Merhaba!
Kendimle ilgili
özet geçeyim, ben İpek. 2014’te sevgili eşim Bahadır Seçen ile katıldığımız HÜMAK
topluluğunda şuan 8.yılımızı dolduruyoruz. İpek Atak olarak başladığım
kariyerime, İpek Atak Seçen olarak evli ve iki köpekli olarak devam etmekteyim 😊 İlk mağarama 2021 yılında
girdim ve işte bu yazı da bununla ilgili!
Ama
maalesef yazıyı 1 sene sonra gönderebildim, olsundu, canım sağolsundu L
Hiçbir zaman bir
mağaracıyım demedim ama hep HÜMAK’lıyım dedim. HÜMAK her zaman ailem gibi
bildiğim, yanlarında hep mutlu hissettiğim, “düğününüzde halaybaşı, cenazenizde
gözyaşı” olan, her bir bireyini sevdiğim, hepsi benim canım olan bir insan
topluluğu çünkü.
Biz öğrenciyken
ben Hacettepeli olmadığım ve de diş hekimliği okuduğum için, okuyanlar ağladı
bile, hiç aktif olamadığım mağaracılık macerasında, üstüne tuz biber olarak
alerjik astımım ve bir de klostrofobim vardı. Hem vakit bulamadığımdan, bölük pörçük
katıldığım eğitimlerden, hem de korktuğumdan mağaraya girmeye seneler boyu hiç
cesaret edemedim. Canım arkadaşlarım da sağolsun hiç bunun lafını etmedi.
Edenler de oldu tabiki, ama zaman içinde seslerini duyamaz oldum. Bahadır zaten
aktif bir üyeydi, yakın arkadaşlarımın hepsi HÜMAK’lıydı derken zaten zamanla
kimse bu konuyu gündeme getirmez oldu. Bahadır da o hevesini kaybetti, sormayı
bıraktı. Ben sadece gelebildiğim sayılı faaliyetlerde ateş başında içen ve
bolca kusan bir üye oldum J
Derken 2021
yazında, Bahadır’la öğrenciliğimizin üstünden bir miktar zaman geçmişken,
üstüne pandemide evlenip onar kilo kadar uzun ilişki kilosu almışken, minimal
kondisyon içererek Saklıkent Kanyonu’na gittik ve çok büyük olmasa da tüm
kanyonu dipledik. Benim cidden çok hoşuma gitti, Bahadır da içten içe sevinerek
“ya işte mağara da böyle ya, üstü kapalı bir tek hehehe” falan dedi. Bu hoşuma
gitmişlik dururken yılın ilk faaliyeti yine canımız ciğerimiz biricik Devrekani’ye
oldu ve ben de dedim ki yıllarca beklemişim neden mağara bekaretimi canımız
ciğerimiz biricik Devrekani’ye vermeyeyim?
Bu fikri
Bahadır’a hiç söylemedim, Utku’ya söyledim. Ekipler belirlendi falan derken
gideceğimiz zaman söyledim. Ve ben mağaraya girene kadar “emin misin?” dedi, o
yüzden kararımdan emin oldum, kesinlikle ilk mağarama Bahadır’la girmeyecektim.
Zaten böyledir, neler olabileceğini bildiğimizde en çok sevdiklerimiz için
endişeleniriz ama hep başımıza gelir. Bizde “tanıdık komplikasyonu” diye bir
şey var, yakın birine bir tedavi yaptığınız an, en düşünmediğiniz şeyler bile
olur. O yüzden yapmamak en iyisi 😊
Neyse yola
çıktık, yine bir sürü macera, kavga gürültü derken vardık kamp alanına. Hava
güzeldi diyemeyeceğim, yine yerler buz, çadırlarımızı kurduk. Tüm faaliyet
boyunca Utkucuğum Bahadır’a sürekli “evlenmeyecektin oğlum” diyerek söylendi,
Bahadır tabii normalde taşta da yatar, beraber gidince şişme yatak getirmiştik,
bence tam tersi iyi ki evlenmiş demeliyiz 😊
(Bahadır yatak şişirirken bir tarafından soluyor)
Benim ekipman
eksiğim vardı tabiki, Bahadır’a dedim senin tulumunu alayım. Gözlerinde hayal
kırıklığıyla “Nasıl yani benim Trophy’mle mi?” deyince ufaktan bir evliliğimi
sorgulamadım değil 😊
(Trophy tulum,
ben ve mutsuz Bahadır)
Bahadır sanırım
ilk ekipteydi, ben son ekipteydim. Bir klasik olarak herkesi mahvedip donuna
kadar ıslatarak getirdi. Herkes mutluydu, o ayrı. Sonra tekrar başkanlar
ekibiyle girdi. Bizim ekip başkanlar ekibinden sonraydı. Ben Bahadır’dan tulum
ve eldiven beklerken bir de Utku’yu bekliyorduk.
