırması gerekmektedir.




Temel Kampçılık Eğitimi - 17 Ekim


17 Ekim Pazartesi günü dönemin ilk eğitimi olarak Temel Kampçılık Eğitimi yapılacaktır. Bu eğitimi takip eden haftasonu ( 22-23 Ekim) Kızılcahamam'a yürüyüş ve kampçılık faaliyeti düzenlenecektir.

Topluluğa katılmak ve devam etmek isteyen kişilerin bu eğitime ve faaliyete katılması gerekmektedir.


Tarih: 17 Ekim 2011
Saat: 17:00

Hacettepe Üniversitesi, Beytepe Kampüsü
Yer Bilimleri Binası
Zemin Kat / Y2-02 nolu derslik

13 Ekim 2011 Perşembe

HÜMAK - Tanışma Toplantısı

4 Ekim 2011 Salı

3 EKİM 2011 TOPLANTI KARARLARI

merhaba arkadaşlar
Son toplantıda alınan kararlar:
  • 6 Ekim Perşembe'den itibaren el ilanı dağıtılmaya afiş asılmaya başlanacaktır.Boş olanlara duyurulur.
  • El ilanı ve afişleri Anıl tasarlayacaktır.Baskıdan Başak sorumlu olacaktır.
  • Tanışma toplantısı 14 Ekim Cuma günü yapılacaktır.
  • 17 Ekim Pazartesi ilk eğitim toplantısı yapılacaktır.Eğitimler için eski üyelerden fikir alınıp eğitimde değişikliğe gidilecektir ve eğitim programı çıkarılacaktır.Bu organizasyondan Cem sorumlu olacaktır.
  • 22-23 Ekim tarihlerinde Kızılcahamam yürüyüş faaliyeti düzenlenecektir.Faaliyet sorumluları Başak ve Çağlar'dır.
  • 24 Ekim pazartesi temel mağaracılık eğitimi yapılacaktır.
  • 28-30 Ekim tarihlerinde Devrekani'ye temel mağaracılık eğitimi için faaliyet düzenlenecektir.Faaliyet sorumluları Ferdi ve Betül'dür.
  • 5-7 Kasım tarihlerinde (değişebilir) düzenlenecek faaliyet daha sonra belirlenecektir.
  • Yer bilimlerinden sınıf ve orta bahçe için izin alınacaktır.
  • Belirlenen bir tarihte dönem temizliği (malzeme odası) yapılacaktır.Odada kişisel eşyası olan varsa alması gerekmektedir.
  • Her faaliyet dönüşü malzemelerin temizliğinden faaliyet sorumlusu mesuldür.BU KONUDA DAHA FAZLA ÖZEN GÖSTERELİM.
  • Faaliyetlerde israf yapılmayacak şekilde harcama yapılacaktır.Bu konudan da faaliyet sorumlusu mesuldür.
  • Kulübe aidatlarını ödemeyen kişiler faaliyete kadar karşılamazsa faaliyete gelemeyecektir.(yeni alınan bir karar)
  • Son olarak bu Cumartesi srt yapılacaktır saat:12.00

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Kesinleşen faaliyet duyurusu: 26 Ağustos Cuma günü 3 günlük bir faaliyete gitmek üzere Beytepe kampüsünden yola çıkacağız. İstikamet: Tilkiler, Manavgat köyünde bulunan Tilkiler Mağarası. 
Mağara hakkında bilgi için:
http://www.tayproject.org/Maga​ra.fm$Retrieve?MagaraNo=12019&​html=cave_detail_t.html&layout​=web 

Herkesi bekliyoruz.
Faaliyet Sorumluları:
Cem Emiroğlu:05366290652
Anıl ALKAN:05066638336


Arkadaşlar,
Bütçenin kapanması dolayısıyla ne araç ne de para çıktı okuldan. Ancak faaliyete gidilicektir. Gelmek isteyenler benimle en kısa sürede temasa geçsin ki sayıyı belirleyip ne ile gideceğimize karar verelim. Faaliyet ücreti en az 60 TL olacaktır bu durumdan dolayı.
HERKESİ FAALİYETE BEKLİYORUZ; sadece dönem içlerinde gelmekle yürümüyor klup.
Görüşmek üzere,
Anıl ALKAN


Katılımcı listesi:
Turgay
Cem
Anıl
Şeyda
Aycan
Betül

24 Temmuz 2011 Pazar

Hümak Google Grup


Google Grupları

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu
Bu grubu ziyaret et




Google Grupları
Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu grubuna abone ol
E-posta:

Bu grubu ziyaret et

5 Haziran 2011 Pazar

Kasım 2009 Devrekani (geç oldu güç de oldu çok uzun yazmışım)

Geçmiş zaman olur aklına düşer insanın belki. Biz daha gençken toyken mini mini mağaracılarken gitmiştik devrekaniye uzun soluklu ilk kamptı bizim için hani ilk kamp çok başka hani ilk kamp çok farklı olur ya öyle işte benim içinde hiç bi kamp o kadar keyifli olmadı. Yeni dostluklar kuruldu güzel paylaşımlar oldu ve ben yemedim içmedim uzun uzun hatıralar anılar yazdım o kampla ilgili işte şimdi de bu yazılanları paylaşma zamanıdır anca fırsat oldu işte ne yapalım artık. Taze mağaracı gözünden 4 günlük devrekani kampı uzun diye okumamazlık olmasın bence güzel bence hoş :D

Evde yazılmış genişletilmiş versiyon:

