23 Şubat 2011 Çarşamba

23 Şubat 2011 Çarşamba Yürütme Kurulu Toplantısı Gündemi

23 Şubat 2011 Çarşamba günü gerçekleşen dönemin ilk yürütme kurulu toplantısının gündemi aşağıda yer almaktadır.

Eğitim / Üyelik

1) Dönemin ilk toplantısı 28 Şubat Pazartesi günü Yerbilimleri Binası Y2-02 No'lu sınıfta yapılacaktır. Bilindiği gibi 2. dönem dikey mağara eğitimlerine başlanacağı için bu ilk toplantının gündemini malzeme tanıtımı oluşturmaktadır.

Ayrıca dönem başından itibaren düzenli olarak devam edecek olan SRT çalışmalarının günleri de bu toplantıda belirlenecektir.

2) Üyelerin, eğitimlerini tam olarak alabilmeleri ve eksikliklerinin giderilmesi çalışmalara ve toplantılara katılımları ile mümkün olacağı için düzenli katılımın sağlanması gerekmektedir.

3) Topluluğa yeni üye alımı yalnızca sene başında yapılacak, 2. Dönem başında yeni üye alımı olmayacaktır.

Malzeme

4) 28 Şubat Pazartesi günü malzeme odası temizliği için bir tarih belirlenecektir.

5) Özellikle faaliyetlerden dönüşte malzeme odasının temizliği ve düzenlenmesi faaliyet sorumlularının ve malzeme sorumlusunun görevidir. Faaliyet sorumluları faaliyete katılan üyeler arasında görev dağılımı yaparak odanın temizlik ve düzenini sağlayabilirler.

Sempozyum

6) 18- 20 Mart 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan V. Ulusal Speleoloji Sempozyumu kitabı için Hümak'ın bir yıl içinde gerçekleştirdiği faaliyetleri konu alan bildiri metni İrem Yalçın ve Anıl Göksel Öser tarafından düzenlenerek 1 Mart'a kadar hazır hale getirilecektir.

7) Bu sempozyum kapsamında Hümak adına Emrah Dirmit tarafından bildiri sunulacaktır.

Çok işimiz var çook...

15 Şubat 2011 Salı

E Hadi Açılalım


Bahar dönemini 'The Sanctum' ile açmayı kararlaştıran HÜMAK, 21 Şubat 2011 Pazartesi tarihinde önce Kızılay Büyülü Fener 18:45 seansında buluşuyor, ardından JMO'ya gidip bir güzel eğleniyor!


Önemli Not: Kişi sayısının netleştirilebilmesi açısından katılacak olanların bana ulaşmaları gerekmektedir.

Manolya Çalışır
Gsm: 0505 430 01 31

11 Şubat 2011 Cuma

Yığılcaya dair son sözler - Alper Yıldızlar (ANÜMAB)



Yazan: Alper YILDIZLAR (ANÜMAB)

HÜMAK faaliyete gidiyormuş dediler bizde her zamanki gibi salça olduk :)  Neyse Çarşamba günü biz haymanaya gidip oradan da Düzce faaliyetine katılmayı düşünüyorduk. Fakat Haymana yolunun çok fazla çamur olması haberini aldıktan ve büyük tartışmalardan sonra Safranbolu Mencilis’e gitmeye karar verdik. Cuma öğlen Mencilis’den döndük biraz uyuyup Beytepe’ye gitmek için hazırlandık. Her zamanki gibi tam buluşma saatinde orda olamadık ama bizi faaliyete götürecek otobüsü kampus kapısında yakaladık.(oda daha yeni kulüp odasına doğru gidiyormuş) Yer Bilimleri binasından eşyaları yükleyip hemencik yola çıktık. Nerde olduğunu bilmediğim bir yerden alkolleri aldık, daha sonrasını uyuyarak geçirdiğim için pek fazla bir şey hatırlayamıyorum. Ha bide Çağlar’ın doğum günü tulumbasını hatırlıyorum. Düzce’de yemek molası verdik, Mülayim Çorbacısında çorba içtik. (Sanırım gördüğüm en büyük çorba tabağıydı) 

Sonra Jandarmaya gelmişiz ne kadar beklemişiz bilmiyorum ben yine uyuyordum. Eşyaları jandarmanın arabasına yükleyip sırt çantalarını sırtlanıp kamp alanına yürümeye başladık. Emre ve Peri kamp alanına arabayla gitmişlerdi bizim geldiğimizi görünce eşyalara yardım için gelmişler bir kaç parça eşyayı arabaya yükleyip kamp alanına yürümeye devam ettik.




