11 Aralık 2012 Salı

Yiğit İşbitiren'in kaleminden Devrekani faaliyeti



Yiğit İşbitiren arkadaşımızdan güzel bir anı yazısı geliyor:
2012 Devrekani Eğitim Faaliyeti
HUMAK ‘ı ve Mağaracılığa gönül vermiş herkesi buradan selamlıyorum.  Kulübün en çöm üyelerinden olarak 30 Kasım – 2 Aralık arası gerçekleşmiş bulunan Kastamonu /Devrekani faaliyeti  ile ilgili naçizane anılarımı yazarak blog ‘a katkıda bulunmayı kendime bir borç bildim…    

      Son derece uzun bir yolculuktan sonra gecenin bir saati vardığımız kamp alanında hızlı bir yerleşime girildi.Benim için birçok ilkin yaşandığı bir faaliyetin böylece çadırlarla birlikte temeli atılmış oldu.Gece çadır kurmanın ne kadar zor olduğunu fark ettim. Yol yorgunluğu bir yana benim gibi kafa lambasını zilolarca ağırlıktaki çantanızın en dibine koyarsanız bu durumu pek de kolaylaştırmıyor. Çaresizce lambamı aradıktan sonra elimden geldiğince çadırın kurulumuna yardım ettim. Yerleşim tamamlandıktan sonra herkes kendini uykunun soğuk kollarına bıraktı. Üşüdüm. Rahat uyuyamadım  çünkü insanların mumya uyku tulumlarında (en azından yaşarken) uyuyabilmek için yaratıldığını düşünmüyorum. Tabi ki bu durumun tecrübesizlikten kaynaklanan   “uyku tulumunu yanlış kullanma”  ve alışmamışlığın bir sonucu olduğunun farkındayım. Sabahında ise aynı Kızılcahamam faaliyetindeki gibi sadece kampçılığın en önemli konusu olan ateş yakmayı  bir kez daha kaçırmam bu ateş olayını gözümde daha gizemli bir hale getirdi. Çoğunlukla okulda ettiğimden daha güzel bir kahvaltı beni bekliyordu ateş başında  lakin ilk mağara ekibinde olmamın ve karpit haznesiyle yeni tanışmamın  verdiği bir handikap olarak kahvaltının  dibine vuramadım. Yine de  bana yeterli karbonhidratı vereceğini planladığım “arnold kahvaltısını” ekmek arası yaptım ki bu da benim 5 saat sürecek bir serüven için yakıt haznemi  doldurdu.
    
     Mağara büyüleyici bir ortam.  Benim kadar doğadan uzak biri için bu kadar zorlayıcı ve fobik bir ortam nasıl böylesine tatmin edici hale geldi bilemiyorum. Objektif bir gözlemle zibilyonlarca farklı ölüm çeşitlerinin riskini taşıyan bir yer ama içindeyken bunları düşünmüyorsun. Karanlık ve bilinmezlik sen adım attıkça aydınlanıyor ve insanın tüm duyuları olabilecek maksimum seviyede , uyum içinde çalışıyor. Beni en çok etkileyen ise bence mağaracılığın anlamını en iyi ortaya koyan “deep darkness”  anı oldu. Biz biraz kısa kestik ama sarkıtlardan damlayan suların yankısı ve mutlak karanlık inanılmaz huzur vericiydi. Normalde her şeyden şikayet eden biri olmama rağmen mağarada şikayet edecek bir şey bulamadım . Her şey mükemmeldi . Mağara içinde klostrofobi  hissedeceğimi zannettim ama olmadı. Bu açıdan tek sıkıntı darallardı.  Keşke darallardan da geçebilcek kadar da korkusuz olsaydım içimde bir tek o ukte oldu çünkü mağara faaliyeti kişinin korkularını yenebilmesi için doğal  bir  deney ortamı. Hatta bu psikolojik olarak da araştırmak istediğim bir konu. Bir de kurbağadan kaçışımın beni pek prestijli bir konumda bıraktığını söyleyemeyeceğim. O yüzden ekip elemanlarına bir miktar eğlence oldum. Savunmam ise o kurbağanın herhangi bir yerden gelebilme ve hastalık saçabilme ihtimaliydi. Neyse ki öyle olmadığını öğrendim…