Eveeet evde rahatça yazabildiğim bi anda kamp olaylarını aktarma olayına başlıyım. Kaldı ki başta Şeyda istedi diye saatleriyle olayları yazdığım bi kısım var Ferdiyle birlikte onu da koycam kavrama açısından iyi olur saatli falan. Neysem başlayım bari. 26 kasım Perşembe günü uyandı küçük Şeref eşyaları tamdı hazırdı gitmeye niyet etmişken kahvaltı yapmaya geldi bi telefon çağırdı dışarıya(şiirsel bi dil oldu sanki la). Neysem çağıran Melihti dedi olm kahvaltı yapcaz gel aq koşa koşa gittim sırtıma yüklenip eşyaları ki of of of ekmek yoktu poğaça falan almışlar meyve suyu almışlar Hakan sucuk pişirdi hafif çiğ idi ama olsundu önemli olan yemekti nede olsa. Peynirli poğaçayla sucuk çokokrem bal reçel zeytin ve hatta peynir yedik la!!! Peynirli poğaça ve peynir ne dengesizlik arkadaki tvde kliplere bakarken biyons klibiyle abooovvvv çektik yanındaki diğer hatun şarkıcı olan lady gaganın 2 katıydı. Neysem çıkam dediğim zaman nereye hooop buradan çıkış yok goçum gibi laflara maruz kaldım tam çıkarken kalleşçe adice saldırıya maruz kaldım ama yemedim hatta Serle Haka yedirdim öyle çıktım. Bi markete uğrayıp alhol temin ettim ama içebilmek nasip olmadı lanet olsun. Otobüste şişeyi kırıp attıktan sonra köprüde indim orda Gülceyi gördüm kendisini tanımadığım için sadece selam deyip otostopa başladım duran araca binip city önünde indiğimde Ferdi mesaj attı nerdesin deyu buldum bunu 2 Anıl ve Ferdi oradaydı işte yanaştım hemen karıştım araya sonra gittik denilen yere insanlar gelmişti zati. Bikaç bişey çıkardık odadan taşıdık ettik servis de geldi o ara. Yaşar abi ki kendisi servisçimizdir kral adamdır falan filan neyse. En son Eşo geldi kıyafetlerini çuvala koyup çantası başkasındaymış vurmuş çuvalı sırtına gelmiş. Yükledikl malzemeleri araca çıktık yola. Yanıma Ferdi oturdu irice bi insan olduğundan az sıkıştım. Yolda bi yerden (ki o yer saatiyle birlikte koyacağım ekte yazmaktadır) Ozanı aldık kaç saate gideriz falan muhabbetleri oldu 4-4 buçuk saat dendi ammaaaa öyle mi oldu elbetteki hayır. Bayram trafiği ağzımıza sıçtı resmen. Döndük Ferdi ve Müsün yurdun ordan İstanbul yoluna (ki o yurt balgattaki tahsindir). Ordan birden bi trafik ama nası az az ilerliyo yavaş yavaş gidiyoz (gene ekte geçtiği gibi milim milim). O trafik kargaşası süredursun Ferdiyle hafif sıcaklayıp bi kat soyunduk. Bu soyunmayla ilgili düşüncelerimi araç içinde de yazmıştım tekrardan yazsam mı bilemedim. Neyse o tadı bi daha yakalayamam ordan bakınız. Ferdi soyunurken kafama koluyla vurdu ama alan dar olunca rahat soyunamadı çocuk. Bu arada servis içinde Eşonun küfretmeme kararı aldığını öğrendim ettiğimi duyana 10 kaat dedi ve ilginçtirki gerçektende sövmüyodu. Deli ederim dedim olm dövmem demedim sövmem dedim yaptı bu güzel sözler söyleyerek döverim bu sefer dedi. Hımm dedim kaldım fazla kasmadım sonra Merti saldık üstüne. Eşonun “Haayııııııııırrrrrr” diye bağırışı hala kulaklarımdadır. Arada poğaça dağıtımı oldu serviste yidik bi miktar sonra batak atalım dedik kısmet olmadı kartlara ulaşamadık keza. O ara bi ara bana sıcak bastı camla resmen ilişki kurdum yüzümü yapıştırdım lam. Yaşar abi havalandırma açtı da kendime geldim yoksa kafayı yerdim herhal bilemiyom. Arada bi sigara molası oldu içen içti ben hava aldım. Ferdi çok mutluydu sigarasını içiyordu çocuklar gibi şendi. Yolun daha sonrası sessiz ve mayışmaya yönelik geçti arada çiş molası verdik bi benzincide. Kastamonuda yolu bize göstermek amacıyla bekleyen belediyeden bi adam gördük Şeyda Ferdi onun aracına bindi biz servisle onları takip ettik. Bu arada Yaşar abi çok geyikçi bi insandı yanına gelen herkesle geyiği koymayı bi borç bildi adeta yekten muhabbete girdi falan onun üstüne yorumlar yaptık vay la nası nası falan diye. Sonunda kamp yapacağımız alana ulaştığımızda hava çoktan kararmıştı 4 saat denen yol olmuştu sana 7 saat yuh la ne fena. Karanlıkta mekanın nası olduğunu bilmeden taşıdık eşyaları sadece arada bi su olduğunu görüp üstünden atladık. Bi iki gidip geldikten sonra çadırlar kuruldu. Şeyda çadır dağılımı yaptı ben, Ferdi, Anıl (kimyacı olan) ve Cem aynı çadırda kalma batak atma gibi şeyler düşünüyoduk ama olmadı olamadı işte. Cem Anıl ve Müsün yanına, Ferdi Manolya ve Turgayın yanına ben ve Anıl ise Gülce ve Mertle başka bi çadıra gittim. İlk başta ben Anıl ve Müse ben gidiyodum ama onlarla kaldığım için önceden bu mümkün olmadı. Sonrasında Eşo ateş için karpite suyu yollayacağı ortamı hazırladı taş toplayın dendi bi baktık ufak taşlar gelmiş Turgay kim getirdi bunları dedi Manolya elinde ufak taşlarla gelince iyi ki de getirmiş falan yaptı kıvırdı hemen. Ateş yandı ama vakitten ötürü yemek yapılmadı konserve tüketildi yordun bünyeler birer ikişer yatarken ayakta Ferdi, Anıl, Gülce ve ben kaldım. Çay demleyek dedik çay arabada olduğundan bunu yapamadık oturduk ateş başında konuştuk bi sürü bişey hatırladıklarımı yazcam birazdan. Ateşte köz kalınca yellemeye karar verdim tam yelleyecem Ferdi dur söner dedi Anılla dedik olm mal mısın yelledim ateş canlandı Ferdi kaldı kimya mühendisleri olarak ezdik Ferdiyi ateşten anlamaz diye sen mağarada konuş senin sözün orda geçer deyince yüzü parladı çocuğun gülümsedi. Sonra Anıl Ferdiye etrafı keşfedek dedi bunlar bi 10 dakka dolandı geri geldi o ara Gülceyle bunları çekiştirdik sanki çok uzağa gittiler falan diye. Ateşin başında kamptan ötürü sanırım askerlik geyiği döndü bi miktar yok 12 ay yok 18 ay falan yapcaz bize girecek diye. Arada bi kaç muhabbetten sonra Anılla Ferdi iddiaya girdi Anıl marta kadar sevgilisinden ayrılır ayrılmaz diye (ki bunun nereye gideceği kampın ilerleyen günlerinde az çok açığa çıktı :D). Alhollü yemek dendi. Tamam dedi Ferdi bi bira bi tavuk döner alırım kaybedersem. Yuh çektik her türlü ucuzcu hayvan dedik. Sonra Ferdiye sorduk hatun durumunu var gibi yok gibi dedi efkar bastı çocuğa. Matın üstündeki uzanmış hali sigarayı içişi eline bi de şarap versek tam olurdu yani görülmeye değer bi haldeydi. Bakıp vay la falan dedik hafif dalga geçerek. Ondan az sonra da yatmaya karar verdik. Gülce yattı Anıl yattı çadıra en son ben girdim tuluma yerleştim falan. Ama uyumak ne mümkün kıpırdayamıyom la. Kollar bacaklar hatta dönme büyük problemdi benim için. Bi ara sızmışım kolum bacağım ağrıyodu uyandım bi ara baktım Mert horluyo. Çadırlara insan dağıtılırken horlamayı problem eden Mert Ozanı bizim çadıra istememişti. Kendisi az horladı sonra sustu ama olsundu horlamıştı işte. Sabah aleyhinde delil olarak kullanılacaktı bu durum. Kusmuksuz bi çadırda yatmak rahat oluyomuş la tulum problem olmasa hiç bişey yok yani çok şahane. Gece 12 civarı yatmama rağmen erken uyandım 6 buçuk gibi ara ara sızıp ara ara uyanık geçirdiğim zamanlar. Genelde her sabah böyle oldu haftasonu uyanıp yataktan çıkmamak gibi öylesi bi durum. İlk gün yolculuk vs bu tarz geçip gitmişti doğan güneşle yeni bi güne başlamayı bekliyodum. Tulum içinde 4 civarı bi saat olduğuna inandığım zamanda ayağım üşüdü güneş doğsa da ısınsak dedim çok çok o aralar. Yetinmedim ısınmak amacıyla saldım tulumun içine ne de olsa o da sıcak düşüncesiyle. İşe yaradı mı peki emin olamadım tam bilemedim yani. Gün doğdu oldu 27 kasım Cuma bayramın ilk günü anamdan babamdan uzakta bilinmez bi yerdeydim karanlıkta mekanı tam seçememiş nası bi yer olduğunu bilmiyodum. Geceden alınan kararla Eşo, Turgay, Şeyda sabahtan mağaraya gitti bakalım nası diye bunlar dönmeden biz kalktık kahvaltı hazırlamak amacıyla. Mert uyandı “Günaydın la” dedi çıktı çadırdan bende az durup çıktım etrafta kırağı vardı suşar buzlanmış bişeyler olmuştu. Ateş Emrah tarafından yakılmış ve su koyulmuştu kaynasın diye. İnsanlar birer birer uyanırken horultu muhabbeti başladı. Biri horladı diyen herkese Mert horladı dedim Mert delendi “Nası koymuş kardiş” diyerek. Sonrasında uyurken kendisini çadıra yapıştırdığım iddiasıyla bana çıkıştı. Orda bi miktar yok falan diye münakaşa ettik. Neyse kahvaltı hazırlanırken Eşolar geldi kampa. Eşonun üstü ıslaktı noldu dedik cevap alamadık gidin görün mağaraya dedi. Sabah tıkındık yedik içtik önceden de belirttiğim üzre (bkz: kampta yazılan yer) kahvaltı güzeldi yav. Açık havada açılan iştahım doymak bilmedi yedikçe yedim tükettim meyve sularını ve yiyecekleri. Her ne kadar tereyağı, bal, reçel gibi kahvaltılıklar soğuğun etkiisyle katılaşmış olsa da olsundu ateş onları kıvamına getirirdi getirdide. Şeyda kahvaltı sonrası grupları saydı 2. Grupla gireceğimi öğrendim dedim yarın mı gircez yok dediler bugün ilk gruptan sonra. Anladım ki geç vakitlerde çıkacaktık mağaradan. İlk grup girdikten sonra herkes kendi halinde takılıyodu alınan karar üstüne Anıl (Müsünki), Cem, Gülce gibi 3. Grup elemanları köye doğru yollandı. Aslında bu kötüydü çünkü Anıl (kimyacı olan), Ferdi ve ben köye gidip kurban eti dilenecektik insanlardan ama kısmet olmadı işte. Bu arada unutmuşum kahvaltı sonrası bayram namazı muhabbeti döndü kim kıldırsın diye sonra bayramlaştık. Turgay elini öptürürken Eşo bunu yapmamayı tercih etti. Haaa Turgayın ekini öpmesende oluyo yani öpmek zorunlu değildi. Ateşin başında Müs ders çalışıyodu mitoloji dersi sonra ayrıntılı gircem oraya. Ozan sigara sarıyodu hep o şekil içti sigarayı tütün bitene kadar. Turgay ateşle oynarken Emtah Müsü yastık olarak kullanmakta Eşo ise matın üstünde uyumaktaydı. Uyurken süper salya akıttı kendisi hemen fotoladık belgeledik bu durumu daha sonra gösterdik kendisine bunlar olurken bende bişeyler yazıyodum. Sonra Eşo uyandı veeee sövdü evet sövdü bende ahada Eşo sövdün dedim valla la dedi saba 10 kaat borvum olsun dedi (ki hala borcu var). Sonra Ozan atıldı hani bana diye ilk duyana verecem demiştim dedi Eşo vermem sana yaptı. Bu küfür durumu üstüne