Saat 04.00 civarı kamp alanındaydık çadır yerleri seçilip çadırlar kuruldu ve direk uykuya geçildi. Sabah 11.00 gibi Şeyda mağaraya girecek öncü ekibi uyandırmaya çalışıyordu. (Şeyda, Tahsin, Emre, Emrah) Bizlerde 13.00 gibi uyanıp kahvaltı faslına geçtik. Gittiğimizde kampın bir bölümü kalkmış ateşi yakıp kahvaltılarını yapmışlardı. Hemen ateşin dibine kurulup HÜMAK kamplarının vazgeçilmez spesiyalini  (ekmeğin üstüne tereyağ ve bal sürerek kamp ateşinde kızartılmasıyla bazen de yanlışlıkla yakılmasıyla hazırlanır.) hazırlayıp yemeye başladık ki ben bir ara seri üretime başlamıştım. Tabi ki hepsini kendim tükettim. :) Bu sırada Charlie adında bir köpek dadandı kampa bir parça ekmek vermemizle adeta bağlandı bizlere. Tabi sonradan tabak, kazan ne varsa yalaması sonucu sinirleri biraz hoplattı. 

Mağaranın o taraflara gezmeye çıkmıştık ki “haydeee gidelum hayde hayde gidelum” şarkısını duyduk bir baktık keşif ekibi güle oynaya mağaradan çıkıyor. Fotoğraf falan çektikten sonra mağarayı sorduk soruşturduk. 

Yemekti falandı derken akşam oldu diğer ekip mağaraya girdi. (Emre, safa, ezgi, peri, cem) Bu sırada Tahsin kendine yeni bir lazer kılıcı edinmiş. Görülmeye değer doğrusu bizi bayağı bir eğlendirdi. En son  “Daha uzunu yok mu? Daha uzunu yok mu?” cümlelerini birde “Oha!” ünlemlerini hatırlıyorum. :) (Yalnız bu olayın hangi gün olduğunu karıştırmış olabilirim:)) Birinci grubun mağaradan çıkmasına yakın yemek hazırlanmaya başladı. Sucuklu kuru fasulye ve bulgur pilavı hazırlandı ve kısa sürede tüketildi. (Gerçekten kısa sürede:)) Herkes yavaş yavaş çadırlarına çekilerek uyumaya başladılar.

Pazar günü ikinci ekip hazırlanıp mağaraya girmişler (Şeyda, Turgay, Manolya, Serra, Şeref ve Emre) tabi yine oniki - bir gibi uyandığımız için mağaraya girişlerini göremedim. Kahvaltı yaptıktan sonra ben, derya, safa, ezgi, peri ve emre köye yürümeye karar verdik. Köye neredeyse varmıştık ki yarım akıllı Peri arabanın anahtarını kamp alanında unutmuş. Onlar ağlaya ağlaya kamp alanına geri dönerken bizde yolumuza devam ettik. (tabi bu sırada Emre’nin üstündeki kesici ve delici aletleri aldık. Ne olur ne olmaz :)) Köye girmiştik ki camdan seslenen bir abi bizi çay içmeye çağırdı, ısrarı sonucu kabul ettik. Hemen sobanın ateşi körüklendi muhabbet falan derken Emre’yle Peri camdan göründü. Onlarda içeri girdiler ve güzel bir köy kahvaltısı yaptık. Birkaç saat sonra Turgay Manolya ve Şeyda çantalarıyla camdan göründüler. İşleri olduğu için Ankara’ya erken dönmeleri icap etmiş. Onları da çağırdık ve onlar için tekrar sofra kuruldu. Yemeklerini yedikten sonra Emre ve Peri onları Düzce’ye bırakmak üzere yola çıktılar. Bizde kampa geri döndük.





3. ekibin mağaradan (Tahsin, Deniz, Çağlar, Ebru, Sücü, Anıl) çıkmasına yakın hazırlanmaya başladık.  20.00 civarı 4. ekip olarak mağaraya girdik. ( Ben, Emrah, Ahmet, Derya, Ferdi) Mağarada neşe eğlence almış başını gidiyordu. Daha sonra Ferdi’nin bulduğu kola girdik -girerken de Derya’nın kafasına azcık taş yuvarladık- ve orayı kısa sürede fotoğraf stüdyosu haline getirdik. Bolca fotoğraf çekindik. Ferdi bize nü pozlar verdi o derece yani. :) Hoş dönüşte çantanın fermuarını kapatmadığım için fotoğraf makinesi düştü ama bir şey olmadı. Eğilerek bir daraldan geçtikten sonra Ahmet’in baca tırmanışı yaparak yerden 1 metre yukarda olduğunu gördüm ve bende yanına geçtim. Daha sonra Ferdi daraldan ve bacağıma değerek altımızdan geçtikten sonra “Nerdesiniz lan?” demesi bizi yardı :)  Yine aynı yerde Derya’yı da dürterek korkutma yöntemiyle kendi çapımızda eğlendik.