     Karanlıkta ilerleyip alternatif geçiş yolları ararken çıkışın ışığını görmek büyüleyici bir tecrübe. Mola olarak dışarı çıktığımızda gördüğüm manzara da insana görsel bir haz veriyor. Bütün bu iç huzur orgazmından sonra  dönüş yolunda 2. Ekiple karşılaştık ve son derece eğlenceli olabilme potansiyeli taşıyan bir şaka olarak pusuya yattık ancak zorlu bekleyişten sonra şakamız;  planımızın ortaya çıkmasıyla son derece komik bir şekilde son buldu. Artık mağaradan  çıktık okuyanlar rahat bir nefes alabilir. Kamp alanında temizlendikten sonra başarısız odun kesişlerimle birini yaralamamayı başardım ve testere kullanımını öğrenerek bilgi sınırlarımı genişlettim.  Ancak mağara boyunca hissetmediğim yorgunluk gece kampta kendini gösterdi ve erkenden uykuya teslim oldum . Bu yüzden kamp ateşi şarkılarından çok erken ayrılmak zorunda kaldım. Ondan sonraki süreç ise kısaca kampın toplanışı , dönüş yolculuğu , otobüsün ayna kabının yolda düşmesi, il merkezindeki yemek molası , benim ilk ve başarısız beyti mi yemem ,kaptanın gürültüsüne rağmen otobüsteki uyku , çantaların üstüne oturduğum için yediğim azar ve okula giriş şeklinde sıralanabilir. Artık bu ödevimi de yerine getirdikten sonra rahat ve sıcacık yatağımda , 2 adet yastığımla uykuya düşebilirim. Kendinize çok iyi davranın bir sonraki faaliyette veyahut toplantı da görüşmek üzere………..

8 Aralık 2012 Cumartesi

devrekani 2012

Kastamonu faaliyeti
30 kasım cuma
18.20 beytepe kampüsünden çıktık.
18.30 Realde mola verdik.
19.10 Yola devam
19.23 Şerefi Cepa köprüsünde bıraktık.
20.44 Kalecikte mola verdik.
20.58 Yola devam
23.34 kastamonuda yemek molası
1 aralık cmt
00.15 mola bitti devam
01.30 kamp alanına geldik.
02.45 Zzz..
07.30 uyandık.
09.30 ilk ekip mağaraya girdi. (cem cansu amar nurehan ömer barış yiğit)
12.41 2. grup girdi. (anıl ezgi s. tufan hazal hasan h. utku şehrazat)
13.26 1. grup çıktı.
14.38 3. grup girdi. (Ferdi şeyda deniz umutcan yağmur ezgi g. kerem)
17.05 2. grup çıktı.
19.30 3. grup çıktı.
2 aralık pzr
11.55 ankaraya yola çıktık
12.50 bp de mola
13.04 devam
13.40 kastamonuda yemek yedik
15.10 yola devam ediyoruz
17.45 mola
18.10 devam ediyoz
20.20 kampüse vardık.

özgenur kanat' ın gözünden balatini ( MAĞARACI KIZLAR YA LELLİ)


MAĞARACI KIZLAR YA LELLİ

Başlangış notu:Türkünün orjinali dokumacı kızlar olup Ozan tarafından faaliyet boyunca mağaracı kızlar olarak söylenmiştir efendim.

Klasik HÜMAK buluşmalarından birini yaşayarak başladık faaliyete.Herkes saat 6 civarında jeolojinin arka kapısında olacak gençler!Nitekim saat 6,30 civarı jeoloji arka kapıda hazır ve nazırdık.Bir saat sonra otobüsün gelmesiyle yola koyulduk.

Kızılcahamam faaliyete katılamadığımdan yeni gelen üyelerimizin hiçbirini tanımıyordum.Böylece tanışma merasimi başladı.Kim kimdi adın neydi diyene kadar markete geldik ve çılgın alışveriş başladı.İtiraf ediyorum hayatımda yaptığım en çılgın ve keyifli alışverişti.Kampın yemekten sorumlu kamp bakanı olarak aklıma gelen doyurucu herşeyi alıp Anıl ve Tufan sayesinde arabaya yerleştirirken millet otobüse geçmiş kaynaşmaya başlamıştı bile.

Yolculuk uyur uyanık bol tuvalet molalı tam 6 saat sürdü.Gece 2 civarı kamp alanındaydık.Hemencecik çadırımızı kurduk ve içine sığındık.Zira dışarısı çok affedersiniz ama bok dondurucu soğuktu.Ferdiciğimiz sağolsun ateşimizi yaktı ve azıcık ısındıktan sonra uyumaya çekildik.Sabah 9 civarı çadırın içi hamam gibi olmuştu.Kendi ter kokuma uyandım.Anlayın artık.

Hemen giyinip çıktık çadırdan ve kahvaltı hazırlamaya koyulduk.Ben Cansu ve Ezgi tüm hamaratlığımızı konuşturarak sosisli yumurta yaptık.21 yıllık ömrümde böyle lezzetlisini yemedim ben arkadaş.Kampın havasından mı suyundan mı bilmem 3 yıldır yediğim en leziz yemekler hep HÜMAK kampında pişti.