arada geçen içinizde patlasın küfür mü değil mi tartışması ve benim göt demem üzerine Eşonun popo ya da kıç kullan demesi halleri de vardı şu an değinmek istedim. Neysem gelelim işin mitoloji kısmına. Burda şunu belirtmek isterim ki god of war (GOW) oynamak mitoloji bilgimi arttırmış bi miktar. Zeusun yaptığı çakallıkların haddi hesabı yoktu. Kadın erkek dinlemeyip önüne gelenle yatağa giriyodu soyu kuruyasıca. Hatta kızının kılığına girip kızının sevgilisini götürdüğü gerçeği (ya da efsanesi artık ne boksa) beni benden aldı ve zeusa algısı kuvvetliymiş dememize sebep oldu. Ateş başındaki herkes zeusa geçiriyor hayvanlıklarına sövüyordu. Bu zeusun soyu teee en baştan bozukmuş onu da öğrendik. Kronos varmış bebelerini atiyomuş sonra biri gelip onu öldürmüş bebelerinden biri bu. O başa geçmiş (kronos sonradan başa geçen de olabilir bilemedim şimdi) o manyakta bebelerini yemeye başlamış öyle bi hasta işte. Sonra anası zeusu saklamış zeus babasını öldürüp alemlerin kralı olmuş. Bu kronos falan teee titanlar zamanından kalma şeyler o kadar eski yani. Neyse sonra misal bi kralın kızından olacak çocuk kralı öldürecek miymiş neymiş. Kral bunu engellemek için kızını bi yere kapıyo millet çocuğu koymasın diye. Ammaaaa zeus boş durur mu altın yağmur damlası olup hatuna bi şekil ulaşmış çocuğu koymuş gitmiş. Vay la bi de tanrı olacak insanların izzeti nefsine saldırmış gavat :P Bu arada bir çay demlenmiş ve evde yapıp getirdiğim kekle birlikte tüketilmekteydi ben çay yerine neskayfe tercih etmiş o şekil tüketmiş idim. Turgay o esnada size (burada benle konuşuyo ama siz diyerek yeni gelenleri ima ediyo (vay la bi ara bizde yeniydik olm şimdi olayın kaşarı olduk :D)) şu SRT malzemelerini anlatak bi ara dedi. Tamam ilk grup gelsin bakarız yaptım. Birden ilk grup çıkageldi mağaradan biz onları daha geç beklerken bunlar 3 buçuk saatte falan çıkmıştı. Anıl ıslanmıştı aynı Eşo gibi ondan öğrendim ki bi yer derin değil gibi görünsede derinmiş atlayınca su sıçramış üstüne hep. Mağaradan gelen Ferdi ve Anıl üstünü değiştirince SRT malzemelerine baktık el cumarı olsun pursik, perlon, ayak bağı vs. malzemeler gösterildi. Hoş onları zati biz üçümüz hazırlamıştık (aha da Anılla resmen bu işlemi yaparken tanıştıydık malzeme odasında) adını çok iyi bilmiyoduk o kadar. Tanıtım evresinden sonra yarın kuşanmayı öğrenirsiniz dedi Turgay ve mağaraya girmek üzere hazırlanmaya başladım. O ara köye giden ekip gelmiş ve et bulamadıkları gerçeğini bize söylemişlerdi bu nası acı bi gerçekti. Halbuse biz o gece et yemeyi düşünmekteydik. Lanet ettik bunlar gittiğinde köyde kurban kesen bi kişi vardı acaba çok mu geç gidilmişti köye bilinmezdi ama köyün muhtarı pilav ve kavurma et yollayacağını söylemişti helal olsundu ona. Biz bi coştuk ne güzel coştuk hemde sevindik kıpır kıpır olduk. Saat 4 sularında mağaraya doğru yola çıktık 8 buçuk 9 gibi geliriz dedik. Mağaraya girerken Turgay mağara birası almak için servise koştu kaptı geldi. O ara Emrahka mağara önündeki donmuş suyu kırmaya çalıştık. Kırdık abarttık bi miktarda neyse sonra Turgay geldi birayı şahane bi şekilde sakladı ve mağaraya girdik. Mağara çok genişti ama oluşum açısından fakirdi. Tulumtaş (Tuluntaş mıydı yoksa) daha bi zengindi oluşum açısından. Gene de bu mağarada iyi gibiydi ve başladık dolanmaya. İçinde su vardı dize kadar falan işte. Pek ıslanmadım kendi adıma amele çizmelerim uzundu çünkü ilerledikçe mağaranın bazı yerlerinde kemikler gördük ne kemiği diye çok düşündük. Deniz (denden) biyolojist görüşüyle dişlerinden analiz ediyo bu otçul falan diyodu. Bi yerden ilginç bi şekilde bozulmadan kalmış bi iskelet gördük durduk düşündük nası olmuş ki böyle diye bilimsel yaklaşımlarda bulunduk. Mağaranın 3-4 farklı çıkışı vardı koşarak birine gittik çünkü çişimiz vardı sırayla Turgay ben Müs işedik. Orda bi miktar durduk kuru üzüm şeker vs tükettik. Eşo mağarayı anlatırken uzun mağara bi çıkıyon güneşli güzel bi yer bi çayır diyodu. Öyle miydi bilmiyom çünkü biz çıktığımızda güneş yerini aya bırakmış etraf kararmıştı. Orda bi miktar takıldık daha sonra mağaranın başka bi çıkışına ilerledik ama nası bi çıkış sürüne sürüne zarzor geçtik. Hatta geri dönerken götüm sıkıştı la. Nası girdim buraya dedim kaldım orda aboo yani. Güç bela götü kurtarıp ordan geçince içerde bi üst paraleldeki çıkışa yöneldik. Orda bi sürü çukurlar vardı. Sanırsak içerde define aranmıştı tam bilemedik. Çukurlardan birinde garip turuncu bişey buldu Turgay. Deniz baktı mantar tarzı bişey olabilir alıp incelemek lazım dedi. Bi miktar düşünüp bundan vazgeçtik çünkü taşıyabileceğimiz bi yer yoktu. Turgayın bulduğu ve mantarus turgayus diye adlandırdığı o şeyin nolduğunu hiç öğrenemiyecektik beklide. Dolanırken bi taşın altında beyaz yayvan bişi gördük nedir dedik Denize ama o gene bi örnek alalım neymiş bi bakalım dedi. Sonra Emrah sende hep örnek istiyon örnek alınca bende bilirim ne var yaptı. Ordaki o şeye fazla kafa yormadık devam ettik. Sonra bi yerde Emrah ve Turgay bi kolu kontrole gitti. Bizde boş durmadık üşümemek için halaya durduk oynadık ettik bi süre. Emrahlar gelince çıkışa doğru yollandık. Turgayın bi miktar kafa karıştı bizi yanlış yere götürdü. Burdan değildi ki çıkış dedim. Doğru yolu gösterdim sonrsında aferin dedi insanlar helaldi bana. Sulu kola girsek mi dedik saate baktık saat 9a gelirken Müs ve Deniz girmeyek dedi. Sonra saat ve hava soğukluğunu düşünüp girmedik o sulu yere sonra dedik kısmet olursa. Çıkışa geldiğimizde Eşo ve Mert mağara çıkışına gelmiş bizi bekliyodu. İnsanlar meraklanmıştı neden geç kaldık diye. Mağara biramızı yudumlarken öğrendik ki bize bişey olsa içerden yardım istesek önce tıkınıp sonra gelme düşüncesi hakimmiş insanlarda vay la. Neyse biz gidince yemek ısıtıldı yendi. Tıkınan insanlar gene erkenden çadırlara gitti. Daha gece genç mantığına sahip olan ben ve diğer bikaç insansa oturmayı sürdürdü. Manolya beni scoby do odaki shaggye benzetti (o zamanlar saçlar uzun tabi). Herkeşler bunu benimsedi kampta hep shaggy (şegi) olarak anıldım. Bana köpek almayı bile düşündüler yani vay la o derece benzerlik. Manolya, Ozan, Ferdi, ben şarkılar türküler söyledik orda. Daha sonra bi çadırdan istek geldi ama onları fırçaladık ve istek parçayı okumadık. Gece ilerlerken ateşin sönmesini Ozanla birlikte bekledik en sona ikimiz kaldık. Bu arada gün içinde Gülce ve Ozan yer değiştirmişti yani Ozan artık benim çadırdaydı. Ben çadıra girdikten bi süre sonra Ozan da gelip yattı. Bi süre sonra sızmışım. 28 kasım cumartesi o sabah etraftan yerde sürüklenen dal sesleriyle uyandım biri ateş için odun topluyodu. Bi müddet sonra garip bi kuşun sesini duydum. Mert uyandı dışarı çıktı peşinden ben gittim. Dal seslerini çıkaran Yaşar abiydi. Sabah kalkıp ateş için dallar toplamış ateşi yakmıştı. Mert bana Ozan horladı mı dedi. Yok duymadım deyince vay la dedi adam gece boyu bağırdı duymamış benim 2 dakka horladığımı duymuş dedi. İşin ilginci Ozan ilk gece uyurken hiç horlamamış ve çadırındaki Şeydayla Emrahı utandırmıştı. İnsanlar kalktı kahvaltı için Ozanın gece çadıra girince içerde aldığı kesif osuruk kokusunu belirtmesi gerçekten güzeldi. Acaba kim salmıştı :))) 3. Grup mağara için hazırlanırken Anılda Ozanın horladığından yakındı kısa ve etkili sesler çıkardığını söyledi. Mert ne güzel dedin kardiş yaptı ve bana adam anca beni duyyo dedi. 3. Grup mağaraya girdikten sonra bi grup insan köyün oralara gitti muhtarla falan konuşmaya. Geride Mert, Ferdi, Anıl, Deniz, Serra, Müs ve ben kaldık. Müs çadırda ders çalışırken Serra ve Deniz çadırda muhabbette Anılsa uyuyacağını belirtip gene çadıra gitmişti. Biz sabah baltayla bi miktar dal kesmiş şimdiyse boş boş oturuyoduk. Mert SRT malzemelerini getirin de kuşanmayı öğrenin dedi. Uyanıksa Anılı da çağıralım dedik çağırdık. Sonra ateşin başında Mert bize malzemeleri gösterdi. Bikaçının adını sorduk. O ara Serra ve Deniz geldi çay kahve için ateşe su koyduk. Daha sonrasında Mert bize kuşanmayı gösterdi. Devamında önce Ferdi sonra Anıl kuşandı ki kuşanırkenki halleri görülmeye değerdi gerçekten. O ara su kaynamış ve çay olmuştu. Bardağıma çay aldım ama içmeden kuşanma sırası bana geldi. Ferdi ve Anıl kuşanırken bi sürü hata yapmıştı. Mert hadi seni görelim dedi. Başladım kuşanmaya. Hiç hatasız kuşandım Mert Ferdiyle Anılı beni kontrol etsinler diye çağırdı. Bu şekilde de bişeyler öğrenebileceklerini falan söyledi. Sonra bi ip üstünde aletlerin çalışmasını gördüm. Ben değil herkes gördü ama SRT malzemeleri bana bağlı olduğundan daha güzel gördüm yaptım. Mert Turgay gelsin sizi tekrar test eder dedi. O ara çayım soğumuştu. Turgaylar köyden dönmüştü. Kuşburnu falan toplamışlar ne güzel doğal doğal. Sonra Eşolar geldi ekibini sulu kola sokan Eşo ıslak ıslak yürümekteydi. Ekip elemanları ıslak ve üşümüştü. Anıl sövmekte idi Gülce ensesine kadar suya batmıştı. Vay la ne derindi acaba o sulu mekan bilinmezdi. Daha sonra Turgay isteyen hazırlansın gidiyoz dedi. Anıl, Ferdi, Manolya, Turgay ve bengitmek amacıyla hazırlandık. O ara muhtar söylediği pilav ve et kavurmayı getirmişti ama garibim ıslak yerden atlayamamış suya düşmüştü. O küçük deremsi yer adamın kabusu olmuştu. O üstünü değiştirmeye gitti biz mağaraya gidecek olanlar gelen yemeği hemen tüketip mağaraya yollandık. Az gittik ve sulu kolun girişine gelmiştik. Artık geri dönülemeyecek noktadaydık. Daldık Turgayın peşinden. Önde Turgay arkada biz gidiyoduk başlar iyiydi rahatça ilerledik dizime kadar falan ıslandım. Sulu yer oluşum açısından komple mağaradan daha iyiydi daha hoştu. Tam çıkışa yaklaşırken asıl yere gelmiştik. Turgay ıslanmamak için bi sürü kasmıştı duvardan duvara ayağını dayayıp geçmeye çalıştı. Anıl lanet olsun deyip suya