Sifona vardığımızda ufak bir açıklık gördük. Emrah’ın gazıyla pislikten köpürmüş su ile dolu olan sifona Derya girdi ve sifonun devam etmediğini acı bir şekilde öğrendi. Ama cesareti görülmeye değerdi. Seninle gurur duyuyoruz evlat!  Saat 01.00 civarı mağaradan çıktık her yer bembeyaz olmuştu ve birde ne görelim mağara önünde Tahsin ve Sücü bizi bekliyor. Bira ve viskiden yudumlayarak kamp alanına döndük.

Kampta yemekler yenildikten sonra içki faslı başladı. Saat 02.00 a kadar takıldıktan sonra biz Derya’yla uyumaya karar verdik. Üşüyüp uyandıkça içme faslının devam ettiğine tanık oldum ( yalnız kim şarkı söylüyorsa sesi çok kötüydü)  artık kaça kadar sürdü bilmem.

Sabah 11.00 gibi uyandık çadırları toplamaya başladık. Tabi geceden kalma arkadaşlar oldukça zor uyandılar. Ayaküstü kahvaltı yapıp köyden gırgır gelmesini bekledik. Gırgıra eşyaları yükledikten sonra bizde sırt çantalarıyla köye doğru yürümeye başladık.

Köye vardığımızda otobüs gelmiş eşyalar yüklenmeye başlamıştı. Otobüse eşyaları yerleştirdikten sonra köy kahvesine geçerek çay faslı başladı. Kahvecinin hesap 15 lira demesi üzerine Emrah “olur mu ya biz o kadar çay içmedik” diyip başladı içilen çayları saymaya sanırım 12 liraya hesabı kapatmıştı. Tam yola çıkılacaktı ki köyün çocuklarından kızaklar alınıp çılgınca dik bir yokuştan çılgınca kayılmaya başlandı :P 




Topluca fotoğraf çekinilip araçlara binildi. Derya, ben ve Ferdi Peri’nin arabası yolda kalmasın diye onun arabasını bindik. Daha sonra Ferdi’yi verip Ezgi ve Safa’yı arabaya aldık. Peri’ye otobüsü geçme dememize rağmen geçip otobüsü kısa süreli kaybetmemize sebep oldu. Neyse ki Mülayim Çorbacısını kolay bulduk. Çorbacıdan sonra Derya, Safa, Ezgi ve Ben otobüse geçiş yaptık. (Soğuk olmasına rağmen en azından geniş) 




Ben yine uyku moduna geçtim bu sırada çatlak patlak falan oynanıyordu. Uyandığımda Ankara’ya gitmiştik. Beytepe’ye inip malzemeleri indirdikten sonra biz evlere doğru yolla koyulduk. Veeee her faaliyet gibi buda son buldu. Bizler çok güldük, çok eğlendik. Ellerinize sağlık diğerleri gibi harika bir faaliyet oldu. Sizleri sever ve öperiz.

ANÜMAB Alper 

8 Şubat 2011 Salı

YOLGEÇEN KAMPI



Yazan-Yöneten: FEDAKAR

Faaliyet 28 ocak 2011 20:00 gibi başladı. Ya da ben faaliyete 20:00 gibi başladım. Önce eşyaların taşınması için birkaç kişiydik sonra öyle bir çoğaldı ki kalabalığın yaptığı trafikten işte yavaşlama oldu neyse ki taşıma işlemi bitti. Daha çok zamanımız vardı. Araç gelene kadar selamlaşmalarla vakit geçti gitti. Hoş geldin ne yaptın ? Ne ettin? İyidir sen ne yaptın? Gibisinden. 22:00 araca yerleşildi Sincan tarafında içmece ve diğer ihtiyaçlarımızı gidermek için ufak bir bakkal tekel kuruyemişçi üçlemesinden alışveriş yapıldı. İlk başta herkeste final yorgunluğu vardı. Bundan yakınan Ebru sürekli ne kadar sessiz bir yolculuk ya,bu nasıl iş ya diyordu. (Finallere çalışmamış yatmış galiba. :D.) sonra yol üzerinde bir mola verdik başka seçeneğimiz yoktu bütün mola yerlerinden yol geçiyordu. Anıl tuvaletlerin ücretsiz olmasından çok memnundu. Çağlar Çağatay’ın cips almasından yakınıyordu. Kardeşine hayat dersi veriyordu. "Kızana bak cipse kaç para vermiş ya, Çağatay o paraya bir aile geçiniyor." Sonra uzun bir süre gittik derken geleneksel olduğunu tahmin ettiğim çorba molası verildi. Porsiyonların büyüklüğü tartışmasız iyiydi. Lezzet konusunda biraz tartışıp güzel ya da kötü diyebiliriz. Çorbacının yeri düzce merkezde makarna ve kebap evi var oranın yanı. Adını unutmuşum çorbacının ama bir bilene sorma taktiğiyle kolayca bulunabilir.

