26 Ekim 2022 Çarşamba

Seneler Sonra Gelen İşte O “İlk Mağaram” Yazısı!!!


Merhaba!

Kendimle ilgili özet geçeyim, ben İpek. 2014’te sevgili eşim Bahadır Seçen ile katıldığımız HÜMAK topluluğunda şuan 8.yılımızı dolduruyoruz. İpek Atak olarak başladığım kariyerime, İpek Atak Seçen olarak evli ve iki köpekli olarak devam etmekteyim 😊  İlk mağarama 2021 yılında girdim ve işte bu yazı da bununla ilgili!

Ama maalesef yazıyı 1 sene sonra gönderebildim, olsundu, canım sağolsundu L

Hiçbir zaman bir mağaracıyım demedim ama hep HÜMAK’lıyım dedim. HÜMAK her zaman ailem gibi bildiğim, yanlarında hep mutlu hissettiğim, “düğününüzde halaybaşı, cenazenizde gözyaşı” olan, her bir bireyini sevdiğim, hepsi benim canım olan bir insan topluluğu çünkü.

Biz öğrenciyken ben Hacettepeli olmadığım ve de diş hekimliği okuduğum için, okuyanlar ağladı bile, hiç aktif olamadığım mağaracılık macerasında, üstüne tuz biber olarak alerjik astımım ve bir de klostrofobim vardı. Hem vakit bulamadığımdan, bölük pörçük katıldığım eğitimlerden, hem de korktuğumdan mağaraya girmeye seneler boyu hiç cesaret edemedim. Canım arkadaşlarım da sağolsun hiç bunun lafını etmedi. Edenler de oldu tabiki, ama zaman içinde seslerini duyamaz oldum. Bahadır zaten aktif bir üyeydi, yakın arkadaşlarımın hepsi HÜMAK’lıydı derken zaten zamanla kimse bu konuyu gündeme getirmez oldu. Bahadır da o hevesini kaybetti, sormayı bıraktı. Ben sadece gelebildiğim sayılı faaliyetlerde ateş başında içen ve bolca kusan bir üye oldum J

Derken 2021 yazında, Bahadır’la öğrenciliğimizin üstünden bir miktar zaman geçmişken, üstüne pandemide evlenip onar kilo kadar uzun ilişki kilosu almışken, minimal kondisyon içererek Saklıkent Kanyonu’na gittik ve çok büyük olmasa da tüm kanyonu dipledik. Benim cidden çok hoşuma gitti, Bahadır da içten içe sevinerek “ya işte mağara da böyle ya, üstü kapalı bir tek hehehe” falan dedi. Bu hoşuma gitmişlik dururken yılın ilk faaliyeti yine canımız ciğerimiz biricik Devrekani’ye oldu ve ben de dedim ki yıllarca beklemişim neden mağara bekaretimi canımız ciğerimiz biricik Devrekani’ye vermeyeyim?

Bu fikri Bahadır’a hiç söylemedim, Utku’ya söyledim. Ekipler belirlendi falan derken gideceğimiz zaman söyledim. Ve ben mağaraya girene kadar “emin misin?” dedi, o yüzden kararımdan emin oldum, kesinlikle ilk mağarama Bahadır’la girmeyecektim. Zaten böyledir, neler olabileceğini bildiğimizde en çok sevdiklerimiz için endişeleniriz ama hep başımıza gelir. Bizde “tanıdık komplikasyonu” diye bir şey var, yakın birine bir tedavi yaptığınız an, en düşünmediğiniz şeyler bile olur. O yüzden yapmamak en iyisi 😊

Neyse yola çıktık, yine bir sürü macera, kavga gürültü derken vardık kamp alanına. Hava güzeldi diyemeyeceğim, yine yerler buz, çadırlarımızı kurduk. Tüm faaliyet boyunca Utkucuğum Bahadır’a sürekli “evlenmeyecektin oğlum” diyerek söylendi, Bahadır tabii normalde taşta da yatar, beraber gidince şişme yatak getirmiştik, bence tam tersi iyi ki evlenmiş demeliyiz 😊









(Bahadır yatak şişirirken bir tarafından soluyor)

Benim ekipman eksiğim vardı tabiki, Bahadır’a dedim senin tulumunu alayım. Gözlerinde hayal kırıklığıyla “Nasıl yani benim Trophy’mle mi?” deyince ufaktan bir evliliğimi sorgulamadım değil 😊



(Trophy tulum, ben ve mutsuz Bahadır)

 

Bahadır sanırım ilk ekipteydi, ben son ekipteydim. Bir klasik olarak herkesi mahvedip donuna kadar ıslatarak getirdi. Herkes mutluydu, o ayrı. Sonra tekrar başkanlar ekibiyle girdi. Bizim ekip başkanlar ekibinden sonraydı. Ben Bahadır’dan tulum ve eldiven beklerken bir de Utku’yu bekliyorduk.