Herkesin karnının doyduğundan emin olduktan sonra ilk ekip mağaraya Balatini Mağarasına girdi.Mağara girişine kadar uğurladık ekibimizi.Kampta geri kalanların bir kısmı dinlenmeye çekildi bir kısım ise köye su almaya gitti.Köye giden bir kısmın içinde ben de vardım tabi.Köye vardığımızda bizi Ercan abi karşıladı.Ercan abi orada ufak bakkalı olan bir abimiz.Mağara ile ilgilenen ne kadar insan varsa tanıyor diyebiliriz.Sağ olsun bize su doldurmamız için damacana verdi ve Körükini isimli bir mağara tarif etti.E hadi gidelim bakalım o zaman dendi ve Körükini’ne gidildi.Ne yalan söyleyeyim büyülendik resmen.Özellikle mağaranın girişinin sulu olması botla geçilecek olması bizi ciddi ciddi baştan çıkardı.Azıcık daha mağara hakkında bilgi sahibi olduktan sonra ertesi gün girilmek üzere karar alındı ve kamp alanına geri döndük.

Döner dönmez akşam yemeği için hazırlıklara başladık.Herkesi etrafıma toplayıp patates soyduk ve neşeli bir muhabbet içine girdik.Ardından yemek hazırlandı yendi falan derken saat çabucak ilerledi ve bizim ekibimizin mağaraya girme sırası geldi.

                     
GRUP KARPİT!Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra ben,Ozan,Ebru,Ferdi,Ömer,Sücüllü,Elvan ve Kerem hep birlikte mağaraya girdik.İlk iki grup bizi cadı kazanı hakkında uyarmıştı.Bu yüzden temkinli bir şekilde ilerledik.Her kola girerek birazda keşfetme arzusuyla mağarada epeyce zaman geçirdik.Özellikle şunu farkettim ki mağaraya girdiğin ekipte bir tane jeolog olması çok iyi oluyor.Sağolsun Ferdi bize gördüğü her oluşumu bildiği kadarıyla anlattı .Böylece çok eğitici ve eğlenceli bir mağara oldu bizler için.

Mağaradan çıktığımızda gecenin bir yarısıydı ve feci üşümüştüm.Mağaranın sulu olması ıslanmış olmam kamp alanına yürümemiz beni bir an için tüketse de kamp ateşini uzaktan görünce derin bir oh çektim.Hemen Tufan ve Cem koşarak bize çay çorba ne buluyorsa getirdiler ve biraz olsun ısındığımı hissettim.

Ertesi sabah Körükini Mağarasına gidecek olan grup çok erken kalktı ve yola koyuldu.Biz geride kalanlar ise kamp ateşi yakmaktan sorumluyduk ama ne yazık ki delicesine yağan yağmur işimizi bozmakta ısrar ediyordu.Ateş olmadan ısınacak çayımız dahi olmayacaktı.
El birliği ile odun toplandı ve koskocaman bir ateşimiz oldu.Kahvaltımızı edip ikinci Körükini ekibi olarak yola çıktık.Sorun mağaranın çıkışını bulup ilk ekibi karşılamaktı.Bu iş biraz uzun sürdü çünkü ilk ekip mağarada tahmin edilenden daha uzun zaman geçirdi ve geldiklerinde saat epey ilerlemişti.Botumuz patlak olduğu için ikinci ekip Körükini’ne giremedik.Canımız sağolsun J Anlatılanlarla girmiş kadar olduk.

Kamp alanına geri dönüldüğünde hemen yemeğe giriştim ve Kerem ve Yusuf’un über yetenekli ellerinden çıkan soyulmuş patates ve soğanla birlikte tencerelerin başına geçtim.El birliği ile yemeği de hallettikten sonra son gece eğlencesine geldi sıra ama yağmur durmak nedir bilmiyordu.Olsun her koşulda eğlenen bir topluluğuz biz.Şarkılar türküler ve alkol eşliğinde HÜMAK tarihinin en ıslak son gecesini geçirdik ve erken kalkarız ya ne olacak sözleriyle çadırlarımıza çekildik.

Yağmur gece boyunca durmamıştı ve inatla da yağıyordu.O yüzden çabucak toplandık ve arabaya yükledik eşyalarımızı.Ama hepimizin aklında etli ekmek hayali vardı.Bir yeseydik şöyle sıcak sıcak..Karnımız doysaydı…

Hayailini kurduğumuz şeye yaklaşık 2 saat sonra kavuştuk ve bir lokantada etli ekmekleri afiyetle yedik.Tekrar yola koyulduk.Kimi zaman şarkılı türkülü kimi zaman uyur uyanık kimi zaman aç kimi zaman tok bir yolculuk geçirdikten sonra Beytepe’ye vardık.Eşya boşaltma işleri bittikten sonra değerlendirme toplantımızı yaparak faaliyetimizi sonlandırmış olduk.