Ardından jandarmaya ulaştık. Bizi kamp yerine götürecek komutan yokmuş. Komutanı beklerken Anıl Şeyda , Cücü , Derya ve ben nöbetçilerden ve Anılların bir önceki mağarada başına gelenlerden yola çıkarak bir sohbet başladı. Şeyda’nın aile ağacını anlatarak bir anısı anlatması herkesi olaylardan çok kişilere yönlendirdi. Şahsen Nurettin ve Bekir isimleri hala aklımda. 4:00 a doğru komutan geldi. Kamp yerine doğru okulun verdiği araçla gidebildiğimiz kadar gittik. Sonra jandarma aracına eşyaların aldığı kadarını ve Anıl transfer edildi. Kalan çantalar sırtımızda kamp yerine doğru yürümeye başladık. Yerler hep çamurdu bastığımız yere çok dikkat ediyoruk. Paçalarımızı dikkatli dikkatli çamur yaptık. Kamp yeri tam olarak yol üstündeydi. Yolgeçen hanı gibiydik. (yağmurun yağması ve karın erimesiyle yol çok çamur oldu bir dahakine kampı yola kurmayın .).Yattık kalktık.

Sabah 9:00 gibi uykumu misler gibi almıştım. Soğuktur biraz daha yatayım dedim olmadı kalktım. Keşfe çıktım selam verdim sağa sola. Gördüğüm odunları gözüme kestirdim. Dönüşte topladım. Başladım kamp ateşinin temellerini atmaya bu arada dumanla muhtar amcaya biz uyandık diyormuşum haberim yokmuş. Muhtar geldi ateşe büyük katkı yaptı kalın odun falan getirdi. Şeyda uyandı.(Üşümüş.) Peri , Emre uyandı.Sonra kim kalktı bakmadım. Ama 3 gibi Ferdi uyandı. Bütün ayarlamaları yaptım , planı yaptım diyordu. Bu plan sonra on kere değişti gerçi :D. Öncü grup mağaraya girmeden kahvaltı yaptı. Saat gün kavramı karıştı biraz ama idare edin. Bi an birisi muhtara hangi gündeyiz diye sorduğunu hatırlıyorum. Zamanın birinde Çarli isimli bir köpek geldi. Adı hakkında çok yorum yapıldı Çarli maymun ismi bunun adı ya Karabaş ya da Arap olmalı. Çağlar’ ın Çarli’ye verdiği ilk ekmekle kampa anında alışan köpek kısa zamanda kampın sevgi ve nefretini kazandı. Adeta kamptan biri gibiydi yemeğimize ortak oluyor bulaşıklara yardım ediyor oradan oraya yürüyüp duruyordu.Sonra arsızlık yapmaya başladı. Çağatay bağlamak gibi zeki bir plan öne sürdü. Ben de bizim çadırın matlarının ipleriyle bağladım. Herkes ipin kopacağını iddaa ediyordu. Ben de köpeğin ipi koparacak güce sahip ama iradeye sahip olmadığını düşündüğüm için içim rahattı. Ama kamp alanından biri bu iradeye sahipti uzun bir süre sonra Çarli yine aramızdaydı. Sonra 35 kere daha bağladık ama sürekli gizli güçlerin yardımıyla çözülüp çözülüp geliyordu. O gece çok soğuk oldu öyle ki Çarli’nin ipi çözülmüş olmasına rağmen bizim yanımızdan gidip kendine sığınacak bir yer bulmuştu.