Başkanlar ekibi gerçekten ilginç oldu ve Devrekani yine özel bir ilkin yuvası oldu. Sevgili danışmanımız Turgay Baş ve sevgili eşi Tuğba’nın nikah töreni mağara içerisinde oldu, kampın detaylarını öğrenmek isteyenler Rümeysacığımın Canımız Devrekanimiz yazısına bakabilirler, ben kendimle ilgili kısımlardan bahsedeceğim J



 




Bizim ekibimiz ise öncümüz Zeynep, artçımız Kerem olmak üzere güzel bir ekipti.

 Mağara ile ilgili ilk korkum içeri girer girmez geçti. Düşündüğüm gibi kapalı, karanlık bir yer değildi; neredeyse büyüleyiciydi. Karanlık olması zaten imkansız oluyor, herkesin baretinin ışığı sayesinde. Sadece içimden sürekli eğitimlerde gördüğüm “mağara canlıları”ndan görmeyeyim diye dua ediyordum, zira böceklerden de korkarım.


Benim gibi biri bile mağaraya giriyorsa diyerek ibret almalık biriyim yani özetle.

Utkucuğum her zamanki gibi koruyup kolladı, ilaçlarımı yanına aldı. Sürekli iyi olup olmadığımı, kötü olursam söylememi, hemen çıkabileceğimizi söyledi. Sonra artık dedi ki, “İpek bir buçuk saat oldu, artık sormuyorum.” Dedim ki, “Nasıl yani???”

Gerçekten de zaman mefhumu denen şey, mağarada kayboluyormuş. Bana 15 dakika gibi gelen süre bir buçuk saat kadar olmuş.

Mutlak karanlık için durduğumuzda hissettiklerimi HÜMAK’taki her bir birey hissettiği için devam ettiğini düşünüyorum. Dünyanın en özgürleştirici hissi olabilir. Modern dünyanın çarklarına takılıp devam ettiğimiz hayatımızda doğanın kalbinde, kendimle başbaşa hissettim. Suya girmemiz bile korkutup üzmedi beni, ki ilk başta çekindiğim şeylerden biri de buydu. Biraz tabiki boy avantajımın da olduğunu düşünüyorum, çünkü Melike önümdeydi ve bir ara onu kaybettim suyun içinde. Çıkarken sulu kola girmek isteyenler o taraftan gitti, Melike çizmelerini Devrekani’ye bağışladı.

O soğuk ve adrenalinin verdiği hissi seviyoruz bence. Çünkü en ilkel içgüdülerimize hitap ediyor, “bunlara rağmen hayattayım ve başardım.” diyebiliyoruz. Soğuğa toleransım değişti tabi o günden sonra, artık daha az üşüyorum. Zaman zaman mağara oluşumlarını görmek için durduğumuzda yıllar boyu arkadaşlarımdan duyduğum şeyler aklımdan geçti. Gerçekten büyüleyici yerler olduğunu düşünüyorum ve devam eden herkese inanılmaz bir saygı duyuyorum.

Çıktığımızda mağaranın girişinde koskocaman bir ateş yanıyordu. Bahadır koğuş ekibi ile beraber çevredeki tüm çöpleri toplayarak tüm izcilerin kabusu gibi bir ateş yakmıştı.

Koşarak Bahadır’a sarıldım, baya da ıslaktık, dışarısı da çok soğuktu; üzerimizden tüten dumanları hatırlıyorum.

Ve Utku’nun “yıllardır mağaraya gireriz, bi benim için böyle ateş yakmadın be!” sitemini J

Çıktık, soyunduk, giyindik, ısındık, içtik, eğlendik.

Benim için dünyanın en güzel faaliyetiydi.









Ve hiçbir zaman “keşke daha önce girseydim” demedim. Benim için bu zaman, bu mağara, bu insanlar doğruymuş ve kararımdan çok memnunum.

Bu da benim ilk mağara anım. Teşekkürler HÜMAK.

İpek 

 

İletişim

Bu blogda yazar olarak yer almak ve katkıda bulunmak istiyorsanız, blog yöneticileri ile iletişime geçmeniz yeterli olacaktır.



Blog Yöneticileri

HAKKINDA

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (HÜMAK) 1988 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde araştırma ve eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.

AMAÇ

Hacettepe Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu 'nun (HÜMAK) çok yazarlı resmi ve gayrıresmi paylaşım ortamıdır.

Kafasından bareti eksik etmeyen tüm mağaracıları aramızda görmekten keyif, zevk, haz ve gurur duyarız, hoşnut kalırız..