Özel teşekkürlerim Ferdi ve Ozan’a;siz olmasanız ben o cadı kazanından çok geçerdim bu boyla.Ha bir de LAN BURA SİYAH KUM!

Teşekkürler HÜMAK..

22 Kasım 2012 Perşembe

Deniz Olcav'ın kaleminden Balatini


            Merhaba Arkadaşlar! İlk olarak belirtmek isterim ki Hümakla umduğumdan daha güzel vakit geçirdim ve kesinlikle devam edeceğim. 19 Ekim cuma akşamı Konya'ya gitmek üzere yola koyulduk. Topu topu 20-23 kişiydik, ama servis yaklaşık 50 kişilikti. Bu yüzden herkes rahat rahat yayıldı. Yolculuk başında ne kadar da Yusufla vampir köylü oynatmaya çalışsak da olmadı, bir şekilde hep bölündü. Umarım bir dahaki sefere daha küçük bi taşıtla gidilir ki çok fazla gruplaşma olmaz. Çeşitli yerlerde mola vererek gece 3-4 arası kamp yerine geldik. Hala anlamadığım Ankara Konya arası nasıl 6-7 saat sürdü.


            Gelir gelmez herkes çadırları kurmaya koyuldu. Ben bundan önceki hafta Kızılcıhamam faaliyetine gidemediğim için ve ne yapmam gerektiği hakkında pek bir fikrim olmadığı için ilk başta izlemekle yetindim. Ferdi kardeş hemen ateş yakmaya koyuldu. Sabaha külleri kalsın diye ama ortalık nemli olduğu için biraz karpit kullandı.

            Çadırlar bittikten sonra herkes yattı, uyudu. Sanırım saat 8-9 gibi sıcaktan uyandım. Tufan da kalkıp herkesi kaldırdı. Yemek çadırı kuruldu, kahvaltı yapıldı. Sonra ilk grup hazırlanıp Balatini Mağarası'na girdi. Bende Ömer, Doğukan, Yusuf ve adını unuttuğum bi arkadaşla odun topladık. Kaldığımız yere yüksekten bakma şansım oldu. Manzara güzeldi.

            Kampta su kalmayınca beldeye su almaya gittik. Ercan Abinin marketine uğradık. Ama onda da damacana su yoktu. Bize doldurmamız için boş damacana verdi. Sonra Körükini Mağarası'ndan bahsetti. Mağaranın olduğu yere indik. Yüksekliği en az 20-25 metre uzunluğu yaklaşık 1300 metreydi. Beyşehir ilçesinin çamlık beldesine bağlı. Hümaktan daha önce bu mağaraya giren yokmuş. Bu yüzden diğer gün ilk grupla girilmeye karar verildi.

            Kampa döndük. İlk grup mağaradan çıktı. Ben de ikinci gruptaydım. Öncü Anıl oldu. Grupta yeni başlayan ben ve Doğukan vardı. Mağara girişinde 10-15 dakika brifing verildi. Mağaradan bir şey çıkartmak, sarkıt, dikit, sütun  ya da herhangi bir yapıya zarar vermek yasak. Hatta çok hoşuma giden üç cümle ''Mağarada zamandan başka bir şey öldürme, ayak izinden başka bir şey bırakma, fotoğraftan başka bir şey çıkarma'' oldu.

            Mağaranın tavanı girişte 5-6 metre vardı ama bazı yerlerde süründük ya da ben süründüm. :) Mağaranın uzunluğu 2 km ye yakındı ve 2 girişi vardı. Bazı yerlerde travertenler vardı. Mağaradan çıkışımız kısa sürdü. 2 saate çıktık ve arka taraftan kamp alanına yürümeye başladık. İlk önce hiçbir şey olmamış gibi ateşin başına grubun yanına oturup sohbete katılmaya karar verdik,  ama karanlığın içinde gezinen bir şeyler olduklarını fark ettiler. Tufan eline feneri alarak bakmaya geldi. Benim de baretimin lambası yanınca biz olduğumuzu uyandılar. Kurulanıp ateş başına geçtik. Güzel bi akşam yemeği yedik. Ateşte pişen yemeğin tadı daha güzelmiş. Gece yarısına doğru 3. grup mağaraya girdi. Sanırsam da gece 3-4 arası döndüler.