Ertesi gün sabah ben Manolya Turgay, Şeyda, Serra, Şerefin mağara sırası gelmişti. 9:00da mağaraya girecektik. Sabah olunca Manolya Turgay dan kahvaltıyı tuluma istedi. Turgay mağara sıcak olur kahvaltıyı orda yapalım diye kurtardı kendini. Biz giderken Ferdi kalkmış ateşi ve yemeği bizim çıkışımıza hazırlamak için çalışmalara şimdiden başlamıştı. Ferdi çalışırken biz sarmaşıkların altınsa mağaranın girişinde kahvaltıya başlamıştık ki ne görelim yanımıza aldığımız meyve sularının aslında içinin boş olduğunu fark ettik. Bundan bi kaç dakika önce yanımızdaki (su hariç) tek içecek olan sütü kimse içmez nasıl olsa diye ben bitirmiştim. Ekmek arası cips karper falan kahvaltı bitti.

Mağaraya girdik önce dik bir eğim varmış ama girerken değil çıkarken fark ettik. Alt emniyetle indiğimiz ipe geldik. İndikten sonra alt emniyeti çıkarmayı unutmuşum :D gidiyorum Turgay hatırlattı. Sonra üzerinden su akan bir kayanın altından geçtik. Hem de ıslanmadan. Bir süre daha gittik mağara bitti sandık. Surda 10 metre yer var bakacaksanız oraya bakın da gelin dediler. Bu kadar geldim 10 metre daha gideyim dedim . Birde ne göreyim orda bir oyuk var gittikçe gidiyor. Ardımdan Şeref geldi. Ben mağaranın devamını yeni bulduğumu sanarak havalarda uçuyorum. Şeref hemen Baltalı İlah gibi devreye girdi. "10 metre demedi 10 dakika var dedi.” Ben de keşke sölemeseydin mutlu mutlu geziyordum dedim ilk heyecanla bayağı yol katetmiştik geri dönmeye üşendik başladık beklemeye. Şeyda geldi, “Aaaa daha devamı varmış" deyince bir sevindim ki sormayın. Mağaranın devamını ben buldum diye hopluyorum zıplıyorum. Oysa mağarayı kim kaybetmişte biz bulalım. Sığ bir sudan geçip az ilerde sifona geldik. Hem o suya girmek istemedim hem de suyun durgunluğu üzerindeki çer çöpün hiç hareket etmemesi devamına ilerlenemeyeceğine inandırmıştı beni. Sonra Emrahla konuşmamızdan öyle gözükse bile devam edebileceğine inandım. Mesela göle açılabilirmiş. Mağaradan çıkış mağaranın girişine çok yakın olan yere tırmanana kadar rahat geçti. Orayı tırmanırken Yusuf diye bir arkadaş aklıma geldi.


Mağaradan çıktık geçtik ateş başında Emrah’ı gördüm bize çorba hazırlamış artık kimin emeği geçtiyse teşekkürlerimi sunuyorum. Köyden çocuklar gelip bize uzaktan bakıp gidiyorlardı. Yanımıza çağırdık yine olmadı. Son güne doğru anca ısındılar bize. Hatta faaliyet fotoğrafında o çocuklardan biri de var. O akşam kuru fasulye ve bulgur pilavı yapıldı. Tadı damağımızda kaldı sonraki akşam da kuru fasulye yapıldı. Akşamlardan bi akşam Tahsin 160 lümenlik ışığını ve fonksiyonlarını gösterdi bütün ekibin çok hoşuna gitti. Sonra karın erimesiyle daha da soğuk oldu ayrıca daha da çamurlu bu yüzden bir gün önce dönelim fikri bulaşıcı hastalık gibi yayılıyordu. Son gün içmeceler yine çok evirmeli çevirmeli oldu. Hava soğuk olduğu için aramızdan ayrılanlar oldu. Gece Cücünün ateşi serinletmesiyle son buldu bide közden dudağını yakmış nasıl yaktığını sır gibi saklıyor.