atladı ve hohohooo sesleri çıkararak devam etti. Turgayın altından geçip gitti. Sonra Manolya suya girdi boyunca suya battı hatta bi yerde yüzdüğüne şahit oldum. Sonra ben girdim suya belime kadar suya batmışken Turgaya takıldım in dedim aşağa düzgün git ıslan sanki nolcak. Sonra atladı Turgay girdi suya. Arkadan inceden bi ses duyuldu Ferdi suya girmiş sesi gitmişti (anlayana 3 top :P). İnceden bağıra bağıra geldi sudan çıktığımızda Anılla Manolya gülerek bizi bekliyodu Ferdinin sesleri onları da kendinden geçirmiş krize sokmuştu. Ordan çıkıp mağaranın dışına gidince Anıla bi üşüme geldi artiz artiz yürüyerek kamp alanına gittik. Sonrasında hemen soyunduk dökündük komple ne var ne yok çıkarıp değiştirdik yani. Donuma kadar ıslanmışım vay la. Sonra ateşin başına çöktük bi miktar ayakları ısıttıktan sonra akşam yemeği faslına geçtik. Akşam yemeğinde bulgur pilavı ve kızartma vardı. Bulgur pilavıyla Emrah usta ilgilenmekteydi. Pilavı bi güzel karıştırdı. O ara Turgay da kabak ve patlıcanları kızartmaya başladı. Emrahın 5 dakkaya pilav tamam 10 dakka da dinlensin yiyebiliriz lafı olay oldu. Bizi güldürdü şahane geyikler döndü üstüne. Yoğurtla falan bulguru yedikten sonra sıra kızartmaya gelmişti. Ama kızartma bi türlü bitmiyodu. Turgay ha oldu ha olacak diye bi saate yakın kızartmayla uğraştı. Sarımsak falan bi şekil hazırlayıp verdiği zamansa gerçekten şahane tadı olan bi yiyecek olduğunu gördüm. Beklediğime değmiş yedikçe yiyesim gelmişti ne güzel bi yemekti o öyle yav. Kızartma tüketilince insanlar gene birer ikişer yatmaya gitmiş ve gece gene o bildik kadro kalmıştı ateş başında. Gene şarkılar gene türküler. Ferdi bana bi ara gene o ilk gece ki halde olduğunu söyledi. Vay be efkar dert dolmuştu gene o güleç yüz. Bi sonraki gece gene şarkı gene muhabbet ve üstüne bir de alhol vardı. Alhol free olacaktı. Zuladaki içkiler açılacak ortam daha bi canlanacaktı. Bu arada yemek esnasında beni benden alan bi olay vardı atlamadan anlatayım. Eşo kıyafetleri hep ıslak olduğundan altına şort ayağına ise Serranın burlington çoraplarını giymişti. Bacakları üstüne sırtındaki poları kapayan Eşo bacakları anca dize kadar kapayabilmişti. Ve karşıdan bakan ben kendimi liseli bi kızın bacakları dikizleye biri gibi görmüştüm. Ama hakkatten kombinasyon iyiydi yani tam liseli tadında. Polarda lise eteği kumaşından olsa tam olacaktı tek eksiği oydu yani. Neysem yemekten sonra Ozanın türküleri eşliğinde kuşburnu çayı yaptık. Tadı pek yoktu ilk demlemede çokta iyi tad verdiği söylenemezdi zati. Neysem bigün daha bi şekil sona ermiş sulu kola da girmiştik eksik bi yanım kalmamıştı sonuçta tuluma girdim yattım tulumda uyumaya yavaştan alışıyodum kafanın altına bişey koyduktan sonra rahata erip uyuyabiliyodum uyudumda. 29 kasım Pazar bu sabah diğerlerinden farklıydı. Güneşsiz kapalı bi havaydı kampın son günü yapılır mıydı la. Olmuştu işte ne edersin mukadderat. Kapalı havadan dolayı bi yağış beklentisine girdik. Yeni duyum alınan mağaraya gidecek ekip hazırlanmış kahvaltısını yapmıştı. Daha sonra kalkan insanlarda birer birer tıkınıyodu. Erken kalkanlar son sosislerden nasiplenirken daha geç kalkanlar avcunu yaladı :D O sabah gene her sabah ki gibi ayıya bağlamış her kalkanla birlikte bişeyler yemiştim. Açık hava yarıyodu bana iştahımın maşallahı vardı. Diğer ekip mağara için gitmişti hava bozuktu ve gece ateş için fazlaca odun lazımdı. Baltayı kapıp başladık dalları kesmeye gün boyu bi sürü dal odun vs temin ettik. Yetmez diye gene kestik gene kestik yağıştan ötürü odunlar ıslanıyodu ve yakarken tütüyodu bi miktar. Anıl, Ferdi ve ben bi dolaşalım dedik çıktık yola az gittik uz gittik uzunca bi çam gördük kesilmiş ya da kırılmış bilmiyoz geri dönerken almak üzre bıraktık onu. Daha da ilerledik artık Ferdi gitmek istemiyodu. Biz tam çiş molası vermişken Anıl ileri doğru devam etti sonra koşarak geri döndü. Bi hırıltı duymuş tırsmıştı. Biz kamp alanına dönme kararı aldık o noktada. Geri dönerken o gördüğümüz çamı sırtlandık getirdik kamp alanında bikaç poz çektirdik. Aldım baltayıgiriştim ben buna. Veriyom baltayı dallara kıra kıra devam ediyom. Sonra baktık ağaç uzunca bayrak direği olsun bu bırakalım dedik. Hatta Anıl ve Ferdi dikmeye çalıştı beceremedi. Daha sonra fosilsel oluşum için Anıl, Turgay, ve Ferdi mağaraya gitti foto çekme amaçlı. Ateş başında Ozanla ben kaldım ateşle ilgilendim falan. Turgaylar bi süre sonra geri döndü. Telefon geldi Anıl kötü olmuş kampa geri dönüyomuş Mertle diye. Heyecan yaptık noldu çocuğa acaba dedik. Geldi Mert Anılla biz yiyecek bi çorba hazırladık Anıla iyi gelir mantığıyla. Mert durumu anlattı Anıl bi miktar kendinden geçmiş kusmuştu falan. Anıl çadırda yatarken Mert mağaranın yerini ve her iki yandan sis geldiğini söyledi. Bi grup yapalım yardım için gerekebilir dedi. Turgay, Ozan ve Anıl yardıma gitti. Biz ateş başında onları bekledik heyecanlı bekleyiş. Ara ara anılı kontrol ediyo ara ara bi haber gelir umuduyla telefonların çektiği noktalara gidiyoduk. Acaba kötü bişi olacak mıydı bilinmezdi. Ferdi yatmayı düşünüyodu neşemiş kaçmış alhol falan yalan olmuştu. Ferdi gelsinler göreyim yatarım ben falan dedi. Bunla birlikte dal toplamaya gidip geldik. O ara ekip haritalamadan dönmüş kampta bi neşe bi iyimserlik vardı. İyiydi güzeldi sağ salim dönmüşlerdi işte. Akşam yemeğini yedik sonra içkiler çıktı. Beklenen an gelmişti bi bira fıçısı açılmış ve bardaklar dolmuştu yavaştan demlenirken şarkılar da başlamıştı. O güne kadar o saatte bu kadar kişi ayakta kalmamıştı. Şaraplar biralar içiliyordu. Eşoya onu liseliye benzettiğimi söyledim geçen gece ohooo üstüne ne geyikler muhabbetler herkesin gözü bende tarzı güzel laflar. Kendimden emin konuşsam Eşo benim olacaktı öyle dedi kendisi. Bilemedim bileydim da emin konuşurdum la :P Anıl, Ferdi ve ben çişe gittik. Anılın kafa hafif güzeldi. Çünkü işerken sevgilisini aramış ve Ferdiyle işiyoz demişti. Hatta telefonu Ferdiye verip al konuş bile demişti o derece. Neyse geri döndük cips bira yaptık ama iki paket cips kime yeterdi. Sonra Cemin kuruyemişler geldi çokta iyi geldi. Bi şarap bi bira giderken Cemin kafayı bulduğunu fark ettim mata uzanmış içiyodu hafif dengesi kaymıştı. Millet baktı güldü falan sonra yorucu bi gün olduğundan insanlar yattı gene Turgay ve Eşo Cemle ilgileniyodu o ara gece 12 sularında Anılla ben de yatmaya gittim. Ama uyuyamadım hatta sıçasım geldi kalkıp Ferdinin kafa lambası yardımıyla baya bi sıçtım. Ferdi beni merak etti düşüp kaldım mı diye adımı bağırdı haaaa dedim tamam dedi. İşim bitince ateş başına geldim Ozanın muhabbetinden sıkılan Ferdi yatmaya gitti o ara. Ozanın kafa hafif güzel muhabbeti sosyalizm üzerineydi. Az benle konuştu sonra o da yattı Turgayla ben kaldım geriye. Etraftaki her odunu ateşe atıyodu kafası bi yere takılmıştı. Aradaki laflarından herkesin eşit çalışmamasından sebep olduğunu düşündüm. Gece 2 buçuk falan yattık işte. Ozan benden önce yattığı için bu sefer horladığını duyyodum. Ama çok etkilenmedim uyudum sonra. 30 kasım pazartesi bugün hava dünün aksine güzel ve güneşliydi şans işte. Kampi toplama günüydü kahvaltıyla uğraşmadık hiç. Anıl ve Ozan yattığı için Mertle sadece tulumları topladık. Bi müddet sonra herkesler kalkmıştı. Turgayların çadırı uyandırdıktan sonra Ozan ve Anılı kaldırdık. Onlar dışarıda eşyalarını yerleştirirken Mertle çadırı topladık. Daha sonra çantaları servise götürüp sağda solda insanlara yardım ettim. Anılın hastalığı (baş dönmesi vs) geçmişti. Onla birlikte malzeme çadırını da toplayıp kaldırdık. Bikaç gel gitten sonra kamp alanında bizden eser kalmamıştı. Servise yerleşince önce muhtarın yanına gittik eyvallah demeye orda da bikaç poz çekindik. Daha sonra söylemler üzerine aynadaki yansımama baktım saçlar süperdi kirli yağlı harikaydı yani. 4 günlük kampın tüm pisliği saçlarımdaydı sanki. Devrekaniye gittik ordan bi savaş topunun üstünde foto çektirdik. Belediyeden bi eleman geldi nerde yiyelim falan yaptık bizi bi yere götürdü etli ekmek yedik. Açtım ama aşırı yağlı olan etli ekmeği yiyemedim kaldım öyle Ferdilerin masaya yolladık kalanı. Ferdi ayısı yedi ha yedi. Sonra çay falan içtik hesabı sorduk belediye ödemiş bilemedim öyle olacağını. Bilsem kola falan isterdim 3-5 bardak çay isterdim içmeye kısmet değilmiş. Ferdi şiş göbeğini açtı gösterdi fotoladık hemen. Sonra araca bindik gene yola çıktık. Araçta genel bi sessizlik vardı insanlar kampın yorgunluğundan uyumaya meylediyodu. Yolda doldu dizgin gidiyoduk sesim boğuk kalın çıkıyodu. Millet sus la falan dedi Eşoya istek şarkın var mı dedim. Tanrı istemezseyi söyle dedi. Bi tanrı istemezse dedim oooo dedi Eşo sana kaset yapalım hemen. Ama dedim sesim dumandan böyle oldu olsun dedi sana veririm dumanı öyle söyletirim. Arada bi hareket istedi bünye Ferdiyle kalkıp öne gittik. O ara orda dikilirken birden araç titredi falan sonra durduk frenle. Lastik patladı dedi Yaşar abi abooo dedim ya camdan uçsaydım bu gibi durumlar. Yaşar abinin direksiyon hakimiyetini kaybetmemiş olması büyük şanstı aksi taktirde devrilebilirdi belki araç. Yandan halktan biri noldu falan diye geldi. Sonra lastik değişiminde yardımcı oldu bize o esnada Müs Anılın altına sıçmak üzre olduğunu söyledi. Yandaki su kanalına sıçsana dedim pozisyonu gösterdim yok olmaz dedi Anıl yememişti. Sonra Gülcenin bandanayı kafama bağlıyım dedim beceremeyince Deniz ben bağlarım dedi. Eğildim başörtüsü gibi bağladı bana. Anıl ve Müs balıkçı ve karısı dedi bize çünkü Deniz hakkatten balıkçıya benziyodu. Neyse lastikler değiştirilmişti o halktan insansa yardım sever değil şerefsiz çıkmış ve para istemişti. Yola çıktık mola verdik sıçan sıçtı eden etti. Sonra yoldaydık gene hava kararmış gece çökmüştü.