            Sonraki günü grubunda öncü olarak Anıl, Çağlar, ben, Doğukan, Özge, Ceyda, Cem ve Cansu vardı. Sabah hazırlanıp Ercan abinin marketine gittik. Ekmek alıp yanımızda getirdiğimiz domates, yağ balla kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra mağaranın önüne geldik. Girişte boyumuzu aşan su vardı. Girişte botu şişirdik. Anıl bizi sırayla karşıya geçirdi. Saat 11 gibi mağaraya girdik. Çıkış saati için 14-14.30 dendi. Mağaranın devamında yer yer boyu aşan su olduğu için Anıl bizi getir götür yaptı. Büyük kayalar olduğu için çok yavaş ilerleyebildik. Bir saat kadar gerek botla gerek yürüyerek devam ettik ama botun şişme yerinde hava sızıntısı olunca mola verdik. Botun açılan yerini yapıştırıcısıyla kapatmaya çalıştık ama 24 saat beklemesi gerektiği için olamadı. Bu yüzden git gel pompala, git gel pompala yaptık. Tabii bu bizi daha da yavaşlattı. Bu arada Anıl bizden önce gidip devam edeceğimiz yolu kontrol ediyordu. Bir süre sonra bota ihtiyaç olmadığını söyledi. Bazı yerlerde ise suya girmemiz gerektiğini belirtti. Herkes göğüs hizasına kadar suya girmek zorunda kaldı. Çok üşüyen arkadaşlarımız oldu. Artık çıkışı bulalım da bitsin dedik ama kimse suratını asmadı. Ara sıra şarkı söyleyerek devam ettik zaman geçsin diye. Uzunca bir süre sonra Anıl ÇIKIŞ diye bağırınca herkes bi oley çekti. Çıkışa ilerlerken birbirimizi bekleyerek ilerliyorduk. Ben büyük bi kayaya ayağımı koydum. Yanımdaki travertene elimi koydum. Öylece dururken ayağım kaydı. Bi an tutacak yer bulamadım. Aşağısı da çok alçak sayılmazdı. Ama sağ olsun ki Çağlar arkadaş tulumdan tutup düşüşü yavaşlattı. Girişten çıkışa kadar ki süre sanırım yaklaşık 3 buçuk 4 saat sürdü. Arabaya kadar da eğim çıktık. Bu girişimden sonra 2. ve 3. grubun mağaraya girişi iptal edildi.

            Kampa dönünce kurulanıp ateş başına geçtik. Çok güzel sosisli makarna yedik. Normal de makarnayı bu kadar abartmazdım ama o akşam o açlığın üzerine midem çok hoşnut olmuştu. Akşam boyunca yağmura rağmen ateş başında sohbet edildi şarkı söylendi. Ben ateş başında duramıyordum. Bu yüzden üzerimi yağmurluğumu çıkardım. Öyle olunca da sıçana döndüm. Napçam gittim uyudum bende ama eğlence gece yarısına kadar sürdü. =) Sabah kadar aralıksız yağmur yağdı. Uyanınca herkes çadırları toplamaya koyulduk. Yolda göl kenarında durduk. Çorba içtik, etli ekmek bıçak yedik medeniyet gördük. Kampüse yanılmıyorsam 5-6 arası vardık. Faaliyet toplantısı yapıldı. Tartışıldı falan. Hümak paylaşmanın ve işbirliğinin olduğu güzel bi topluluk. Ben devam edicem daha da.


Umpa Lumpa

3 Ekim 2012 Çarşamba

Tanışma Toplantısı

Herkesi 8 Ekim 2012 Pazartesi Saat 17:00'da yapacağımız tanışma toplantısına bekliyoruz. Toplantı Yer bilimleri binası(Beytepe) Y2-02 numaralı sınıfta yapılacaktır.
Yeni dönemi bizimle paylaşmak isteyen herkesi bekliyoruz.
Ayrıntılı bilgi için:
05066638336



Daha Büyük Görüntüle

15 Temmuz 2012 Pazar

Antalya- Tabaklar/ Kilise Mağaraları 2012

Yazan: Dide Banoğlu


     Dönem sonu faaliyetinin sekiz kişiden üçünün Anıl olduğu , 2doblolu , her yemeğinde  illa ki kaşar kullanılan güneşli ve sıcak bir şekilde geçeceğini hangimiz bilebilirdik ?

     21.25 sularında başladı faaliyetimiz.Mola verdiğimiz ilk yer daha önce de çorbasının kötü olduğunu bildiğimiz ama her seferinde görünüşüne aldandığımız İstiklal dinlenme tesisleriydi.kısa bir moladan sonra birkaç kilometrede bir hızımızı hesaplayıp bize teşekkür eden trafik sisteminin sevecen karayoluna geri döndük.Sabaha karşı 5 suları kısacık bir yoldan Tabaklar mağaralarının olduğu mevkiye gelivermiştik .Lakin kamp atacağımız yerin özel mülk olduğu ve kapılarının kilitli olduğu gerçeği canımızı epey bir sıkmıştı.bir yolunu bulup girilmemesi gereken mülke yerleşince iyi bir uyku çektik.

 
     Sabah Mersin'den bir Anıl (Mersinli) daha kampımıza teşrif etti.Öğlene doğru ekip Tabaklar mağaralarına girdi. Tabaklar 2 'nin girişinde meraklı ve yardımsever amcalar ayaküstü  bir mağara ihbarında bulununca 2 kişilik bir ekip o ihbarı değerlendiler.Onlar geri döndüğünde Tabak2'ye girildi.
     