Ertesi sabah kalabalık hızla yemek çadırını yağmalıyor bir yandan da çadırını topluyordu. Kamp alanından toplanıp araca doğru yürümeye başladık. Köy kahvesinin yanında araç bekliyordu. Kahvede bolca çay içildi ısınıldı. Sonra faaliyet fotoğrafı çektirilip araca bindik. Yine çorba içtik aynı yerde sonra çok soğuk bi yerde mola verdik. Yolda el kızartmaca ile çocuk oyunları furyası başladı. Tarlaya ektim bir kabak bir kabak olmaz üç kabak oynayamadık Cücü ısrarla kabak değil kapak ekiyordu. Çatlak patlak yusyuvarlak oynadık. Katılmak isteyen kişi sayısının fazlalığından zevkli olduğu belliydi. Ama en çok oynamak isteyenler ilk çıkanlar oldu sonra oyunu sabote etme girişimleri başladı. Derken Ankara ya geldik…

by Emre FEDAKAR

2 Şubat 2011 Çarşamba

Dönem sonu faaliyeti- DÜZCE YIĞILCA SARIKAYA MAĞARASI

YAZAN: Ferdi Uğurlu

28 ocak cuma günü;

beni bir telaş bir merak aldı ki sormayın arkadaşlar..nedenini zaten tahmin edebilirsiniz( ya son anda bir sorun olursa naparız la telaşı.. yusuf yusuf modu yani )

her neyse malzemeler toplandı ekip geldi araç geldi durun la birlikte gelelim derken araç yüklendi ve yola çıkıldı.(saat 22.00 ) zevkli bir yolculuk ve faaliyet olacağı daha ilk andan belli idi..

ilk molayı sincan da alkol alımı için verdik..bir güsel sigaralar içildi biralar şaraplar alındı ve herkesin gönlü pır pır ederken yola çıkıldı.(22.30 )

yolda bazılarımız eller havaya modunda olsa bile bazılarımız da çoktan rüya alemine girmişti.
muhabbet gırgır geyik şamata derken hava alma molası diye yine mola verdik ( 00.00 )

bu arada Deniz kızımızın şapkasıyla itinayla dalga geçildi..(zaten görmüş veya görememiş olduğumuz üzere o şapka kamp boyunca ortaya çıkmadı..yakılmış olacağı konusunda şüphelerim var.. oysa kamp için olmasa bile güsel bir şapka idi :D )

mola bitiminde Çağlar arkadaşımızın doğum günü vesilesi ile tulumba tatlısı çıktı ortaya..arabanın sallantılı gidişi yüzünden döke saça yedik hepsini... Çağlar'ım doğum günün kutlu olsun yeniden.

bu molanın ardından duraklama dönemine girmiş olacağız ki neden bilmem herkesi bir uyku hali sardı. rüyalar birbirine girmiş karman çorman bir hal almaya başlamıştı ki yine ara verdiiiik. . uyanııııııııın yemeeeeeeek yemeeeeeeeeeek naraları atarak herkesin rüyasının kabusu olup herkesi uyandırdım ve çorbacı mülayim' e girdik..işkembe 3 lira normal çorba 2.50 tatlı 5 lira .. kimse buradan ayrılmak istemese de o leziz çorbaları bırakıp araca yeniden doluştuk...çorbacı çorbaların tarifini vermese de bize bi güsel yol tarifi verdi..sağolasın mülayım usta (01.35-02.15 )

araç yeniden yola çıktı o köy senin bu köy benim yok buradan sağa, sola bak burada dere var la gocaman ( gps abi öyle dio olm) derken jandarma bulundu (03,00) kibarca bizi mağaraya götürmeleri rica edilecekti ki komutan karakolda yokmuş..zaten lazım olduğunda aradığın bir şey bulunmaz ya..yine aynı şey oldu ...bekledik bekledik muhabbet ettik yine bekledik bekledik..nöbetçiye al la yak bi sigara korkma komutan da yokmuş olm nolcak ki layn derken enseye şaplak bir yere parmak moduna girmeye ramak kalmıştı ki komutan geldi..(03,45)

bastık gittik ..yolda bizim aracın geri kalan yolu gidemeyeceği anlaşıldığında malzemeler jandarmanın aracına yüklenip kamp alanına kadar götürüldü.beklediğimize değmiş sanırım :D (05.00)

o karanlıkta uygun düz zemin bulunup çadırlar kurulmaya çalışıldı.kimisi aradığı düz zemini buldu kimisi bulamadı..bulamayanlar üzülmesinler söz size cennetten düz arsa alacam la :D çadırlar kuruldu ve şafak vakti doğrudan yatıldı(05.30 )..biz osura osura uyurken gün, o güzel yüzünü bize gösteriyordu..( bu önemli bir ayrıntıdır arkadaşlar çünkü faaliyet boyunca birdaha güneş yüzünü göstermedi..bizden utanmış olmalı ki hep bulutlar ardına saklandı, utangaç bir genç kız gibi bizi hep karşıdan izledi.. )