Ek 1 (saatli falan olaylar) :

Saat 13:05 de beytepe yer bilimleri binasının önünden yola çıkıldı.

Saat 13:10 da araç uygun bi sağa çekilip kapı sorunu çözüldü.

Saat 13:14 Ozan odtü üst geçidinden alındı.

Saat 13:18 araç eskişehir yolundan çıkıp istanbul yoluna girdi.

Saat 13:20-13:35 trafiğe takıldık milim milim ilerliyoz.

14:14 sevdiğimiz bizi düşünüyor ve ara öğün olarak poğaça dağıtıldı.

14:22 akyurttan çıktık kalecik 32 km ankara-çankırı devlet yolu üzerindeyiz

14:45 kalecik

15:00 sigara molası

16:05 benzincide durduk wc molası

18:30 kastamonu migros

19:20 devrekani

19:40 civarı tekkekızıllar, bozkocatepe ve baltacak köylerinden geçtik

19:50 inebolu yol ayrımından kastamonu cazibe merkezine doğru saptık

şenlik pazarı saray durak

20:30 kamp attık

07:30-10:00 keşif yapıldı (Eşref, Turgay, Şeyda)

11:05 ilk grup yola çıktı (Ferdi, Serra, Şeyda, Manolya, Mert, Anıl)

14:35 ilk grup çıktı

16:10 ikinci grup mağaraya girdi (Emrah, Şeref (shaggy (şegi)), Turgay, Deniz, Müs)

21:00 ikinci grup çıktı

12:00 üçüncü grup girdi (Eşref, Cem, Gülce, Ozan, Anıl)

14:45 üçüncü grup çıktı

16:00 bi grup sulu kola girdi (Turgay, Manolya, Anıl, Ferdi, Şeref (şegi))

16:45 aynı grup çıktı

10:20 diğer mağara araştırılmaya gidildi

15:55 aradılar

17:00 ekibin bi kısmı geldi (Mert, Anıl)

17:20 destek grubu gitti (Turgay, Anıl, Ozan)

20:47 tüm ekip geri geldi

10:30 yola çıkıldı

15:10 dönüş yolunda lastik patladı

16:05 tekrardan harekete geçtik

Ek 2 (serviste kampta yazılmış olayın icraatın içinden notlar) :