     Ertesi sabah  Döşemealtı'ndan Kilise Düdenine doğru yola çıktık.Ormandaki piknik alanlarını andıran yerde bir mağara olması herkesi şaşırttı.Kısa bir piknik sonrasındaki kuşanma anında Tufan'ın mağara içinde efil efil kreasyonu  görenleri şaşkına çevirdi tabi :) . Hazırlıklar tamamlanınca öncelikle ilk ekip Anıl ve Tufan inişe başladı, bir buçuk saat sonra da biz (Ben,Ezgi,Göksel,Mersinli ve Murat) inişe geçtik.İlk 10m inişten sonra kısa bir yürüyüş ile 25 metrelik dikeye ulaştık.Opera salonundan sahneyi izlermiş hissi veren balkondan kendimizi sarkıtmak epey heyecanlıydı.İlk inişten sonra biraz ileride 60 metrelik bir dikey ve ardından bir 30 metre daha varmış.60 metrelik kısımda enteresan bir görüntü vardı.Nasıl çakılmış olduğunu tam kestiremediğimiz bir bolt ilginç ve biraz da ürpertici bir görüntü ortaya çıkarmıştı.Anıl, Tufan ve Murat mağaranın sonuna kadar giderken biz de çıkışa doğru yöneldik.Herkes mağaradan çıkıp da biralar içilmeye başlandığı anda beni bir hıçkırık tutunca etraftaki sessizlik bozuluverdi :) 


 
Temiz kıyafetleri üzerimize çektik ve yemeğe adım adım yaklaştık.Bu arada Kerem'i iş dünyasına attığı adımın sorumlulukları gereği Ankara'ya dönüş için Antalya Terminal'ine bıraktık.Yemeğe oturduğumuzda öğrendik ki biz metrelerce aşağıda mağaradayken Fethiye'de ciddi şiddette bir deprem olmuş.Aileler arandı, telaşlar giderildi.Manavgat'a doğru ilerledik.Amaç yolda uygun gördüğümüz yerde konaklamaktı.Yemeğin ve yoğun günün ardından bastıran tatlı uyku bizi Gündoğdu turizm merkezi tabelasından içeriye sürükledi.Yolu takip edip sahile de ulaşılınca hümak bu keyfi kaçırır mı alındı uyku tulumları şezlonglara serildi.

     Sahilde sıralanmış insanlar sabah 9'da güvenlik görevlilerinin dikkatinden kaçmadı, uyandırıldık.Toparlandık bol yasaklı Evrenseki halk plajını bekletmeyelim istedik ve finaller sonrası kızgın kumlardan serin sular buluşmasını gerçekleştirdik.Tabi bu aynı zamanda sinek ısırıklıklarımız yüzünden benek benek olan bedenimizin de güneşle buluşmasıydı.Evet tam o dakikalar birazcık insandık ve tatil yapıyorduk.Bu da bitince Akseki'ye yöneldik.Yolda kamyon şoförünün hatalı sollama ihbarı yanıtsız kalmamış bir doblo kenara çekilmişti.Bunu da hallettik ve Akseki'de Anıl'ın her zaman gittiği Öztunç pide salonu midelerimize iyi gelmişti.


     Bu güzel yemekten sonra İbradı köyüne gittik.Köye gelmeden önceki köprüden sağa dönüp yolumuzu biraz da uzatarak daha güzel manzaralara şahit olduk.Pırıl pırıl çağlayan bir su ve ilk dalış yapılan  mağaranın girişi.Bu görüntüleri takiben ibradı köyüne oradan da Altınbeşiğin kalbine doğru ilerledik.Eşyaları yerleştirdik, çadırları kurduk ve çevreye mumları da yerleştirip loş bir ışığı da sağlayınca uykunun peyderpey bizi almasını bekledik.


 
     Sabah erkenden uyanıp mağaraya kayıkla açıldık.Su seviyesi bu mevsimde epey yükselmiş.İçeriye girerken olması gerek ada küçülmüş, boğaz su seviyesi yüzünden fark edilemeyecek seviyeye gelmiş.Yukardan akan suyun yanına kadar gidip biraz ıslandıktan sonra kısa keşif gezimizi sona erdirdik.İbradı'ya alışverişe gidip birer de keyif çayı da içiverdik.Amacımız mis kokan kekik çayıydı ama bulamadık onu.Dönüş yolundayken yolun ortasında kocaman bir kaplumbağa görüp sevgiyle arabamıza aldık.Ezgi'ye hediye etmeyi planlıyorduk lakin arabadaki herkesle birlikte telaşa kapılan yavrucak Mersinli Anıl'ın çantaya ediverdi.Daha fazla korkmasın diye münasip bir yerde indirip ormanına bıraktık yavrucağı.Kamp yerine ulaşınca akşam yemeği telaşı başladı.Her yemek gibi bol kaşarlı bezelye yemeğimizi keyifle yerken ,kafa lambasının ışığında oynattığımız mağara perdesinden bir şeyler izledik.Derken uyumuşuz.