ilk ekip hani öncü olan( anümab emre ,şeyda, emrah, tahsin ) çoktan uyanmış ve mağaraya girme hazırlıkları yapıyordu.. uyanmış ama çadırımdan çıkmaya üşendiğim için çadırın içinden iyi niyetlerimi sunarak onları yolcu ettim. notlara göre 13.30 da mağaraya girmişler..ben biraz daha dinlendikten sonra çadırdan utana sıkıla çıktım..bide baktım ki çoktan ateş yakılmış ..kimileri uyanmış yemekler yenmiş bile..her neyse öncü ekip 16.10 da mağaradan çıktı ve ateş başında ki yerini aldı..tahsin' nin oyuncakları ile oynayıp hemen ardından mağara hakkında kısa bir bilgi aldık.. o kadar da zor bi mağara değilmiş la diye kendimizi avutup yemek yemeye yumulduk...yemekti çaydı kahveydi derken saat akşam 8 oldu ve diğer grup (anümab emre,peri,safa ezgi ve cem ) mağaraya girdi(20.10) o ara ateş canlandırılıp şeyda nın hazır getirdiği haşlanmış fasulye, bir güsel elden geçirilip sucuk eklenip bir güsel yeniden yapılandırıldı..(burdan anlaşıldığı üzere fasulye yapmayı bilmiyorum..ne yazcağımı bilemedim layn ) şahane olmasının yanında bazılarımıza kalmayacak kadar kısa bir süre içerisinde bitti.... ki bu ara birinci grup ta mağaradan çıkmıştı..(23.23)fasulyenin güselliği ile gözlerim büyülenmiş olmalı ki onları unuttum :D fasulye bittikten sonra yorgan gitti kavga bitti hesabı herkes bir yerlere dağıldı ve uyku moduna girdi..(buarada nereye yazacağımı bilemesemde çarli adında bir it geldi yanımıza..kampın neşe ve eğlence kaynağı olan bu köpek bizi korumacı tavrıyla gözüme girdi...ayrıca tencerelerde çıkmayan lekeleri tek dil darbesi ile çıkarabilen bu köpek her eve lazımdır )

pazar günü ikinci ekiple beraber uyanıp onları yolcu ettim.. 10 ..30 da mağaraya girdiler(şeyda turgay manolya serra emre ) onlar mağaradayken ben ve minik şopar kendimizi ateşe ve oduna verdik..sanki hayata geliş sebebimiz buymuş gibi durmaksızın odun kesiyor ve ateşi besliyorduk..neden bilmem adeta ateşe tapıyorduk .biz böyle abidik kubidik işlerle uğraşırken köyün sevimli nenesi bize kendi elleri yaptığı hiçbir katkı maddesi bulunmayan kocaman bir köy ekmeği getirdi..bu ekmek pek rağbet görmese de ben dahil olmak üzere bir grup ekmeği son gün bunu afiyetle yedik. bu arada ikinci grup mağaradan çıktı(13.45)

ikinci grup mağaradan çıkmış üstünü başını değişirken 3üncü grup mağaraya girme hazırlıkları yapıyordu..şeyda turgay manolya işleri gereği erken dönmek zorunda oldukları için gözyaşları ile onları uğurlarken bir yandan da üçüncü grubu davul zurna eşliğinde mağaraya sokuyorduk(15.00).(tahsin deniz çağlar ebru sücü anıl ) onlar mağaradayken hiç bir farklı olay olmadı..biz mağaradayken acaba farklı bir şey oldu mu diye merak eden varsa ( -ki yoktur ) merak etmeyin hiçbir olağan dışı şey olmadı..3üncü grubun çıkma saati yaklaşırken ne ekersen onu biçersin ilkesi ile mağaradakiler mağara birası götürmek aklıma geldi. yanıma şeref ve çağatayı alıp mağaradakilere bira götürmeye gittik..çıkış saatini biraz yalnış hesaplamış olmalıyız ki mağara ağzında uzunca bir süre onları bekledik...tam donma aşamasındayken mağaradan çıktılar ve bizi donmaktan kurtardılar:D (19,30) mağara birası güselce içilip bizde aynı ilgiyi istediğimiz özenle vurgulanıp kampa dönüldü..buarada 4 üncü grup hazırlanmıştı..bende hemen hazırlanıp biraz bişiler atıştırdıktan sonra mağaraya girdik (20,00) (emrah ahmet çoşkun derya alper ferdi) mağarayı anlatmak isterdim ama herkesin gidip görmesi gerektiği kanısındayım.. herneyse mağarada ilerlerken daha önceki gruplardan kimsenin görmediği bir kol buldum...içindeki oluşumlar şahane idi..50 metrelik bu kol sırf oluşumdan oluşuyordu..buarada bir süre durup fotoğraf çektik..(bknz : ferdi nü pozlar :D ) ardından mağarada ki gezimize dewam ederken mağaranın bitmek üzere olduğunu anlayınca çok üzüldük..ama son anda sifona vardığımızda yine bir koldan geçerek mağaranın dewam ettiğini gördük..böyle güle oynaya mağarada gezerken okkalı bir şamar gibi mağara yine bitti..zaten bizde hevesimizi almıştık ve geri döndük,.çıkışta bizi tahsin ve sücü bekliyordu..ne ekersen onu biçersin mantığım işe yaramış ve geri gelmişlerdi..çok teşekkür ederim. o biralar ve viski içimi ısıtması bi yana sizi orda görmek paha biçilemez bi duygu idi.