Sevgili mağara meraklısı insan

Evvel zaman içinde karpuz zaman içinde in cin bokuyla heykel yaparken bir grup genç dağ taş mağara gezme amaçlı yola çıktı şimdilik bu kadar hala kampüsteyiz (*). Güneşin ışıl ışıl ışıdığı bu güneşli günde bir bilinmeze doğru yol alırken Ferdinin soyunmasıyla dehşete düştüm kafama aldığım omuz darbesiyle şoktan çıktım rabbim dedim ne sexy bi vicut nokta. Yazımızın kötü oluşunun sebebi özümüzde yazımızın kötü oluşu değil aracın harmonik hareketidir (*). Yol bok gibi la tıkandı ilerlemiyo lanet olsun. Güneşi gördüm sıcağa sövdüm Allahtan cam kenarındayım cama yapıştım. Sigara molası verdik 2 buçuk saat yoldan sonra o soğuk hava ve sigara nasıl iyi geldi anlatamam valla (*). Hareketli araçta yazılmıyo la. Gece güne döndü fırsat buldum yazıyom. İlk grup mağaraya girdi ben bekliyom ikinci gruptayım akşamüstü 5 civarı girecem sanırım kaçta çıkarım bilinmez. Şahane bi gece tıkındık falan sonrasında ateş başı canlı muhabbetler serisi ki duyulmaya görülmeye değer çok canlı muhabbetler. Herkes yattı 4 kişi kaldık ayakta ateş başında ben, Ferdi, Anıl (Müslümenin Anıl değil diğeri) ve Gülce. Nası nası güzel nası nası canlı ama ateş başındaki muhabbet orda kalır deyip bahsetmemeyi yeğliyom belki sonra yazar söylerim. Gece uyku tulumunda yattım iyi hoş ama hareketi sınırlıyo la direkt uyuyamadım. Bi de sabah 4 olduğuna inandığım bi saatte ayaklarımda üşüme durumu oldu sonradan toparladı ama tulumda hakkat yatılmıyo la. Bacağımı atamıyom dönemiyom kollar bi mal ne yapacağımı bilemedim. Sabah 9 civarı kalkıp baktım kiii abooo ne göreyim her yer kırağı olmuş sular hafif donmuş. Harikuleyt bi kahvaltı yaptık açık hava güneş vs ne güzeldir. Ateşin başında Eşo uyuyo Deniz kitap okuyo Müs dersine çalışıyo bende gözümden akan yaşlarla bunu yazıyom. Duman çok fena göz yaşartıyo la. Kayfemi aldım kekimi aldım yiyom ateş başında lanet olsun ne güzel hava la. Müs sayesinde mitoloji bilgim gelişiyo la zeus çok çakal haaa ne biçim hatuna kayacam diye neler yapmış hayvan herif. Baltayla oduna dalıyoz paso kırıyoz ediyoz baya canlı la. Sondan önceki gece yarın alhol free yani. Ara ara yazıyom sürekli yazamıyom her boku yazamıyom fırsat olmuyo. Şu anda ateş başında Ferdinin kafa lambasıyla yazıyom. Turgay ve Manolya, Ferdi ve Açelyanın (Açelya Ferdinin fantezik aşkı) ayrıca Ozanın selamı boldur. Peki bugün ne yaptık. Neler yapmadık ki ohooooooo. Misal dün mağaraya girdik tam 5 saat la ne güzel yerdi haa fosilsel oluşumlar bulduk üstüne güzel muhabbetler çevirdik. Tabi bi miktar ıslandık amma akşam 9 da çıkıyo oluşumuz etraftaki soğuk vs gene de iyiydi bee. Hatta sulu bi yol vardı oraya giecektik ekipten istemeyen ve zaman yokluğu bu yola girmemizi engelledi. Ama bugün bunu yaptık. Srt ekipmanlarını kuşandık ki onlar dikey mağara ekipmanlarıdır. Akşam 4 civarı girdik mağaraya dolandık bi girdik suya donuma kadar ıslandım çok iyiydi la dalasım geldi suya çok şahane. Ateş başı Ozanın türküsü Turgayların topladığı kuşburnuyla yaptığımız çay ne tatlı oluyo la. Her gece en geç yatan insanlarız ateşle ısınır ateşle yaşar olduk.

Not: (*) olan yerler Ferdi tarafından yazılmıştır.


14 Mayıs 2011 Cumartesi

Mencilis Faaliyeti

Dicek söze gerek yok .mencilis anlatılmaz yaşanır

2 Mayıs 2011 Pazartesi

HAYDE GİDELUM


Merhaba arkadaşlar
Dağlı Kuylulucu, bucakalan, hamamboğazı derken sıra geldi Mencilis'e.6-8 Nisan 2011 tarihleri arasında Safranbolu Mencilis mağarasına gidiyoruz.Bilgi almak isteyenler faaliyet sorumlularına ulaşabilir.
Faaliyet sorumluları:
Ahmet Sücüllü:05543939640
Emre Cem Emiroğlu:05366290652

20 Nisan 2011 Çarşamba

25 KİŞİLİK ARAÇ VE KUMANYAYLA 12 KİŞİLİK FAALİYET

Sene 2011 faaliyete gittim

Sebep oldu desandör bir taşa kıydım

Sakar defterine adımı koydum

Sakardan mağaraya döşemeci olmaz

Cumadan yola çıkcağımız için herzamanki gibi perşembeden hazırlıklara başladım.Bir yandan yarınki sunum bir yandan ödev bir yandan çanta derken saat oldu gece 03.00. Cuma günkü derslere eşyalarım fazla olduğu için kamp çantamı getiremedim. Dersim saat 16.15 de bitti. Bir koşturmaca eve git gel saat oldu 17.45 ( babam saolsun yoksa yetişemicektim). Servisin yanına geldiğimde bir baktım üç sarhoş (Çağlar,Şeref,Anıl Öser) bağıra bağıra şarkı söylüyor bir ekipte eşyaları yüklüyor.

Eşya yükleme işi bittikten sonra herzamanki gibi Anümablıları bekledik. Anıl ve Tahsin Anümab’dan Alper ,Emre ve Peri’ye ulaşmak için dört elle telefona sarıldılar. Telefon görüşmelerinden sonra Alper’in sınavdan çıktığı, Emre ve Peri Eskişehir’den yeni geldikleri öğrenildi ve onlar Aşti’den, bizim Emre Fedakar’da Ankamall’den alınmak üzere yola çıkan ekipte EMRAH,TAHSİN,ANIL ALKAN,FERDİ,ŞEREF,MUSA,ÇAĞLAR VE BEN vardım. Önce AŞTİ’DEN Anümablıları sonra bizim Fedakar’ı alıp Karabük üzerinden mağaraya doğru gidilmesi üzerini anlaşılıp mağaraya doğru yola devam edildi. (NOT:Birdaha iş çıkışı saatlerinde Konya yoluna girmeyelim).

Şarkı-türkü, uyuyan, yolu izleyen derken Karabük’e geldik. Herzamanki gibi bir restorantla anlaşılıp çorbalar 2.5 tl yapıldı. Ferdi işkembe çorbası olmadığı için bişey içmicem triplerine girsede sonradan yayla çorbası içerken görüldü. Karabük’den sonra yolun çoğunda uyuduğum için yolla ilgili fazla bişey aktaramayacağım. DİP NOT: Yolda giderken yağan kar kampa uyku tulumsuz(Fedakar),şortla(Çağlar) gelen arkadaşları ve sıcak kamp geçirmek(bütün ekip) isteyen arkadaşları daha kamp başlamadan biraz üzmüştü. Yağış bekleniyordu ama kar olması ve soğuk olması beklenmiyordu.

Gece saatlerinde mağaranın bulunduğu Dağlı köyüne varıldı. Mağaraya önceden gelen Tahsin ve Emrah mağarayı bulmak için yolu gözlüyorlar Anıl ve bende eşlik ediyorduk. Biraz aradıktan sonra bir yol ayrımı bulunup oraya girildi. Emrah, Tahsin ve Anıl mağaraya gelip gelmediğimizi teğit etmek için ileri bakmaya gittiler. Gerigelip derenin mağaraya göre ters aktığını söyleyip mağaranın burda olmadığını varsaydılar ve gece arabada kalıp sabah birdaha bakılması üzerine anlaştılar.Sabah bir komyonetin sesine uyanan Emrah aşağı inip adamlara mağaranın yerini sorduğunda mağaraya gelmiş olduğumuzu öğrendi. Sonra yol ayrımından içeri girip kamp alanına eşyaları taşıdık ve kampı kurduk.