 
     Erken kalkıp toparlanmaya başladık kahvaltı için Anıl'ın güzel bir planı vardı.Tınaztepe'ye gidip orada bol sucuk ve tabi ki de kaşarlı bir kahvaltı yaptık.Bir ümit mağaraya girmeyi planlarken ummadığımız bir şeyle karşılaştık.Mağaraya giriş için bizden para isteyen bir müesseseyi görünce geri çevirip Ankara'ya doğru dönüşe geçtik.Kimseyi faaliyet toplantısı yapmaya ikna edemedim ama buradan sesleniyorum tüm yetkililere çok eğlendim ben, her şey için teşekkür ederim.Nice nice faaliyetlere :)

3 Şubat 2012 Cuma

Konya-Güvercinlik Mağarası 2012

Yazan: Yağmur Yüzbaşıoğlu

20 Ocak Cuma akşamı macera başladı. Gece 12 sularında yola çıktık. Önce bi markete uğrayıp bir şeyler aldıktan sonra yol üstünden Turgay’ı alıp Konya Güvercinlik Mağarası 'na doğru yola koyulduk. Biraz muhhabbet biraz uyku sonrasında çorba içmek için gıcık bir restorantta mola verdik. Ağız tadıyla çayımızı bile içemeden tekrar yola çıktık. Sabahın erken saatlerinde Konyaya vardık ve jandarmaya gittik. O kötü restoranttan sonra jandarmada güzel bir ağırlama sonrasında kahvaltı yapıp önce fırına sonrada gıcık Memiş Muhtara gittik. Yaklaşık 1 saat boyunca Muhtarı bekleyip kazık(pahalı) odunlarından alıp kamp yerine gittik.
Kamp yerine varınca araçtan inmek çok zor gelmişti ama kamp yerine varmanın ve kamp yapcak olmanın verdiği heyecan o soğukta içimi ısıtıp araçtan inmeme yardımcı oldu. Araçtan malzemelerimizi indirip kamp kuracağımız alana doğru büyük bir heyecanla yürüdük. Kamp alanına varınca bir oh çekip dinlendikten sonra çadırlar kuruldu yerleşim tamamlandı.
Gece hat kurmaya gitcekler uykuya geçti. Şeyda,Betül,Sevcan ve ben çadırda biraz muhabbet ettikten sonra Turgay ve Ahmet'in yanına gittik. Ateş başında biraz ısındık. Turgay bizlere ateş yakmayı, ağaç kesmeyi öğretti. Derken akşam oldu yemekler yendi ve Cem,Anıl,Anıl mağaraya gittiler. Bizde biraz oturduk ve sonra ben soğuğa dayanamayıp yattım. Sabaha kadar ısınmakla uğraştım. Meğer çadırı kar kapladığı için çadır ve uyku tulumum ıslanmış ve ben o yüzden ısınamamışım.

Çadırdan çıktığımda her yer bembeyaz olmuştu, tarif edilemez harika bi görüntüydü. Kahvaltımızı yapıp ilk 40 metreye inmek için mağaraya doğru yola koyulduk. Oldukça eğlenceli,biraz soğuk ve kısa bir inişti. Kamp alanına dönüp yemek yedik,ateş başında sohbet ettik. Gece 130 metreye incek olan grup yemekten sonra biraz dinlendi ve yola çıktı, ben yine soğuğa dayanamayıp yatmaya gittim. Sabah uyandığımda ilk grup mağaradan çoktan dönmüştü ve hepsi çok mutluydu beni de koca bir heyecan sarmıştı.
Kahvaltımızı yapıp hazırlandıktan sonra mağaraya doğru yola çıktık. Mağaraya vardıktan sonra heyecanla hazırlanmaya başladım. Önce Cem indi aşağıya sıra bana geldiğinde heyecandan desandör düğümünü atmayı unuttum. İki Anıldan da yardım istedim. Ama onların da kafasını karıştırdım. Derken hatırladım ve tam inmeye başlamışken loopa oturdum. Çünkü yukarıda Anıllar moralimin yerine gelmesi için tezaurat yapıyordu. İlginç hamlelerle ve kurtarılma korkusundan istasyona girmeyi başardım ve inişe devam ettim.