ardından kampa gidilip güselce yemek yenildi.. havai fişekler davullar zurnalar eşliğinde içme faslı başladı..abarttığıma bakmayın açılan her bira havavi fişek tokuşturulan her şise davul zurna gibi geliyordu bana..tabii tüm bunlar olurken ben çadırımda uyku moduna girmiştim bile :S gece nekadar uzun sürdü bilemem ama sabah 10 da kalkılıp çadırlar toplanıp etraf temizlenmeye başlandı..tabii tüm bunlar olurken gece içkiyi fasla kaçıran arkadaşlarımız uyanmamakta diretiyordu..onlara güsel bi kar banyosu yaptırdıktan sonra uyandırabildik.

herneyse güselce kamp toplandı ..köyden gırgır taktak römork adı hernyse araç çağrılıp malzemeler yüklendi ve köye doğru yola çıkıldı.. malzemeler araca yüklendi ve ardından köy kahvesinde hızlı bir kahvaltı yapılıp çaylar içildi..buarada emrah ın kayserililiğini gösterip biz 60 çay içmedik usta die kahveciye arıza yapması görülmeye değerdi..herkesin içtiği çayları tek tek hesaplayan emrah sonunda kahveci ile orta yolu bulup uygun fiyata anlaştı.

ardından köyün dik yolunda köy çocuklarının kızakları ellerinden alınıp bi güsel kayıldı ::D bu esnada bol bol resim çekildi..ve en son toplu resim çekilip araçlara doluşuldu... ben emrelerin arabasında yol alırken diğer araçta şopar kardeşler tarafından bir kusmuk şov olmuş.. kaçırdığıma üzüldüm doğrusu..ama cem in üst başı kusmuk içinde olduğunu görünce bu kareyi kaçırdığım için fotograf makinem olmadığı için kendime de ayrı kızdım.. kısa bi temizlikten sonra yola dewam edilip yine mülayım çorbacı da mola verildi..paralar çekildi çorbalar içildi sigaralar yakıldı ve ardından yola dewam edildi..dönüşte 0-6 yaş arası oyunlar bol bol oynanırken bazılarımız yine uyuyordu.. milletin uykusu dağılsın die şimdi hatırlayamadığım bi yerde çay molası verildi.. moladan sonra biraz uyku biraz oyun derken birde baktım ki angara ya gelmişik bile.malzemeler odaya bırakıldı ve bir faaliyetin daha sonuna gelinde sayın arkadaşlar..

son olarak


iki gündür üşüyorum..
üşüdükçe çişim geliyor, gidip işiyorum..
işedikçe vücudum ısı kaybediyor, daha çok üşüyorum ..
enteresan bi döngüye girdim..
çıkamıyorum..
(t. BAŞ )

rapor duyurusudur

12 aralıkta yapmış olduğumuz Tuluntaş mağarası temel mağaracılık faaliyeti raporuna aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz. keyifle okuyunuz efendim.


http://www.humak.hacettepe.edu.tr/Documents/reports.html

Yeni Raporlar

12-15 KASIM 2010 tarihlerinde düzenlenmiş olan Zonguldak-Sofular Mağarası Temel Mağaracılık Eğitimi Faaliyetinin ve hemen ardından 16-20 KASIM 2010 tarihlerinde düzenlenen Antalya-Kekova-Çevreli Köyü ve Isparta-Çaltepe Köyü Araştırma Faaliyetinin raporları hazırlanmış ve siteye eklenmiştir.

Hazırlayanların eline sağlık.



İlgilenenler ve okumayı arzu edenler aşağıdaki bağlantıdan raporlara ulaşabilirler.


http://www.humak.hacettepe.edu.tr/Documents/reports.html

 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..