Sabah saat 9 da kamp kurma işi bitti. Emrah ve ben döşeme ekibi olarak girceğimiz için Emrah saat 11 de uyanmak üzere yattı. Bizde odun, ateş, yemeklerin düzenlenmesi işleriyle uğraştık. Ateş yakma işi odunların yaş olması nedeniyle biraz uzun sürdü.Ferdi ateşin yanmamasını benim odunların yerini değiştirmeme bağlasada uzun uğraşlar sonunda ateşi yaktı. Sonra yorgun olanlar uykuya çekildi. Bende saat 11 de Emrah’ı uyandırmak için çadırı açarken Emrah uyanmış fermuarın altından bana el hareketi yapıyordu. Oldumu şimdiJ.Tahsin’in yardımıyla Emrahla mağaraya incek malzemeleri ayarlarken Musa ve Çağlar’ın yemek yaparkenki muhabbetleri bizi güldürüyordu.Ben böyle yemek yapan iki adam görmedim. Eşyalar hazırladı mağaraya doğru yola çıktık. Bize Emre Fedakar eşlik etti. Emniyet hattını kurduktan sonra mağarın ağzına geldik.(Hedef 170 metre) Önden ben döşeme için gitcektim arkadan Emrah gelcekti ama ilk inişe bolt çakmam çok zamanımı alınca ve kollarım yorulunca (bu işe çözüm bulmam lazım) önden Emrah gitti bende ardından. Bazı boltlar hazır olduğu için istasyon kurulup geçildi. Bazı yerlerde Emrah bolt çakmak durumunda kaldı (3-4 kere) bolt çakılırken gerçekten hurçla ipte beklemek zor oluyor.İnişte şelalenin sesinden anlaşmak zor oluyordu Emrah ip boş demek için bana dalgıç dilinde okey diyor bende ipe giriyordum. Ilk 90 metrenin son inişinde şelaleden ıslandık ve indikten sonra bir kuru kola girdik (kuru kol mevsimden dolayı olmuş ıslak kol). Biraz dinlendikten sonra Emrah bir kayadan ipin gerginliğini alıp kısa bir iniş için bir yerdende doğal emniyet alıp aşağı indi. Bende ardından inmek için ipin gerginliğini aldığı ipe desendör girip aslınca (artık yorgunluktanmı, mallığımdanmı, Emrah’a göre uykusuzluktanmı bilmiyorum) kayayla birlikte kaymaya başladık Emrah aşağıda olduğu için bağırmaya çalıştım ama ilk başta bende kaydığım için kaya diğe bağırdığım sesler garip çıksada durduğumda düzgün bağırmayı başardım. Kaya tam inişin başında dik bir şekilde durdu. Ben panik halinde Emrah’ı yukarı çağırdım (mağarada heyecanlandığım oldu ama böyle korktuğum daha görülmemiştir).Emrah geldikten sonra benim ilerlememi istedi ve kendisi kayanın yanına gelip ipe dolanan kayayı ipten kurtarıp aşağı itti. Olayı atlatmamızdan dolayı biraz rahatlasamda kendime gelememiştim. Emrahla konuştuktan sonra daha inmemeyi kararlaştırdık ve arkadan gelen ekibi (Anıl, Ferdi, Şeref, Anümab(Alper, Emre, Peri) beklemeye başladık. Beklerken bişeyler yedik ve üşüdüğümüz için Emrahla birbirimizi ısıtmak için çözümler aradık.Diğer ekibin iniş sesleri geliyordu aslında sadece Anıl’ın bağırmaları geliyordu.Ekip yanımıza geldiğinde üç kişiydiler (Anıl, Alper, Ferdi). Diğerleri hava şartlarının bozulması ve üşüdükleri için girmemişler. Onlar geldikten sonra ilk Emrah sonra ben çıktım son inişi döşemediğimiz için hurcu Anıl’a bıraktım (saolsun yoksa ben çıkaramayacaktım). Artık mağardan çıkmak için bütün gücümle el cumarı ve ayak bağına asıldıktan sonra kendimi Emrahla kampta buldum. (çıkarken şelale ve yağış yüzünden donuma kadar ıslandım). Saolsun Çağlar elbiselerimi çıkarmamda yardımcı oldu. Uyku tulumuna girip bir güzel ısındıktan sonra yemek yemek için çadırdan çıktım. Bu arada Ferdi, Alper’in mağardan geç çıkması üzerine kamptan Tahsin’i çağırttırıyor (Tahsin’de kampa gelen iki ışık görüp biri yok olunca birinin eğitim hattına düştüğünü düşünüp dere tepe dinlemeden koşarak gidiyor sonradan Alper’in geciktiğini öğreniyor).Ekip Alper’inde mağaradan çıkmasıyla kampa dönüyor. Yavaş yavaş herkes uykuya çekildi. Sabah aldığım bir duyuma göre gece Ferdi ve Emre Fedakar aynı tulumda kalmış (Fedakar’ın gece pantolonunu sıyırdığı Ferdi’nin de üşüdüğü duyumlar arasında). Tahsin ve Anıl sabahki gircek ekibi iptal ettikten sonra Anıl ve Çağlar mağarayı toplamak için gittiler (Çağlar’ın ilk dikey mağarası). Bu sırada bizde kampı topladık. Anıl ve Çağlar’ı beklerken ben, Ferdi ve Şeref yürüyüşe çıktık. Anıl ve Çağlar geldikten sonra aracın orda eşyalarını değiştirdiler ve ardından beklenen dönüşe geçtik.Bu sefer Kastamonu üzerinden. Kastamonu’ya geldiğimizde bir restoranta girip etli ekmek yedik.(ne tadı vardı ne tuzu aç olduğumuz için yedik;Devrekani’de yediğimizle alakası yok). Ilgaz dağını geçerken galiba yılın son karını gördük ve Ankara’ya vardık.

Öncelikle faaliyet sorumluları Tahsin ve Anıl’a sonrada emeği geçen herkese teşekkürler.



30 Mart 2011 Çarşamba

2. dönemin ilk faaliyeti


evettt artık dikey mağaraya gitme zamanı gelmiş bulunmaktadır. 9-10 nisanda dağlı kuylucunda olacağız. faaliyetle ilgili bilgi almak için faaliyet sorumlularına ulaşabilirsiniz.

faaliyet sorumluları
tahsin pehlivan:05062065052
anıl alkan:05066638336

8 Mart 2011 Salı

9 mart srt

sevgili arkadaşlar, yarın yapmayı planladığımız spor salonundaki srt, yoğun kar yağışı ve ulaşımdaki zorluklardan dolayı iptal edilmiştir bilginize.

Emrah Dirmit

4 Mart 2011 Cuma

SAMAG - Sualtı Mağara Araştırma Grubu

Sualtı Mağara Araştırma Grubu Temel Mağaracılık Eğitimleri Duyurusu:

http://husask.blogspot.com/2011/03/samag-sualt-magara-arastrma-grubu.html

HÜMAK adı geçtiği için sizlerle de paylaşayım dedim.

Ayrıca verdiğiniz destek için teşekkürlerimi sunarım.

Sevgiler, saygılar.

23 Şubat 2011 Çarşamba

23 Şubat 2011 Çarşamba Yürütme Kurulu Toplantısı Gündemi

23 Şubat 2011 Çarşamba günü gerçekleşen dönemin ilk yürütme kurulu toplantısının gündemi aşağıda yer almaktadır.

Eğitim / Üyelik

1) Dönemin ilk toplantısı 28 Şubat Pazartesi günü Yerbilimleri Binası Y2-02 No'lu sınıfta yapılacaktır. Bilindiği gibi 2. dönem dikey mağara eğitimlerine başlanacağı için bu ilk toplantının gündemini malzeme tanıtımı oluşturmaktadır.

Ayrıca dönem başından itibaren düzenli olarak devam edecek olan SRT çalışmalarının günleri de bu toplantıda belirlenecektir.

2) Üyelerin, eğitimlerini tam olarak alabilmeleri ve eksikliklerinin giderilmesi çalışmalara ve toplantılara katılımları ile mümkün olacağı için düzenli katılımın sağlanması gerekmektedir.

3) Topluluğa yeni üye alımı yalnızca sene başında yapılacak, 2. Dönem başında yeni üye alımı olmayacaktır.

Malzeme

4) 28 Şubat Pazartesi günü malzeme odası temizliği için bir tarih belirlenecektir.

5) Özellikle faaliyetlerden dönüşte malzeme odasının temizliği ve düzenlenmesi faaliyet sorumlularının ve malzeme sorumlusunun görevidir. Faaliyet sorumluları faaliyete katılan üyeler arasında görev dağılımı yaparak odanın temizlik ve düzenini sağlayabilirler.

Sempozyum

6) 18- 20 Mart 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan V. Ulusal Speleoloji Sempozyumu kitabı için Hümak'ın bir yıl içinde gerçekleştirdiği faaliyetleri konu alan bildiri metni İrem Yalçın ve Anıl Göksel Öser tarafından düzenlenerek 1 Mart'a kadar hazır hale getirilecektir.

7) Bu sempozyum kapsamında Hümak adına Emrah Dirmit tarafından bildiri sunulacaktır.

Çok işimiz var çook...

15 Şubat 2011 Salı

E Hadi Açılalım


Bahar dönemini 'The Sanctum' ile açmayı kararlaştıran HÜMAK, 21 Şubat 2011 Pazartesi tarihinde önce Kızılay Büyülü Fener 18:45 seansında buluşuyor, ardından JMO'ya gidip bir güzel eğleniyor!


Önemli Not: Kişi sayısının netleştirilebilmesi açısından katılacak olanların bana ulaşmaları gerekmektedir.