Başkanlar ekibi gerçekten ilginç oldu ve
Devrekani yine özel bir ilkin yuvası oldu. Sevgili danışmanımız Turgay Baş ve
sevgili eşi Tuğba’nın nikah töreni mağara içerisinde oldu, kampın detaylarını
öğrenmek isteyenler Rümeysacığımın Canımız Devrekanimiz yazısına bakabilirler,
ben kendimle ilgili kısımlardan bahsedeceğim J
Bizim ekibimiz ise öncümüz Zeynep, artçımız Kerem olmak üzere güzel bir ekipti.
Mağara ile ilgili ilk korkum içeri girer girmez geçti. Düşündüğüm gibi kapalı, karanlık bir yer değildi; neredeyse büyüleyiciydi. Karanlık olması zaten imkansız oluyor, herkesin baretinin ışığı sayesinde. Sadece içimden sürekli eğitimlerde gördüğüm “mağara canlıları”ndan görmeyeyim diye dua ediyordum, zira böceklerden de korkarım.
Benim gibi biri
bile mağaraya giriyorsa diyerek ibret almalık biriyim yani özetle.
Utkucuğum her
zamanki gibi koruyup kolladı, ilaçlarımı yanına aldı. Sürekli iyi olup
olmadığımı, kötü olursam söylememi, hemen çıkabileceğimizi söyledi. Sonra artık
dedi ki, “İpek bir buçuk saat oldu, artık sormuyorum.” Dedim ki, “Nasıl
yani???”
Gerçekten de
zaman mefhumu denen şey, mağarada kayboluyormuş. Bana 15 dakika gibi gelen süre
bir buçuk saat kadar olmuş.
Mutlak karanlık
için durduğumuzda hissettiklerimi HÜMAK’taki her bir birey hissettiği için devam
ettiğini düşünüyorum. Dünyanın en özgürleştirici hissi olabilir. Modern
dünyanın çarklarına takılıp devam ettiğimiz hayatımızda doğanın kalbinde,
kendimle başbaşa hissettim. Suya girmemiz bile korkutup üzmedi beni, ki ilk
başta çekindiğim şeylerden biri de buydu. Biraz tabiki boy avantajımın da
olduğunu düşünüyorum, çünkü Melike önümdeydi ve bir ara onu kaybettim suyun
içinde. Çıkarken sulu kola girmek isteyenler o taraftan gitti, Melike
çizmelerini Devrekani’ye bağışladı.
O soğuk ve
adrenalinin verdiği hissi seviyoruz bence. Çünkü en ilkel içgüdülerimize hitap
ediyor, “bunlara rağmen hayattayım ve başardım.” diyebiliyoruz. Soğuğa
toleransım değişti tabi o günden sonra, artık daha az üşüyorum. Zaman zaman
mağara oluşumlarını görmek için durduğumuzda yıllar boyu arkadaşlarımdan duyduğum
şeyler aklımdan geçti. Gerçekten büyüleyici yerler olduğunu düşünüyorum ve devam
eden herkese inanılmaz bir saygı duyuyorum.
Çıktığımızda mağaranın
girişinde koskocaman bir ateş yanıyordu. Bahadır koğuş ekibi ile beraber
çevredeki tüm çöpleri toplayarak tüm izcilerin kabusu gibi bir ateş yakmıştı.
Koşarak
Bahadır’a sarıldım, baya da ıslaktık, dışarısı da çok soğuktu; üzerimizden
tüten dumanları hatırlıyorum.
Ve Utku’nun “yıllardır
mağaraya gireriz, bi benim için böyle ateş yakmadın be!” sitemini J
Çıktık,
soyunduk, giyindik, ısındık, içtik, eğlendik.
Benim için
dünyanın en güzel faaliyetiydi.
Ve hiçbir zaman “keşke daha önce girseydim” demedim. Benim için bu zaman, bu mağara, bu insanlar doğruymuş ve kararımdan çok memnunum.
Bu da benim ilk
mağara anım. Teşekkürler HÜMAK.
İpek