Büyük salonu görecek olmanın ve ilk gerçek srt yapmanın verdiği mutlulukla aşağıya inmeye devam ettim. Son 40 metrede heyecanım gittikçe arttı ve mutlu sona eriştiğimde büyük bir hayranlıkla oluşumları incelemeye başladım. Anıllar da aşağıya indiğinde kahve içerek biraz dinlenip muhhabbet edip fotoğraflar çekmeye başladık. Yarasalar, oluşumlar her şey harikaydı. Büyük salonda taşlardan,yarasa pisliklerinin içinden geçerek tepeye kadar çıktık mutluluğum kat kat artıyordu o koca salonun karanlık muhteşemliğinde. Dönüşte yolu ben bulmaya çalıştım öncü olmak gerçekten zor bir şeymiş bunu da anladım ve pek başaramadım öncü olmayı. Hele öncülük yaparken yanlış yerlere girip yarasa pisliklerinin içinden geçerken gördüğüm iğrenç böcekleri hatırladıkça hala tüylerim ürperiyor. Böceklere rağmen o an mağaradan çıkmak istememiştim ama çıkış zamanı gelmişti. İlk ben başladım grubu yavaşlatmamak için biraz yoruldum haliyle ama ilk 40 metreye geldiğimde dinlenmek için çok vaktim oldu.
İlk 40 metre mağaranın ağzına yakın olduğu için oldukça soğuktu ben de oldukça terliydim. 1 saat beklemenin sonunda 90 metrelik hat toplanmış herkes ilk 40 metreye çıkmıştı. Biraz dinlenildikten sonra ben ilk 40 metreyi toplamaya başladım. Hat toplayacak olmak bana çok heyecan veriyordu. Aslında yorucuydu ama bu işi başarmış olmanın verdiği mutluluk yorgunluğumu unutturdu. Hatta geçen seneden kalmış olan kulağı da almayı başarmıştım. Mağaradan çıkınca ilk istasyonun almayı unutup mağara biramı yudumlamaya başladım. Hem mutlu hem üzgündüm. Her şeyi toparlayıp kampa dönmeye başaldık yolda Turgayla Mustafa yardıma geldiler.
Kampa vardığımızda yemeğimizi yiyip ateş başında o harika sohbete başladık. Bu son gecemizdi ve ben çok alışmıştım burdaki ortama, arkadaşlarıma, doğaya, ateşe, baltaya... Çok uzun bir süre ateş başında kahkahalar,espiriler,türküler derken saatler gece 1'i gösterince ben yine dayanamayıp yattım. Tulumun içinde 4 gün boyunca yaşadığım,öğrendiğim şeyleri düşününce dolu dolu 4 gün geçirdiğimi anladım.
Uyuyup uyandığımda toplanıp ankaraya dönme zamanımızın geldiğini anladım. Kahvaltı yaptıktan sonra toplanma başladı. Çanta toplamayı da böylece öğrenmiş oldum. Toplanma bitti ve malzemelerimizi araca taşımaya başladık.

Şoförümüz anahtarını kaybetti. Anahtarı bulduk hadi gidelim derken aracın çamura saplandığını gördük. Önce kendimiz iple çekmeyi denedik sonra jandarma geldi oda beceremedi. Son olarak traktör geldi ve bizi çamurdan çıkardı.
Konyaya doğru yola çıktık etli ekmek yemek için. Ben aslında yememeği düşünüyordum ama düşündüğüm gibi olmadı. Çok lezzetliydi ve sohbetle beraber çok güzel gitti. Etli ekmeği de yiyip Ankaraya doğru yola çıktık.

Araçtaki muhabbet yine harika ve eğlenceliydi. Yol üstünden enişteler beni aldı ve eve gittiğimde evimi çok yadırgadım. Bulunmam gereken yer ev değil doğaydı.

Yaklaşık 1 hafta oldu eve döneli ama hala daha alışamadım senelerdir yaşadığım evime. Kampta çok üşüdüm belki bir çok zorluk çektim ama nolursa olsun ordaki mutluluğum çok farklıydı. Her an yüzüm gülüyordu bir çok şey öğrendim ve bence en kısa zamanda yine bir kamp düzenlenmeli yoksa bu bunalımdan kurtulmam çok zor olacak.

26 Ocak 2012 Perşembe

Konya - Güvercinlik Mağarası / OCAK 2012


20 Ocak 2012 Cuma akşamı Ankara'dan yola çıkıldı. 24 Ocak Salı akşamı yoğun kar yağışıyla birlikte Ankara'ya dönüldü. Kamp ve mağara kısmı keyifli, dönüş yolu heyecanlıydı. Yemekler şahane, yapılan iş oldukça başarılıydı.

Katılımcı Listesi
Cem Emiroğlu
Anıl Alkan
Dide Banoğlu
Şeyda Çelen
Betül Özdemir
Ahmet Köksal
Mustafa Akçakaya
Sevcan Altınkaynak
Yağmur Yüzbaşoğlu
Turgay Baş
Anıl Göksel Öser





 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..