Manolya Çalışır
Gsm: 0505 430 01 31

11 Şubat 2011 Cuma

Yığılcaya dair son sözler - Alper Yıldızlar (ANÜMAB)



Yazan: Alper YILDIZLAR (ANÜMAB)

HÜMAK faaliyete gidiyormuş dediler bizde her zamanki gibi salça olduk :)  Neyse Çarşamba günü biz haymanaya gidip oradan da Düzce faaliyetine katılmayı düşünüyorduk. Fakat Haymana yolunun çok fazla çamur olması haberini aldıktan ve büyük tartışmalardan sonra Safranbolu Mencilis’e gitmeye karar verdik. Cuma öğlen Mencilis’den döndük biraz uyuyup Beytepe’ye gitmek için hazırlandık. Her zamanki gibi tam buluşma saatinde orda olamadık ama bizi faaliyete götürecek otobüsü kampus kapısında yakaladık.(oda daha yeni kulüp odasına doğru gidiyormuş) Yer Bilimleri binasından eşyaları yükleyip hemencik yola çıktık. Nerde olduğunu bilmediğim bir yerden alkolleri aldık, daha sonrasını uyuyarak geçirdiğim için pek fazla bir şey hatırlayamıyorum. Ha bide Çağlar’ın doğum günü tulumbasını hatırlıyorum. Düzce’de yemek molası verdik, Mülayim Çorbacısında çorba içtik. (Sanırım gördüğüm en büyük çorba tabağıydı) 

Sonra Jandarmaya gelmişiz ne kadar beklemişiz bilmiyorum ben yine uyuyordum. Eşyaları jandarmanın arabasına yükleyip sırt çantalarını sırtlanıp kamp alanına yürümeye başladık. Emre ve Peri kamp alanına arabayla gitmişlerdi bizim geldiğimizi görünce eşyalara yardım için gelmişler bir kaç parça eşyayı arabaya yükleyip kamp alanına yürümeye devam ettik.




Saat 04.00 civarı kamp alanındaydık çadır yerleri seçilip çadırlar kuruldu ve direk uykuya geçildi. Sabah 11.00 gibi Şeyda mağaraya girecek öncü ekibi uyandırmaya çalışıyordu. (Şeyda, Tahsin, Emre, Emrah) Bizlerde 13.00 gibi uyanıp kahvaltı faslına geçtik. Gittiğimizde kampın bir bölümü kalkmış ateşi yakıp kahvaltılarını yapmışlardı. Hemen ateşin dibine kurulup HÜMAK kamplarının vazgeçilmez spesiyalini  (ekmeğin üstüne tereyağ ve bal sürerek kamp ateşinde kızartılmasıyla bazen de yanlışlıkla yakılmasıyla hazırlanır.) hazırlayıp yemeye başladık ki ben bir ara seri üretime başlamıştım. Tabi ki hepsini kendim tükettim. :) Bu sırada Charlie adında bir köpek dadandı kampa bir parça ekmek vermemizle adeta bağlandı bizlere. Tabi sonradan tabak, kazan ne varsa yalaması sonucu sinirleri biraz hoplattı. 

Mağaranın o taraflara gezmeye çıkmıştık ki “haydeee gidelum hayde hayde gidelum” şarkısını duyduk bir baktık keşif ekibi güle oynaya mağaradan çıkıyor. Fotoğraf falan çektikten sonra mağarayı sorduk soruşturduk. 

Yemekti falandı derken akşam oldu diğer ekip mağaraya girdi. (Emre, safa, ezgi, peri, cem) Bu sırada Tahsin kendine yeni bir lazer kılıcı edinmiş. Görülmeye değer doğrusu bizi bayağı bir eğlendirdi. En son  “Daha uzunu yok mu? Daha uzunu yok mu?” cümlelerini birde “Oha!” ünlemlerini hatırlıyorum. :) (Yalnız bu olayın hangi gün olduğunu karıştırmış olabilirim:)) Birinci grubun mağaradan çıkmasına yakın yemek hazırlanmaya başladı. Sucuklu kuru fasulye ve bulgur pilavı hazırlandı ve kısa sürede tüketildi. (Gerçekten kısa sürede:)) Herkes yavaş yavaş çadırlarına çekilerek uyumaya başladılar.

Pazar günü ikinci ekip hazırlanıp mağaraya girmişler (Şeyda, Turgay, Manolya, Serra, Şeref ve Emre) tabi yine oniki - bir gibi uyandığımız için mağaraya girişlerini göremedim. Kahvaltı yaptıktan sonra ben, derya, safa, ezgi, peri ve emre köye yürümeye karar verdik. Köye neredeyse varmıştık ki yarım akıllı Peri arabanın anahtarını kamp alanında unutmuş. Onlar ağlaya ağlaya kamp alanına geri dönerken bizde yolumuza devam ettik. (tabi bu sırada Emre’nin üstündeki kesici ve delici aletleri aldık. Ne olur ne olmaz :)) Köye girmiştik ki camdan seslenen bir abi bizi çay içmeye çağırdı, ısrarı sonucu kabul ettik. Hemen sobanın ateşi körüklendi muhabbet falan derken Emre’yle Peri camdan göründü. Onlarda içeri girdiler ve güzel bir köy kahvaltısı yaptık. Birkaç saat sonra Turgay Manolya ve Şeyda çantalarıyla camdan göründüler. İşleri olduğu için Ankara’ya erken dönmeleri icap etmiş. Onları da çağırdık ve onlar için tekrar sofra kuruldu. Yemeklerini yedikten sonra Emre ve Peri onları Düzce’ye bırakmak üzere yola çıktılar. Bizde kampa geri döndük.





3. ekibin mağaradan (Tahsin, Deniz, Çağlar, Ebru, Sücü, Anıl) çıkmasına yakın hazırlanmaya başladık.  20.00 civarı 4. ekip olarak mağaraya girdik. ( Ben, Emrah, Ahmet, Derya, Ferdi) Mağarada neşe eğlence almış başını gidiyordu. Daha sonra Ferdi’nin bulduğu kola girdik -girerken de Derya’nın kafasına azcık taş yuvarladık- ve orayı kısa sürede fotoğraf stüdyosu haline getirdik. Bolca fotoğraf çekindik. Ferdi bize nü pozlar verdi o derece yani. :) Hoş dönüşte çantanın fermuarını kapatmadığım için fotoğraf makinesi düştü ama bir şey olmadı. Eğilerek bir daraldan geçtikten sonra Ahmet’in baca tırmanışı yaparak yerden 1 metre yukarda olduğunu gördüm ve bende yanına geçtim. Daha sonra Ferdi daraldan ve bacağıma değerek altımızdan geçtikten sonra “Nerdesiniz lan?” demesi bizi yardı :)  Yine aynı yerde Derya’yı da dürterek korkutma yöntemiyle kendi çapımızda eğlendik.





Sifona vardığımızda ufak bir açıklık gördük. Emrah’ın gazıyla pislikten köpürmüş su ile dolu olan sifona Derya girdi ve sifonun devam etmediğini acı bir şekilde öğrendi. Ama cesareti görülmeye değerdi. Seninle gurur duyuyoruz evlat!  Saat 01.00 civarı mağaradan çıktık her yer bembeyaz olmuştu ve birde ne görelim mağara önünde Tahsin ve Sücü bizi bekliyor. Bira ve viskiden yudumlayarak kamp alanına döndük.

Kampta yemekler yenildikten sonra içki faslı başladı. Saat 02.00 a kadar takıldıktan sonra biz Derya’yla uyumaya karar verdik. Üşüyüp uyandıkça içme faslının devam ettiğine tanık oldum ( yalnız kim şarkı söylüyorsa sesi çok kötüydü)  artık kaça kadar sürdü bilmem.

Sabah 11.00 gibi uyandık çadırları toplamaya başladık. Tabi geceden kalma arkadaşlar oldukça zor uyandılar. Ayaküstü kahvaltı yapıp köyden gırgır gelmesini bekledik. Gırgıra eşyaları yükledikten sonra bizde sırt çantalarıyla köye doğru yürümeye başladık.

Köye vardığımızda otobüs gelmiş eşyalar yüklenmeye başlamıştı. Otobüse eşyaları yerleştirdikten sonra köy kahvesine geçerek çay faslı başladı. Kahvecinin hesap 15 lira demesi üzerine Emrah “olur mu ya biz o kadar çay içmedik” diyip başladı içilen çayları saymaya sanırım 12 liraya hesabı kapatmıştı. Tam yola çıkılacaktı ki köyün çocuklarından kızaklar alınıp çılgınca dik bir yokuştan çılgınca kayılmaya başlandı :P 




Topluca fotoğraf çekinilip araçlara binildi. Derya, ben ve Ferdi Peri’nin arabası yolda kalmasın diye onun arabasını bindik. Daha sonra Ferdi’yi verip Ezgi ve Safa’yı arabaya aldık. Peri’ye otobüsü geçme dememize rağmen geçip otobüsü kısa süreli kaybetmemize sebep oldu. Neyse ki Mülayim Çorbacısını kolay bulduk. Çorbacıdan sonra Derya, Safa, Ezgi ve Ben otobüse geçiş yaptık. (Soğuk olmasına rağmen en azından geniş) 




Ben yine uyku moduna geçtim bu sırada çatlak patlak falan oynanıyordu. Uyandığımda Ankara’ya gitmiştik. Beytepe’ye inip malzemeleri indirdikten sonra biz evlere doğru yolla koyulduk. Veeee her faaliyet gibi buda son buldu. Bizler çok güldük, çok eğlendik. Ellerinize sağlık diğerleri gibi harika bir faaliyet oldu. Sizleri sever ve öperiz.

ANÜMAB Alper 
 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..