“Mağarada güvende hissediyorum…”
Bir gün oturmuş bir arkadaşımla
neden mağaracılık yaptığım hakkında konuşurken çıkmıştı dudaklarımdan bu
sözcükler. Arkadaşım çok şaşırmıştı bu söylediğime. Mutlak bir karanlığın hakim
olduğu, kaygan, ıslak bazen, bazen sıkışık veya derin bir bağlamda insan nasıl
olurdu da güvende hissederdi? Haklıydı… Mağaracılığa çok temel bir bakış açısı
ile baktığımızda bu işi yapmak hiç de akıllıca değildi ne de yaramazca, bir
kalıba sığar yanı yoktu. Peki o zaman ben neden nasıl güvende hissediyordum?
Cevap yine çok basit. Bir mağarada başıma gelebilecek olayların sayısı belli ve
neredeyse sabit. Daha doğrusu mağaralar çok dinamik yerlerse de ihtimaller
oldukça statiktir. Güvenimin sağlam zemini tam olarak bu: Sınırlı sayıdaki
olasılığın rahatlığı, dahası güzelliği…
Bir mağarada hiçbir canlı ile
bağlam ve iletişim sorunu yaşanmaz. Hiçbiri duygusal değildir veya pragmatik.
Kimse kimseyi rahatsız etmez, herkes ve her şey olduğu gibidir. Yegane uğraş
keşfetmek veya hayatta kalmaktır. Beklentiler, hayaller, dilekler karışmaz
hiçbir adımın arasına. Mesela kime sorsanız Sarpunalınca otoban gibidir, yaldır
yaldır gidilen. Ya da Utku’ya sorsanız Çokrağan peynir gibidir. İnsan bir
peynirden ne bekler ve bir peynirin yaşatabileceği olasılıklar nedir ki? Belki
de bunu Utku’ya sormamız lazım 😊
Işığınız varsa görüşünüz 25 metre
kadardır örneğin. Işığınız yoksa mutlak bir karanlığın içinde asılı kalırsınız.
Uzayda uçmak gibidir bu karanlık, sanki kafanızı eğseniz altınızda ışıl ışıl
dünyayı göreceksiniz ya da kafanızı biraz kaldırsanız Plüton’u. Kulağınıza
çalınacak seslerin frekans aralığı çok nettir, bir yarasa cıvıltısından bir
kaya düşmesi aralığınca… Karanlığın ve kötülüğün birbirine zıt düştüğü bir
yerdir mağara, masalların aksine. Doğal, gerçek. Bu da demek oluyor ki mana
zorlamalarından sıyrılmıştır. Tıpkı bir çocuk gibi demek yanlış olmaz bence.
Yalansız dolansız, düz, dümdüz. Bir çocuğun yanında güvensiz hissetmemek
gibidir mağarada güvende hissetmek. Ya da ben uslanmaz bir iyimserimdir ve tüm
bu sözcükler bir iyimserin düş bahçesinin ürünleridir…
R*
0 yorum:
Yorum Gönder